Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin 17 ilinden gelen mahalle ve köy muhtarı ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.
Batman, Bingöl, Burdur, Erzincan, Gaziantep, Giresun, İzmir, Kayseri, Konya, Manisa, Osmaniye, Sakarya, Sivas, Şanlıurfa, Yozgat ve Zonguldak’tan gelen 400’ü aşkın köy ve mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde verilen öğle yemeğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak ağırlandı.
Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonu ile Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü operasyonla ilgili kimi ülke yetkililerinin, ‘Dabık’a girdiniz, iyi, bundan dolayı tebrik ederiz, kutlarız, ama daha aşağıya gitmeyin’ dediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, operasyon kapsamında El Bab’ın güneyine kadar inileceğini, Türkiye’nin tehdidi altında olduğu çizginin buradan başladığını kaydetti.
Sonrasında Münbiç’i de koalisyon güçleriyle birlikte kuşatma altına alınması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü Münbiç yüzde 95 ile Arap'tır. Ama orayı kim işgal etmek istiyor? PYD ile YPG. Biz Amerikalılara dedik ki, ‘buradan bir defa PYD-YPG gidecek.’ Şimdi bakalım, söz verdiler. Tamam, giderse mesele yok. ‘Rakka’da beraber hareket edebilir miyiz?’ dediler. Dedik ki ‘Ederiz, çünkü Rakka DEAŞ’ın merkezi. Orayı da DEAŞ’tan temizleyelim, oraya da gerçek sahipleri gelsin yerleşsin.’ Biz buna da varız” açıklamalarını yaptı.
“Suriye’deki oyunlarını bozmamızdan rahatsız olanlar, Musul operasyonuna girmemizi engellemeye çalışıyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, benzer bir senaryonun mezhep çatışması çıkarmak üzere Musul’da sergilendiğinin altını çizerek, açıklamalarına şöyle devam etti: “Kendi ülkesinin terör örgütlerinin cirit attığı bir yer haline getiren Bağdat Yönetiminin bu oyunun gerçek aktörü olmadığı gayet açıktır. Türkiye’nin Musul operasyonuna girmesini engellemeye çalışanlar, Suriye’deki oyunlarını bozmamızdan rahatsız olanlardır. İstiyorlar ki Türkiye yerinde otursun, olup bitenleri seyretsin, sonra da payına düşen bedel neyse onu ödesin. Çünkü daha önce aynı yöntemi mülteci krizi üzerinden denediler. Suriye ve Irak’tan ülkemize 3 milyon göçmeni yönlendirenler, bizim bu yükün altında ezileceğimizi sanıyorlardı. Sonuç bekledikleri gibi olmayınca, umutlarını terör örgütlerine bağladılar. DEAŞ da, PYD-YPG aynı amaca hizmet eden, aynı güçler tarafından desteklenen birer piyondan ibarettir. Türkiye içinde de PKK ile FETÖ bu senaryoda kendilerine düşen rolleri aynen oynuyorlar. Asıl mesele, bölgenin yeniden yapılandırılması meselesidir. Bağdat Hükümeti ve Esad rejimi gibi yapılar ile terör örgütleri eliyle hayata geçirilmeye çalışılan bu proje, Türkiye’nin bekasını tehdit ediyor. Hiç kimsenin bu oyunda bize biçtiği role rıza göstermek zorunda değiliz. Türkiye olarak kendi planlarımızı uygulamaya başladık.”
“Musul meselesini Musul’da çözmek mecburiyetindeyiz”
Irak Merkezi Yönetimine, “300 bin Iraklıyı kapısını açarak seni rahatlatan Türkiye değil mi? Başkaları yapmadı bunu biz yaptık. Onun için Türkiye’ye bir laf atarken, Türkiye’ye bir söz söylerken bunu düşüneceksin, öyle bir dost bulamazsın, sen bu dostluğu incittiğin takdirde kaybedersin” sözleriyle seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, günlerdir, ‘Hem sahada olacağız, hem de masada olacağız’ mesajını hatırlatarak, “Bu yeni yaklaşımın gereği olarak da Musul meselesini Musul’da çözmek mecburiyetindeyiz. Şayet Musul’u feda edersek, mezhepçiliğe feda edersek sorunun kendi sınırlarımıza dayanmasını engelleyemeyiz. Musullu kardeşlerimizle birlikte Kuzey Irak Yönetimi, hatta tüm bölge bu süreçten çok büyük zarar görecektir. Suriye’de hangi amaçla ve nasıl harekete geçtiysek, Musul için de aynı şekilde davranmakta kararlıyız. Çünkü Musul’un tamamı kahir ekseriyeti Arap Sünni ve bir miktar da Türkmen Sünni kardeşlerimiz var. Biz orayı kalkıp da farklı bir mezhebi anlayışa terk edemeyiz” dedi.
