Taraflar, İran`a yönelik ilave yaptırımların ve özellikle tek taraflı yaptırımların sorunun çözümüne katkısı bulunmayacağına inançlarını dile getirmişlerdi.
Kafkaslardan, Balkanlara ve Ortadoğu`ya bölgesel konulara dair yapılan ortak açıklamada, Suriye konusunda Arap Birliği`ne destek verdiler.
Taraflar, Suriye’deki sorunun barışçıl çözümüne yönelik Arap Ligi’nin çabalarını desteklemektedirler.
DAVUTOĞLU VE LAVROV`UN YAYINLADIĞI ORTAK BİLDİRİ:
1. Bakanlar, Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki çok boyutlu ilişkilerin ileriye götürülmesi, güvene dayalı siyasi diyaloğun sürdürülmesi ve ikili işbirliğinin tüm alanlarında temasların genişletilmesinden duydukları memnuniyeti ifade etmişlerdir.
2. Bakanlar, iki ülke arasındaki işbirliğinin daha da derinleştirilmesini teminen, üst düzeyde temasların sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır.
3. Taraflar, Rusya ile Türkiye arasında karşılıklı yarara dayalı ticari-ekonomik işbirliğinin, ticaret hacminin esaslı bir şekilde artırılmasının, yatırım işbirliğinin pekiştirilmesinin, “Akkuyu” sahasında Nükleer Güç Santrali projesinin, “Güney Akım” doğal gaz boru hattının inşası ve Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nin hayata geçirilmesi gibi iki ülkeyi ilgilendiren önemli projelerin gerçekleştirilmesinin ve enerji alanında stratejik ortaklığın geliştirilmesinin önemini kaydetmişlerdir.
4. Bakanlar, Üst Düzey İşbirliği Konseyi çerçevesinde oluşturulan Toplumsal Forum’un faaliyetleri dahil, iki ülke arasında beşeri temasların pekiştirilmesine yönelik adımları memnuniyetle not etmişlerdir.
5. Bakanlar, iki ülke arasında turizm alanında gelişen işbirliğinin Türkiye-Rusya beşeri ilişkilerine katkısını memnuniyetle not etmişler, bu sektördeki işbirliğinin gelişerek sürmesinin önem taşıdığı hususunda mutabık kalmışlardır
6. Bakanlar, iki ülke Dışişleri Bakanlıkları arasındaki yapıcı temasların sürdürülmesine, Dışişleri Bakanlıkları Müsteşarları, Müsteşar Yardımcıları ve Genel Müdürleri seviyelerinde düzenli istişarelerin genişletilmesine atfettikleri önemi ifade etmişlerdir.
7. Taraflar, uluslararası gündemde yer alan bir dizi önemli konuya ilişkin tutumlarının yakın veya aynı olduğunu tespit etmişlerdir. Bu durum, gerek ikili, gerekse BM, AGİT, KEİ ve diğer uluslararası platformlardaki işbirliğinin derinleştirilmesi için bir güvence teşkil etmektedir.
8. Dışişleri Bakanları, uluslararası barış, istikrar ve refahın sağlanmasında, korunmasında ve sürdürülmesinde, terörizm ve finansmanının kaynakları, yasadışı uyuşturucu madde kaçakçılığı ve sınıraşan uluslararası suçlar gibi güncel küresel sorunlar ve sınamalarla mücadelede ve sürdürülebilir kalkınma yolundaki çabalarda BM’nin kilit rolünü vurgulamışlardır.
9. Eşit hak ve ortak hedefler temelinde bir araya gelen katılımcılarının karşılıklı çıkarlarının gözetilmesi ilkesine dayalı çok taraflı işbirliği mekanizmaları yeni küresel sınamalara dayanışma içinde karşılık verilmesinde etkili bir araç haline gelmektedir. Taraflar G-20’yi, üyeleri arasındaki uluslararası ekonomik işbirliğinin temel forumu olarak görmektedirler. G-20, uzun vadede uluslararası mali-ekonomik sistemin daha demokratik ve adil esaslar doğrultusunda reforme edilmesi için önemli bir vasıta teşkil edecektir. Dünya ekonomisinde görülen kriz eğilimlerindeki artış çerçevesinde G-20, IMF, bölgesel bankalar ve istikrar sağlayan finansman mekanizmaları ile işbirliği halinde, krizlere karşı koyma konusunda sahip olduğu potansiyeli güçlendirmelidir.
