Yıllardır Şanlıurfa'da yolcu otobüslerinde İslam'ı tebliğ eden Abdullah Toğun(62) kendi imkânlarıyla öğrendiği hakikatleri başka insanlara ulaştırması gerektiğine inanarak, insanlara tebliği amaçlı vaaz ediyor.

1970’lı yıllarda daha genç yaşındaki iken vaazlarına devam ettiği Şanlıurfa’nın tanınmış âlimlerinden Diyarbakırlı Derviş Hocadan etkilenerek İslami bir hayat yaşamaya başlayan Toğun’un İslam’ı tebliğ etme azmi insanlara örneklik teşkil ediyor.

Daha önceleri şehirlerarası otobüslerinde daha sonra da şehir içi otobüslerde yolculara tebliğ amaçlı vaaz vermeye başladığını belirten Toğun, camide yaptığı temizlik karşılığında kazandığı paranın yarısını günde 5 defa bindiği şehir içi otobüslerine harcıyor. Yaptığı vaazlardan bazı insanlar rahatsız olsa da yolculardan birçoğu onu can kulağıyla dinliyor. Tek amacının insanlara tebliğ yapmak olduğunu belirten Toğun, yaptığı bu işten mutluluk duyduğunu söyledi.

1980 darbesi ve 28 Şubat Post-modern darbesine karşı bir duruş sergileyen Toğun, ömrünün son nefesine kadar hakkı anlatmaya devam edeceğini belirtti.

"Dünya ve ahiret için İslam’dan başka bir şeyin olmadığını anladım"

Şanlıurfa’nın tanınmış âlimlerinden Diyarbakırlı Derviş Hocadan etkilenerek İslami bir hayat yaşamaya başladığını belirten Toğun, “1954 yılında Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinin Porro köyünde doğdum. Ama Kavalık köyünde büyüdüm. Kavalık köyünden 1968 yılında da Şanlıurfa merkeze yerleştim. 1968-70 yılları arasında Şanlıurfa’da Derviş Hoca diye bilinen bir âlimle tanıştım. Onun vaazlarını hiç kaçırmıyordum. Onu dinlerken aynı zamanda İslam’ı da araştırmaya başladım. Kur’an-ı Kerim’i ve mealini çok okumaya başladım. Allah’ın gönderdiği Peygamberin hayatını inceledim. Hep doğru şeyleri görüyordum. Sonra Allah’ın yolundan gitmeyenlerin durumlarına baktığımda da çelişkiler görüyordum. Daha sonra dünya ve ahiret için İslam’dan başka bir şeyin olmadığını anladım. Bundan dolayı da İslam için çalışmaya başladım.” dedi.

İlk önce şehirlerarası otobüslerde daha sonra da şehir içi otobüslerde yolculara tebliğ amaçlı vaaz vermeye başladığını belirten Toğun, “1987 yılında Mersin’den Ankara’ya giderdim. Şoförlerden müsaade isterdim birkaç kelime konuşmak için o da mikrofonu vererek izin veriyordu. Faydasını görünce tebliğ etmeye çalışıyordum. Şanlıurfa’ya yerleştikten sonra şehir içi otobüslerde konuşmaya başladım. Bazı otobüs şoförleri konuşmama izin vermiyordu. 'Kimden yetkiyi aldın' diyerek engelliyorlardı. Allah emrettikten sonra yetkiyi kimden alacağım diyordum. Bu şekilde Allah’ın dinine hizmet ettiğimi söyledim.” ifadelerini kullandı.