“Şiiliği İslam’ın yerine koyarsan ben karşısında olurum”
Şia düşmanı olmadıklarını, Şia’nın bir yorum olduğunun altını çizerek, “Şiiliği İslam’ın yerine koyarsan ben karşısında olurum, Sünniliği İslam’ın yerine koyarsan onun da karşısında olurum, çünkü bizim için her şey tek din olan İslam’la noktalanmıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede etkin olan ülkelerin Türkiye’nin bu hakkına saygı göstermek mecburiyetinde olduğunu, 911 kilometre Suriye sınırı, 350 kilometre Irak sınırı olan Türkiye’nin bir söz söylemeyip bu ülkelere sınırları olmayanların istedikleri şekilde tasarrufta bulunmalarının kabul edilir olmadığını vurguladı.
“Halep’ten bir göç başlaması durumunda Türkiye sınırına en az 1 milyon insan gelecek”
Halep’ten bir göç başlaması durumunda Türkiye sınırına en az 1 milyon insanın geleceğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun bedelini kusura bakmayın da biz ödeyemeyiz. Bunu özellikle tahrik edenler, Türkiye’yle masaya oturup bunu konuşmak zorundadır” dedi ve Suriye’deki çatışmalar bittiğinde Halep’i birlikte yeniden ayağa kaldıracaklarını, Halep’te kalıcı güven ve huzuru sağlayacak adımların atılması için üzerlerine düşenleri yapacaklarını bildirdi.
“Müslüman toplumların en büyük eksiği Aliya gibi bilge liderlere sahip olamayışlarıdır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının son bölümünde, Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı, büyük mücadele ve fikir adamı Aliya İzzetbegoviç’in 13’üncü vefat yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, kendisini rahmetle, hasretle ve minnetle yâd ettiğini dile getirdi.
Aliya’nın Bosnalı Müslümanların mücadelesine yaptığı liderliğin, Avrupa’nın ortasındaki en önemli İslam toplumunun varlığını sürdürmesini sağladığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Boşnakları maruz kaldıkları soykırıma rağmen mücadele için ayakta tutan, yönlendiren, önderlik eden bu büyük insanın hatırasını yaşatmak her Müslümanın vazifesidir diye inanıyorum. Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde özgürlük ve onur mücadelesi veren Müslüman toplumların en büyük eksiği Aliya gibi bilge liderlere sahip olamayışlarıdır. Her insan gerektiğinde savaşabilir, askeri eğitim görmüşse nasıl savaşacağını da bilir. Ama zaferin yolu niçin savaştığınızı bilmekten geçer. Aliya gibi liderler insanlara niçin savaştıklarını öğretirler. Boşnakların katliama uğradıkları yerler sadece ve sadece silahlarını kendilerine verilen teminatlara güvenip uluslararası güçlere teslim ettikleri yerlerdir. Onun dışında Aliya’nın önderliğinde mücadele veren veya verilen hiçbir yerde böyle felaketler yaşanmamıştır.”
Aliya’nın Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliğinde bulunan mezarında kendisine ait “Her şeye kadir olan Allah’a yemin ederim ki köle olmayacağız” sözünün yer aldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ve onlar köle olmadılar. Evet, bizlere düşen görev de, Aliya’nın vasiyetine uygun şekilde gerektiğinde ölümüne mücadele etmek, ama asla köle olmamaktır. Vefatının 13. seneyi devriyesinde bir kez daha bilge kral Aliya İzzetbegoviç’e Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbim kendisini Cenneti ile cemaliyle müşerref kılsın” dedi. (İLKHA)