Rusya Federasyonu’nun 2013, Türkiye’nin 2015 dönem başkanlığını yürütecek olmasını göz önünde bulundurarak, iki ülke Dışişleri Bakanları, G-20’nin mevcut ve müstakbel gündemindeki tüm konularda ikili işbirliğini arttırmak hususunda görüş birliğine varmışlardır.
10. Bakanlar, Rusya Federasyonu’nun Dünya Ticaret Örgütü’ne katılım müzakerelerinin sona ermiş olmasından duydukları memnuniyeti ifade etmişler, Rusya Federasyonu’nun Dünya Ticaret Örgütü’ne katılımının Rus ekonomisi ve Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ikili ticarete olumlu katkıda bulunacağı görüşünde birleşmişlerdir.
11. Taraflar, küresel nükleer yayılmanın önlenmesi rejiminin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın (NPT) üç temel boyutunu oluşturan nükleer yayılmanın önlenmesi, nükleer silahsızlanma ve nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılması ilkeleri temelinde sürdürülmesi ve güçlendirilmesi yönündeki kararlılıklarını yinelemişlerdir. Bu çerçevede, 2010 yılı NPT Gözden Geçirme Konferansı’nda (NPT RevCon) oybirliği ile kabul edilen Sonuç Belgesi’nde yer alan tavsiyelerin hayata geçirilmesine destek beyan etmişler; RevCon kararları uyarınca 2012 yılında Orta Doğu`da nükleer ve diğer kitle imha silahları ile bunları fırlatma araçlarından arındırılmış bölgenin oluşturulması konusunda düzenlenmesi öngörülen Konferans’a tüm Orta Doğu ülkelerinin katılım ve yapıcı katkı sağlamaları ümidini dile getirmişlerdir.
12. Bakanlar, KİS’lerin ve balistik füzeler dahil fırlatma vasıtalarının yayılmasının önlenmesine dönük siyasi ve diplomatik yöntemleri desteklemişler ve bu çerçevede, Orta ve Daha Kısa Menzilli Füzelerin İmha Edilmesi Antlaşması yükümlülüklerine küresel boyut kazandırılmasından yana olduklarını ifade etmişlerdir.
13. Bakanlar, dünyanın tüm bölgelerinde entegrasyon süreçlerinin etkin ve yapıcı bir şekilde geliştirilmesi temennisinde bulunmuşlar ve küresel yönetişimin bölgesel düzeyde güçlendirilmesinin, yeni dünya düzeninin oluşturulması ile barış ve istikrar için önkoşul olduğu düşüncesinde birleşmişlerdir. Bölgesel entegrasyonun sağlanması ve bu yöndeki çaba ve kaynakların birleştirilmesinin, bölgesel sorunların çözülmesi sürecinde özel bir önem taşıdığı vurgulanmıştır.
14. Bakanlar, terörizm ve organize suçlar ile mücadele alanında işbirliği konularında olağan ikili kurumlararası istişarelerin 2012 yılında Moskova’da düzenlenmesi hususunda mutabakata varmışlardır. Bu konudaki ikili istişare mekanizmasının güvenlik alanındaki işbirliğimize önemli katkı sağladığını teyit etmişlerdir. Terörizm ile Mücadele İşbirliği Mutabakat Zaptı’nı imzaya hazır hale getirme çalışmalarının çabuklaştırılması, suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadele alanında müzakereleri sürdürülen anlaşmaya ilişkin kurumlararası mutabakatın sağlanması konusundaki çabaların teşviki hususunda mutabakata varmışlardır.
15. Dışişleri Bakanları, Avrupa Konseyi’nin Avrupa kurum ve kuruluşları arasındaki görünürlüğünü arttırmak, Hükümetlerarası işbirliğine yönelik çok boyutlu yaklaşımı ve kendine özgü sözleşme mekanizmaları sayesinde oynadığı öncü rolü pekiştirmek amacıyla, Avrupa genelinde ortak hukuki alan yaratılmasını sağlayan kilit teşkilat olma özelliğine sahip Avrupa Konseyi çerçevesinde işbirliğini geliştirme niyetlerini teyit etmişlerdir.
