KÜLTÜR - SANAT / DOĞRUHABER
Nizâmülmülk halkı Şiî-Bâtınî düşünceye karşı korumak ve ehl-i sünnet akîdesini güçlendirmek için ülkenin her tarafında medreseler açmaya karar verdi ve Sultan Alp Arslan`ı bu medreselerin açılması hususunda teşvik etti. Bu şekilde başladı bu geleneğin hikâyesi.
Nizamiye Medreseleri arasında en ünlüsü Bağdat Nizamiye Medresesidir. Büyük Selçuklu İmparatorluğu Veziri Nizamülmülk`ün 1068 de Bağdat`ta açmış olduğu Nizamiye Medresesinin yanında Belh, Nişabur, Herat, İsfahan, Basra, Merv, Âmül ve Musul gibi şehirlerde de medreseler kurdurdu. Ancak Nizamiye Medreselerinin sayısı tam olarak bilinmemektedir.
Bazı tarihçiler Nizamiye Medreselerinin İslam tarihindeki ilk medreseler olduğunu iddia ederlerse de bu doğru bir bilgi değildir. Medreseler aslında Selçuklulardan önce kurulmuştur. Ancak bunlar özel medrese niteliğindeydi. Oysa Nizamiye medreseleri devletin teftiş ve himayesi altında faaliyet gösteren resmi ve muntazam öğretim kurumlarıydı.
Kurduğu medreselerde güçlü bir din eğitiminin yanında, İslam hukuku anlayışına uygun eğitilmiş güvenilir ve yetenekli yöneticileri yetiştirmektir. Dini sahada izlediği hoşgörülü ve birleştirici siyaseti, ülkeyi terk eden Kuşeyri ve Cuveyni gibi ünlü bilim adamlarının yurtlarına geri dönmelerini sağlamıştır. Bu hoşgörülü siyaseti, kendini medreselerde de göstermiştir. Çünkü kurduğu Nizamiye medreseleri çeşitli düşüncelerin barınabildiği ilmi ve idari muhtariyete sahip üniversite karakteri taşıyordu.
Nizamiye medreseleri, eğitimde şans ve fırsat eşitliği gerçekleştirmeye çalışmıştır. Devlet, medreseleri yatılı ve burslu bir eğitim kuruluşu haline getirmekle öğretimde imkân ve fırsat eşitliğini sağlama çalışmalarına girişmiş oluyordu. Ayrıca öğrenci statüsünde bazı yenilikler getirmiştir. Bu yenilikler, medrese öğrencilerinin büyük bir kısmının yatılı olması ve medrese vakfından burs alabilmeleridir. Bir dönemin bilim merkezi olarak toplumu aydınlatan Nizamiye Medreseleri Osmanlı, medreselerine de örneklik etmiştir. İmam-ı Gazali gibi büyük bir şahsiyet Nizamiye medresesinde baş müderrislik görevinde bulunmuş, âlim ve fazıl biri olarak onlarca talebe yetiştirmişti.
Medreselerin bakımı ve inşasına hizmet eden önemli ve zengin bir vakıflar kurulmuştu. Medrese müştemilatında kurulan çarşıdan hamam ve dükkânlardan elde edilen gelirler medreseye tahsis edilmiştir. Bu vakfın gelirleri, hocaların ve öğrencilerin geçimlerine bolca yetiyordu. Hocalar, yardımcıları, medrese görevlileri ve öğrenciler maaşları, yiyeceklerini, elbiselerini ve eşyalarını böylece okuldan alıyorlardı.