Doğruhaber

Zulmün Üç Yolu...

Günümüzde İnsanların en çok kullandığı ve fakat mahiyetini değiştirdiği kavramlardan birisi de zulüm kavramıdır. Arapça olan ve “zaleme” kökünden gelen bu kelime, birçok manayı ifade etmektedir. Arapça dil uzmanları zulüm kavramını: “Bir şeyi; kendisine ait olan yerin dışına koymak, birilerinin hakkına engel koyarak eksiltmek veya birilerine iltimas göstererek haklarını çoğaltmak ve bir gerçeğin mahiyetini değiştirmek” olarak tarif etmişlerdir. Zulüm kavramı adl kavramının zıddıdır. Zulüm, adlin ortadan kaldırılması ve haklı ile haksızın yerli yerinde durmamasıdır.

Zulmün tasnifi ve keyfiyeti hakkında Peygamber Efendimiz (asm) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır: “Zulüm üç türlüdür. Bir zulüm vardır ki, Cenab-ı Allah onu affetmez. Bir zulüm vardır ki, Allah onu affeder. Bir zulüm vardır ki, Allah onun hesabını bu dünyada sorar.”

Bu hadis-i şeriften yola çıkarak zulmü üç şekilde sınıflandırmak mümkündür:

Cenab-ı Allah`ın affetmediği zulüm şirktir. Çünkü şirk, Allah›ın azametine karşı işlenen bir suçtur. “Çünkü şirk, elbette büyük bir zulümdür.” (Lokman Suresi:13)

Cenab-ı Allah`ın affedeceği zulüm ise, kulların kendi nefislerine karşı işledikleri zulümdür. Rableri ile kendi aralarındaki işlerde yaptıkları hatalardır. İbadetlerin ihmali, günahlardan sakınmamak, hayır ve iyilikten uzak bir hayat sürmek kişinin kendine zulmetmesidir.

Cenab-ı Allah`ın hiç karşılıksız bırakmayıp, mutlaka hesabını soracağı zulüm ise, kulların birbirlerine karşı işledikleri cürümlerdir. “Allah`ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.” (İbrahim 42) Allah`ın zulmedenlerden hesap soracağı gün hiç şüphesiz çok şiddetli olacaktır. Kimi zalimler yaptıkları zulümlerin yanlarına kâr kalacağını ummaktadırlar. Fakat Allah zerre miskal yapılan iyiliği de zerre miskal yapılan kötülüğü de hesapsız ve karşılıksız bırakmayacaktır.

ESMAU'L HÜSNA

EL - MÜ`MİN

Gönüllere iman etme isteği veren, Zât`ına sığınanları koruma altına alıp ferahlatan ve yarattıklarına güven veren anlamlarına gelen ismi şeriftir.  Mümin; hakkı tasdik eden ve güven sağlayan anlamına gelmektedir.

Cenab-ı Allah, kendi Zâtını ilk tasdik edendir. O ki; yarattıklarının şehadetinden önce, tek ve eşsiz olduğuna dair şahitlik etmiş ve şöyle buyurmuştur; “Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O`ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hâkim olan O`ndan başka ilah yoktur.” (Âli İmrân / 18)

FETVALAR

SORU: Uyandığımızda sabah namazı vaktinin çıkmasına çok az bir zamanın kaldığını fark ediyoruz. Bu durumda gusletmemiz gerektiği zaman ne yapmalıyız?

✑CEVAP:  Bir kimse sabah namazı için uyandığında gusletmesini gerektiren bir durum varsa ve namaz vaktinin çıkmasına çok az bir zaman kalmışsa bu durumda gusledip namazını vakit çıksa dahi sonradan kılmalıdır. Hanefi, Şafi ve Hanbelilerin görüşü bu şekildedir. Malikiler ise bu durumda olan kimsenin teyemmüm ile namazını kılması gerektiğini söylerler. 

Aynı şekilde bir kimse sabah uyandığı sırada banyo yapması gerekiyorsa ve soğuk suyla banyo yaptığında hastalanma riski varsa suyu ısıtır ve öyle banyo yapar. Velev bu vaktin çıkmasına sebebiyet verse dahi. Fakat Maliki mezhebi bu konuda da aynı görüşe giderek teyemmüm ile namaz kılınması gerektiğini söylerler

Suyun bulunmaması durumda namazın teyemmümle kılınması gerektiği ise bütün mezheplerin görüşüdür. Çünkü bununla ilgili Kuran`ın ifadesi açıktır;

“…Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz def-i hacetten gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin (Teyemmüm edin).” (Maide 6

Ayrıca; Tüm mahlukatı korkulardan emin kılan ve onları güven içinde yaşatan, kullarına iman nurunu veren, onları mümin yapan, Emin olan, sözünde sadık olup vaadinden dönmeyen manalarına da gelmektedir.

KEŞKÜL

Amber-i Çin Cami

Kırım`da zengin bir tüccar cami yaptırmaya başladı. Binlerce kişi toplanıp, yardım ediyordu. O sırada inşaatın yanından bir ticaret kervanı geçti. Kervan on katar deve, misk ve amber yüklüydü. Kervan sahibi geçip giderken kimseye selam vermedi.

Tüccar: “Ey kervan sahibi, nereden gelip nereye gidersiniz? Yükün nedir? diye sordu. Ama kervan sahibi oralı değildi. Kasıla kasıla geçip gitti.

Cami yaptıran tüccar sinirlendi. Adamlarıyla kervanı çevirdi. Adamları, develerin üzerindeki bütün yükü indirdiler. Yükün içinde ne kadar misk ve amber varsa, sahibinin gözünün önünde, hepsini çamurla karıştırdılar. İnşaatın harcını, su ile değil de misk ve amberle kardılar.

Kervancı ne yapacağını bilemedi. Korku ve hayret içinde oradan oraya koşuşturmaya başladı. Başına geleni anlatmaya çalıştı ama kimseye dinletemedi. Tüccar onu böyle görünce alıp evine götürdü. Önce büyük bir ziyafet verdi. Sonra da develerine altın yükleyip: “Şimdi gidebilirsin can kardeşim. Yükünün karşılğını develerine yüklettim. Ama bir yerden geçerken selam vermeyi unutma! dedi. Kendini de bir şey sanma. Cami tamamlandı. İsmi Amber-i Çin Camii oldu. Harcına katılan misk ve amber ile ne zaman yağmur yağsa, cami duvarları pek güzel kokar.

Seyahatname`den Seçmeler (Evliya Çelebi)

SURELERİ TANIYALIM

ARAF SURESİ

Kuran- Kerim`in en uzun 7 suresinin sonuncusudur. Mekki bir suredir. Mekke devrinde nâzil olan en uzun sûredir. Sad suresinden sonra inmiştir. 206 ayetten oluşmaktadır. Resmi tertipte 7. Suredir. İniş sırasına göre ise 39. Suredir. Sure sonunda tilavet secdesi vardır.

A‘râf  Urf`un çoğuludur. Urf ise, “yüksek yerler” anlamına gelmektedir. 46. Ayette, cennet ile cehennem arasındaki yüksek bir tepeden ve burada bulunan insanlardan söz edildiği için sureye bu ad verilmiştir. Bu sureye “Misak suresi” ve “Mikat suresi” adı da verilmiştir.

SURENİN TEMEL KONULARI

Kuran`a uymanın önemi

Rasulullah`a ittibanın zorunluluğu

Peygamberlerin ibret verici kıssaları

Allah`ın varlığını gösteren deliller

İnkârcıların kötü sonları

Ahiret ahvali