"Birçok kişi, 'Tepki verenlere kulak asma sen anlatmaya devam et' diyorlar"

Başından geçen bir olayı da anlatan Toğun şöyle devam etti: "Bu durumda seçim yapalım dedim. İsteyen el kaldırmasın istemeyen el kaldırsın dedikten sonra sadece iki kişi el kaldırarak istemediğini söyledi. Diğerleri hepsi istiyordu. Sonra o tepki gösteren kişiye senin derdin ve amacın nedir diye sordum. Bana ‘sen yanlış anlatıyorsun’ dedi. Kalk sen anlat dediğimde ise 'anlatacak bir şey yok diye sustu.' Birçok kişi,  'Allah razı olsun. Tepki verenlere kulak asma sen devam et' diyorlar. Hatta bazıları beni savunarak tepki verenlere karşı çıkıyor.”

Bir camide yaklaşık 600-700 TL arası karşılığında temizlikçi olarak çalıştığını belirten Toğun, aldığı paranın yarısını bindiği şehir içi otobüslerine harcadığını bundan da mutluluk duyduğunu söyledi.

1980 darbesinde cami minaresinden tebliğ

1980 darbesinde darbeci Evren’i cami minaresinden protesto ettiğini anımsatan Toğun, “O zaman niyetlenmiştim konuşmaya, cami hocasına temizlik yapacağım anahtarı bana verin dedim. Anahtarı verdikten sonra minareye çıktım ve mikrofonu açtım. Daha sonra konuşmaya başladım. Konuşmamdan sonra cami etrafına polisler toparlandı. Önce elektriği kestiler sonra ‘teslim ol’ diye bağırmaya başladılar. Ben zaten milleti uyarmak için, doğru yolu anlatmak için o minareye çıkmıştım. Hoparlörden dedim ki, Allah Teâlâ içki içmeyin, zina yapmayın, hırsızlık yapmayın diyor. Siz ne yapıyorsunuz içkiye, zinaya destek veriyorsunuz. Bu doğru değildir. Polis gidip hırsız birini yakalıyor savcı efendi öbür kapıdan bırakıyor. Bu nasıl adalet, sen adalet değil tam tersi suç işlemeye teşvik ediyorsun. (Kenan Evren’e hitaben) Görevimi yaptıktan sonra cami kapısını açtım ve polisler beni karakola götürdüler. Sonra bir şey çıkmayınca serbest bıraktılar.” diyerek anısını paylaştı.

28 Şubat post-modern darbesinde de ilginç olaylar yaşadığını söyleyen Toğun, o dönemde hazırladığı bir pankartı Şanlıurfa Valisine götürmeye çalışırken gözaltına alındığını belirtti.

Toğun, “28 Şubat post modern darbesinde pankarta bir yazı yazdım. Milli Güvenlik Kurulu iptal olsun, bunun milli değil şeytan kurulu olduğunu söyledim. Anayasa değişsin, kadınlar mutfağa gitsin, askerler de kışlaya dönsün dedim. Daha son o yazımı valiye vermeye gittim ama yerinde olmadığı için o zamanın Belediye Başkanı Ahmet Bahçıvan’a götürmemi istediler. Kapıda iki sivil polis gelerek ‘senin derdin nedir’ dediler ve beni çevik kuvvete götürdüler." dedi.

İşkenceyle vazgeçirmeye çalıştılar

Gözaltında yaşadıklarını anlatan Toğun, “O zaman bana da işkence yaptılar. Çırılçıplak soyarak anadan üryan yapmak istediler. Ama ben kabul etmedim. Sonra çok kötü kelimeler kullandıktan sonra mecburen soyundum. Sandalyeye oturtup gözlerimi ve ellerimi arkadan bağladılar.  Küfürler atarak tazyikli su sıktılar. Hangi dernek ve cemaate destek verdiğimi soruyorlardı. Bir Müslüman olarak kendim yazdığımı söyledim. Daha sonra savcılığa getirdiler. Orada ‘bundan vazgeç yoksa mahkemeye veririz’ dediler. Bende verin dedikten sonra mahkemeye verdiler. Bir hafta sonra mahkemeye çağrıldım.” ifadelerini kullandı. (Osman Gülebak- Ramazan Casuk-İLKHA)