Hüseyin Kaya / Siyaset Gemisi / Doğruhaber / İstanbul
Bakın neler söylemiş:
“Musul konusu Lozan konferansında çözülememiştir. Bunu iyi anlamak lazım. Musul`un kaybedilmesiyle Lozan konferansı ve Lozan anlaşmasının ilgisi yoktur. Anlaşma imzalandıktan sonra Türkiye ile İngiltere arasında Musul konusundaki görüşmeler başlar. Konu daha sonra 20 Eylül 1924`te Milletler Cemiyeti`ne intikal eder. Burası önemli. Konunun Milletler Cemiyetine intikal etmesinin hemen akabinde 13 Şubat 1925`te Şeyh Sait isyanı başlar. Şeyh Sait isyanı ile içeride ilgilenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti tabi ki zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. 5 Haziran 1926`da imzalanan Ankara anlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti Musul ve Kerkük bölgesinden vazgeçecektir. Daha doğrusu buraları bırakacaktır. Bunları anlatanlar bu soruyu sorsunlar; ‘Bu Şeyh Sait isyanı neden çıktı, kimler çıkarttı?”
Musul`u şimdilik bir tarafa bırakalım da İlker Başbuğ`a biz soralım öyleyse: “Bu Şeyh Said isyanı neden çıktı?”
Lozan`da Batılılara verilen sözlerden dolayı adım adım halkın İslam`dan koparılması için yapılan düzenlemelerden dolayı olabilir mi?
Çelişki ve çelişki…
Hilafet ve saltanatı kaldırarak, İslami kurumları kapatarak can-ciğer olduğunuz batılılar neden Musul`u sizden almak için “Şeriatçı bir kalkışma”ya destek versinler?
Oysa siz Batının “Batıl ideolojisi ve yaşam tarzı” için iyi bir taşıyıcı ve örnek ülke konumuna gelmiştiniz.
O yüzden diyorum ki, “Bırakın artık Şeyh Said üzerinden komplekslerinizi, diplomasi bilmezliğinizi, batıperestliğinizi izah etmeyi!”
Bakın İsmet İnönü, hatıralarında ne diyor:
“30 Ocak 1923- Şimdi hallolunacak şudur: Fasıla vererek Ankara`ya gelmek, vaziyeti bir müddet muallak bırakmak yahut Musul`dan feragatle başlayarak yeni bir sulh imkânı aramaktır. Ben Musul`dan feragat ederek sulh imkânı aramak fikrindeyim.”
Demek ki, mesele ne imiş? “Musul`dan feragatle başlayarak yeni bir sulh imkânı aramaktır”
“Feragat” kelimesinin ne anlama geldiğini söylemeyeyim artık.