16. Bakanlar, Avrupa-Atlantik coğrafyasının güvenlik ve istikrarının, güvenliğin bölünmezliği ve kapsamlı güvenlik ilkeleri üzerine inşa edildiğini ve anılan coğrafyada yer alan tüm ülkelerin güvenliklerinin birbirlerine bağlı olduğunu teyit etmişlerdir. Bu anlayışla, Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisinin ve bu mimariyi oluşturan temel uluslararası düzenlemelerin günümüz ihtiyaçlarına uygun şekilde geliştirilmesi ve güçlendirilmesi hususunda birlikte çalışmak arzularını ortaya koymuşlardır. NATO ile Rusya’nın güvenliğinin birbirine bağlı olduğunu göz önüne alarak, Rusya-NATO Konseyi çerçevesindeki siyasi diyalog ve pratik işbirliğinin daha da genişletilmesi ve derinleştirilmesi yönünde çabaların yoğunlaştırılması konusundaki ilgilerini belirtmişlerdir.
17. Taraflar, ikili düzeyde ve çok taraflı forumlarda AB ile ilişkilere dair düzenli danışmalarda bulunmanın önemine işaret etmişlerdir.
18. Bakanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanmakta olan değişim ve dönüşüm sürecinin, bu ülkelerin halklarının adil ve meşru taleplerinden kaynaklandığı hususunda mutabık kalmışlardır. Bölgedeki krizlere çözüm arayışlarının, uluslararası hukuk çerçevesinde olması, münhasıran barışçıl yollarla, güce başvurulmadan, bölge ülkelerinin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, ulusal birliğine ve egemenliğine saygı gösterilerek, kapsamlı ulusal diyalog tesisi temelinde yürütülmesi gereklidir. Taraflar, Suriye’deki sorunun barışçıl çözümüne yönelik Arap Ligi’nin çabalarını desteklemektedirler.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde meydana gelen köklü değişim ve dönüşümlerin, özellikle başta Arap-İsrail ihtilafı olmak üzere gündemdeki diğer meselelerin göz ardı edilmesine yol açmaması konusunda fikir birliği içinde olunduğu bir kere daha vurgulanmıştır. Taraflar, Arap-İsrail ihtilafının ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları, Madrid ilkeleri ve Arap barış girişiminin sağladığı çerçeve de dahil olmak üzere uluslararası hukuk temelinde kapsamlı, adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulmasına olan bağlılıklarını teyit etmişlerdir.
19. Bakanlar, Balkanlar’da istikrarın sağlanmasına yönelik çabaların arttırılmasını desteklemiş, bu bağlamda, Bosna-Hersek’in Dayton Barış Anlaşması ile tescil edilen bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, egemenliği ve anayasal yapısının korunmasına dair taahhütleri ile demokratik bir devlet olarak gelişmesine katkıda bulunma niyetlerini teyit etmişlerdir. Taraflar, Bosna-Hersek ile ilgili meselelerin ele alınabileceği yetkili uluslararası forumların, BM Güvenlik Konseyi ile Barışı Uygulama Konseyi ve onun bünyesindeki Yönlendirme Kurulu olduğundan hareketle, bunların dışındaki tek taraflı girişimleri reddetmişlerdir. Taraflar, Bosna-Hersek ile ilgili meselelerde, Barışı Uygulama Konseyi Yönlendirme Kurulu bağlamında ve ikili temelde düzenli biçimde diyalog tesis etmek ve eşgüdüm içinde hareket etmek hususunda anlaşmışlardır.
Bakanlar, Kosova konusunda Belgrad ile Priştine arasındaki diyalog sürecinin devamını desteklemişlerdir.
20. Bakanlar, Kıbrıs sorununun çözümünün ancak BM çerçevesinde ve iki tarafın karşılıklı mutabakatına dayalı siyasi bir uzlaşı ile mümkün olabileceğini ve Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözümün Doğu Akdeniz’de ve bölgede barış ve istikrara büyük katkı sağlayacağını teyit etmişlerdir.
21. Taraflar, İran’ın nükleer programı etrafındaki durumdan endişelerini ifade etmişler, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi C. Ashton’ın Almanya, Çin, Rusya, Birleşik Krallık, ABD ve Fransa adına 21 Eylül tarihinde yaptığı açıklamaya atıfla, İran’ın nükleer programı ile ilgili soruna kapsamlı ve uzun vadeli çözümün ancak diplomasi yoluyla, ön şartlar ileri sürülmeden yeniden başlatılacak müzakerelerle, karşılıklılık temelinde ve aşamalı olarak bulunabileceğini vurgulamışlardır. Taraflar, İran`a yönelik ilave yaptırımların ve özellikle tek taraflı yaptırımların sorunun çözümüne katkısı bulunmayacağına inançlarını dile getirmişlerdir. NPT’den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi kaydıyla İran’ın nükleer enerjiden barışçı amaçlarla yararlanma hakkına dikkat çeken taraflar, İran’ın nükleer programının tümüyle barışçı niteliğine uluslararası toplumun güveninin sağlanabilmesini teminen İran ile UAEA arasındaki diyalog ve işbirliğinin artırılmasına olan desteklerini kaydetmişlerdir.
