HABER MERKEZİ
Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Merkezi tarafından yayımlanan 7 Kasım 2016 tarihli Gündem Değerlendirmesi.
SON DÖNEMDEKİ TUTUKLAMALAR VE BOMBALI SALDIRI
TBMM tarafından hakkında soruşturma bulunan pek çok milletvekilinin dokunulmazlıkları yakın geçmişte kaldırılmış, diğer partilere mensup milletvekilleri savcılıklara ifade vermeye gitmiş, HDP`li vekiller ifade vermeye gitmeyeceklerini açıklamışlardı.
HDP genel başkanları ve bazı milletvekilleri eş zamanlı operasyonla gözaltına alındıktan saatler sonra PKK tarafından Diyarbakır`ın Bağlar ilçesinde halkın yoğun olarak bulunduğu yerlerden birinde bomba yüklü aracın patlatılması neticesi 11 insanımız hayatını kaybetmiş, yüzlercesi de yaralanmıştır.
Kurulduğu günden bu yana şiddeti yegâne yol ve yöntem olarak benimseyen PKK, mazlum halkımıza hayatı cehenneme çevirmeye devam etmektedir. Çatışmaları şehir merkezlerine taşıyıp, pek çok ilçenin tank ve top atışları ile harap edilmesine yol açan PKK, bir kez daha kendisine destek vermeyen Kürt halkını adeta cezalandırmıştır.
PKK ve siyasi kanadı HDP, kendilerine dayatılan küresel ajandalar doğrultusunda çukur-barikat siyasetiyle halkın yedi bin evladını öldürtüp şehirleri yaşanmaz hale getirdikleri yetmezmiş gibi, bu kez siyasi manevralarla gerginliği tırmandırma ve halkı bu yolla sokağa dökme hesabı yapmaktadırlar.
Yasama ve yürütme organlarının her kademesinde yer alıp kendilerine yönelik en ufak eleştirileri bile yargıya taşıyan HDP'li yöneticiler, ifadeye çağrıldıklarında "Yargıya gitmiyoruz" şeklinde gösterdikleri tavırlar ile gerginliği bilinçli olarak tırmandırmışlardır.
HDP Genel başkanları ve milletvekilleri hakkında verilen gözaltı kararının hemen ardından, halkın yoğun olarak bulunduğu yerde, insanların işlerine, çocukların okullarına gittiği sabah saatlerinde gerçekleştirdiği bombalı saldırı, PKK'nin sivil halkı katletmekten çekinmediğini bir kez daha göstermiştir.
HDP'li bazı milletvekillerinin örgütün dayattığı çatışma ve gerginliğin tarafı olmamak yönünde tercihte bulunan halka aşağılayıcı ve hakaret edici bir tutum takınması, bulundukları makamlara oylarıyla geldikleri halka verdikleri değeri de gözler önüne sermiştir.
HÜDA PAR olarak bir tek masum canın 550 koltuktan çok daha değerli olduğuna inanıyoruz. Bazı belediye başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasına karşılık işin faturasının örgüt tarafından halkımıza kesilmesini kabul edilemez buluyoruz. Tutuklamaların telafisi vardır ama ölümün telafisi yoktur.
Halkımızın huzur ve güven içinde yaşamaya ihtiyacı vardır. Hiçbir siyasi kazanım veya makam, halkın huzurunu kaçırmaya, canına ve malına kastetmeye gerekçe yapılamaz.
HDP`li milletvekillerine yönelik soruşturma ve yargılamalarda hukuk içerisinde kalınmasına dikkat edilerek imtiyazın veya intikamın değil adaletin neyi gerektirdiğine bakılmalı, yargılama yetki ve sürecinin siyasi hesapların aleti ve aracı yapılmasından uzak durulmalıdır.
MEZHEPÇİLİK VE IRKÇILIK FİTNESİ
İslam âleminin dağınıklık ve parçalanmışlık halinin devamını isteyen emperyalistlerin bir asırdır ırkçılık ve mezhepçilik fitnesini derinleştirmek istedikleri bilinmektedir.
Dillerimizin ve renklerimizin farklı oluşu Allah`ın ayetlerindendir; mezhepler İslam`ın birer yorumudur. Bu farklılıkları ayrışma ve kamplaşma aracı değil; tanışma, hak ve hukuka riayet çerçevesinde kardeşlik bağlarını güçlendirme vesilesi kılmak bütün Müslümanların vazifesidir.