22. Bakanlar, Hürmüz Boğazındaki seyrüseferin sağlanması bağlamında İran’la ilgili olarak ortaya çıkan gelişmelerden duydukları kaygıyı dile getirmişlerdir. Taraflar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki genel istikrarsızlık ışığında, konfrontasyan istikametindeki gelişmelerin, sadece bu coğrafyadaki ülkeler için değil, uluslararası toplumun tümü için ciddi menfi neticeleri olacağı hususunda görüş birliğine varmışlardır. Bakanlar taraflara itidalli hareket etme, gerginliği arttıracak açıklama ve hareketlerden kaçınma çağrısında bulunmuşlardır.
23. Bakanlar, Karadeniz bölgesinin işbirliği, güvenlik ve refah alanına dönüştürülmesinin sahildar ülkelerin üzerine düşen bir sorumluluk olduğunu; bu çerçevede, “Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Gücü”nün (BLACKSEAFOR) yanı sıra, Karadeniz’in deniz güvenliğinin korunması amacıyla oluşturulan “Karadeniz Uyumu Harekatı” (KUH) ile Karadeniz’de Güven ve Güvenlik Arttırıcı Önlemler (KGGAÖ) Belgesi kapsamında Karadeniz bölgesinde güvenlik ve işbirliğinin güçlendirilmesine yönelik işbirliğinin sürdürülmesinin önem taşıdığını teyit etmişlerdir. Taraflar, Deniz Kuvvetleri arasında ikili işbirliği alanında kaydedilen gelişmelerden duyulan memnuniyeti belirtmişlerdir.
24. Taraflar, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (KEİ) bölgesel sahiplenme temelinde son 20 yılda Karadeniz Bölgesinde ekonomik işbirliği başta olmak üzere, barış, istikrar ve refahın geliştirilmesine yaptığı katkıyı takdirle kaydetmişler ve KEİ’nin 20. yıldönümünün üye ülkelerin işbirliğinin pekiştirilmesine yönelik siyasi iradelerini teyit edecekleri tarihi bir dönemeç olacağı hususundaki inançlarını dile getirmişlerdir. Türk tarafı, KEİ’nin kuruluşunun 20. yıldönümü vesilesiyle İstanbul’da bir Zirve tertip etme niyeti konusunda Rus tarafını bilgilendirmiştir. Rus tarafı bunu not etmiştir. Zirve`nin hazırlıkları ve KEİ çerçevesindeki işbirliğinin ileri götürülmesi için düzenli istişarelerde bulunmayı kararlaştırmışlardır. Bu çerçevede, 2001 yılında Moskova Bakanlar Konseyinde kabul edilen "KEİ- Geleceğe Yönelik Ekonomik Gündem" başlıklı belgeyi yeni küresel ve bölgesel gelişmeler ışığında güncelleyerek Örgütün gelecek on yıla ilişkin vizyon ve faaliyetlerini kapsayacak şekilde birlikte güncellemek konusunda mutabık kalan taraflar ayrıca, AB`nin Karadeniz`de çok taraflı işbirliği girişimlerinde KEİ`yi temel ortak olarak kabul etmesinin önemini vurgulamışlardır.
25. Bakanlar, Güney Kafkasya’daki durum üzerinde görüş teatisinde bulunmuşlardır. Bölgede kalıcı barış, güvenlik ve istikrar ortamının sağlanmasına yönelik ortak niyetleri yenilemişlerdir. Taraflar, bölgedeki sürüncemede kalmış ihtilafları çözmek için tüm Kafkasya devletlerinin güç kullanımından ve güç kullanma tehdidinden imtina etmesi, münhasıran barışçıl yöntemlerin kullanılması gereğinden hareket etmektedirler. Bakanlar, bölgede iyi komşuluk ilişkilerinin kurulması ve pekiştirilmesinin unsuru olarak insani, kültürel, ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinin önemini belirtmişlerdir.
26. Taraflar, Yukarı Karabağ sorununun süratle çözümlenmesi konusundaki arzularını vurgulamışlardır. Ermenistan ve Azerbaycan tarafından, AGİT Minsk Grubu arabuluculuğunda yürütülmekte olan Yukarı Karabağ ihtilafının çözümlenmesine yönelik çalışmaların yakın zamanda sonuç vermesine dair beklentilerini dile getirmişlerdir. Bakanlar, mevcut statükonun korunmasının kabul edilemezliği hususundaki inançlarını teyiden ifade etmişler; Yukarı Karabağ ihtilafına BM Şartı, Helsinki Nihai Belgesi ve AGİT Minsk Grubu Eşbaşkan ülkelerin liderlerinin Temmuz 2009 Aquila, Haziran 2010 Muskoka ve Mayıs 2011 Deauville ortak açıklamalarının muhteviyatı temelinde barışçıl çözüm bulunması imkanlarının bulunduğunu teyit etmişlerdir. Taraflar, Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanlarının Yukarı Karabağ sorununun çözümü konusundaki 23 Ocak 2012 tarihli Ortak Açıklamasının barış sürecinin geliştirilmesine ilave ivme kazandırdığını teyit etmişlerdir. Türkiye ve Rusya’nın, imkanlarını ihtilaf bölgesinde istikrar sağlanması maksadıyla kullanmaya devam etme niyetleri teyit edilmiştir.
27. Bakanlar, geniş potansiyele sahip Orta Asya coğrafyasında daha yakın işbirliği geliştirme konusunda neler yapılabileceğine ilişkin görüş alışverişinde bulunarak, bölgedeki istikrar ve güvenliğin desteklenmesi konusunda mutabık kalmışlardır.
28. Bakanlar, iki ülkenin de Afganistan’ın istikrara kavuşturulmasına yönelik çabaları bulunduğunu, bu konuda bölgesel işbirliğini son derece önemli gördüklerini kaydetmişlerdir.
Taraflar, bölgesel işbirliği bağlamında halihazırda mevcut olan ve olumlu katkı sağlayan ŞİÖ, İKÖ, Recca, AvET, OGAÖ ve CICA dahil bölgesel işbirliği mekanizmalarının daha da geliştirilmesine ve iyileştirilmesine hazır olduklarını teyit etmişlerdir. Bu çerçevede, İstanbul’da 2011 Kasım ayında düzenlenen bölgesel Afganistan konferansında onaylanan güven arttırıcı önlemlerin hayata geçirilmesinin önem taşıdığı vurgulanmıştır.
Bakanlar, Afganistan’daki uzlaşı sürecinin bizzat Afganlıların öncülüğünde ve silahlı muhalefetin, silah bırakma, Afganistan anayasasını tanıma ve El Kaide ve diğer aşırılıkçı örgütlerle temasları kesin şekilde kesme olmak üzere üç ana prensibe önkoşulsuz şekilde riayet etmesi temelinde gerçekleşmesi gerektiği hususunda mutabık kalmışlardır.
29. Bakanlar, Asya-Pasifik bölgesinin artmakta olan ağırlığını ve dünya barışı açısından önemini göz önüne alarak, bölge ülkeleriyle işbirliğinin geliştirilmesi üzerinde durmuşlardır. Taraflar, Kore Yarımadasındaki nükleer soruna dair Altılı müzakerelerin en süratli şekilde yeniden başlatılmasının yararına işaret etmişler, sözkonusu meselenin çözümünün başta Kuzeydoğu Asya olmak üzere Asya-Pasifik bölgesinde ve tüm dünyada olumlu sonuçlar sağlayacağını belirtmişlerdir. Taraflar, Rusya Federasyonu’ndan, Kuzey Kore toprakları üzerinden Kore Cumhuriyeti’ne doğal gaz boru hattı inşa edilmesi projesinin hayata geçirilmesinin, Kore Yarımadasında barış ve istikrarın tesisine katkı sağlayacağı görüşündedirler.
30. Bakanlar, Ortak Stratejik Planlama Grubu çalışmalarının yararlı ve etkin olduğu değerlendirmesinde bulunarak, geniş bir yelpazede gündem konuları üzerinde derin ve yapıcı görüş teatisinde bulunulması, iki ülke işbirliğinin yeni yönelimlerinin belirlenmesi ve Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantılarına sunulmak üzere tekliflerin hazırlanması için Grup’un yararlı bir mekanizma olduğu hususunda mutabık kalmışlardır