Emperyalistlerin fitne değirmenine su taşıyacak en ufak bir söylem ve eylemden kaçınılmalıdır. İhtilaflı konuların ehil olmayan kişiler arasında veya kitle iletişim araçları üzerinden tartışılmasının taassup doğurduğu, ayrılıkları körüklediği, fitnenin daha da büyümesine sebebiyet verdiği görülmesine rağmen bundan vazgeçilmemesi üzüntü verici ve tehlikelidir. Başta âlimler olmak üzere, sorumluluk sahibi kimseler, ihtilaflı hususların ekranların önünde değil ilim meclislerinde tartışılmasına, bu tehlikeli gidişatın durdurulmasına öncülük etmelidir.
SINIRDA YAŞANAN HAREKETLİLİK
Son günlerde iç bölgelerden Irak sınırına doğru ciddi bir askeri hareketliliğin yaşandığı görülmektedir. Musul meselesi üzerinden Türkiye, Irak ve İran arasında oluşturulmak istenen gerginliğin bu üç ülkenin de faydasına olmadığı son derece açıktır. Her üç ülkenin de çabası, çatışma ve siyasi gerginliği artırmak değil, kardeşçe komşuluk hukukuna riayet ve sınırların sembolik hale getirilmesi olmalıdır.
Suriye'de yapılan yanlışların ümmete nasıl ağır bir fatura çıkardığı göz önünde iken benzer yanlışların Musul meselesinde tekrar edilmesi olasılığı maalesef büyüktür. Bu kapsamda gerek Türkiye`den gerekse de İran`dan yapılan “bölge sorunlarının çözümü konusunda yine bölge ülkelerinin insiyatif almaları ve sorunların yabancı devletlere havale edilmemesi” yönündeki açıklamalarını önemli ve değerli buluyoruz. Musul operasyonu başlarken dile getirdiklerimizi bu vesile ile tekrar ediyoruz:
"Toprakları küresel güçlerce işgal edilmiş İslam ülkelerinin Suriye ve Musul gibi yerlerde öfkelerini veya silahlarını birbirlerine çevirmeleri, fitneyi alevlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Leş kargaları gibi topraklarımıza üşüşen emperyalist Batılı güçlerin amacı Musul'u DAİŞ' ten kurtarmak değildir. Emperyalizmin amacı DAİŞ'ten sonra bu bölgeyi kendi ajandası doğrultusunda dizayn etmek için buradaki yerel unsurlar arasında çatışma çıkarmak ve Irak'ı da ikinci bir Suriye'ye çevirmektir. Hal böyle iken İslam ülkelerinin etnik veya mezhep temelli bir düşünce ile hareket etmesi, işlenen cinayetlere ortaklık anlamı taşıyacaktır. Çözüm tektir: İslam âleminin kendi sorunlarını kendi içinde çözebilme kabiliyetini gösterebilmesi ve adaletin kendisi olan medeniyet değerlerimizin hayata hâkim kılınmasıdır."
BASINA YÖNELİK KISITLAMALAR
Halkın doğru bilgilendirilmesi açısından basın özgürlüğünün taşıdığı önem tartışmasızdır. Bununla birlikte basın bu özgürlüğü kullanarak suça davet etmemeli, halkta kin ve nefret oluşturacak yayınlar ile manevi ve ahlaki değerleri tahrip eden yayınlar yapmaktan şiddetle kaçınmalıdır.
Basına yönelik kısıtlama ve yasaklamalarda şiddeti teşvik, suça bulaşma, manevi ve ahlaki değerleri gözetme hususlarında dikkatli davranan basın kuruluşları ile şiddeti açıktan teşvik eden ve ahlaki sapıklıkları meşrulaştırıcı yönde yayınlar yapan basın kuruluşları birbiriyle karıştırılmamalıdır.
Bu hususta adalete riayet edilmediği takdirde kantarın topuzunu kaçıracak hukuksuz uygulamalarla muhalefetin susturulduğu görüntüsü ve algısı oluşacaktır. Böyle bir görüntünün toplumsal barışa ve huzura hizmet etmeyeceği açıktır. Bu kapsamda haksız bir şekilde yayın hakkı elinden alınan basın yayın kuruluşlarının hakları iade edilmelidir.
HÜDA PAR GENEL MERKEZİ