MEHMET EMİN ÖZMEN / DOĞRUHABER / ARAŞTIRMA

Aliya İzzetbegoviç de Bosna halkı için yukarıda bahsettiğimiz özelliklere sahip bir liderdir. Özellikle 1990 sonrasında Boşnak`ların verdiği mücadelede; O`nun varlığını iyi anlamak gerekiyor. İyisi mi bizler bu yazıda işin başlangıcına gidip, Aliya`nın doğumundan başlayarak Aliya İzzetbegoviç`i tanımaya çalışalım.

Boşnak lider Aliya; 1925 yılında Bosna Hersek`in Bosanski Samac şehrinde doğdu. Babaannesi Türk`tür. Gençliğinden beri İslami çalışmalar yaparak Müslüman bir fert olarak sorumluluk üstlendi. Hukuk eğitimi aldı, avukat olarak çalıştı.

Kur`an ve sünnet çerçevesinde İslami çalışma yapan ve insanların uyanışına vesile olmaya çalışan herkes gibi O`nun da bedel ödeme vakti gelmişti. İlk etapta Genç Müslümanlar Örgütü`ne üye olmaktan üç yıl hapse mahkûm edildi. Daha sonra “İslam Deklarasyonu”nu yayınladı. Düşüncelerinden ötürü bu kez 14 yıl hapse mahkûm edildi. Cezasının 5 yılını hapiste yatarak geçirdi.

Derken gün geldi, SSCB dağıldı. Varşova Paktı ülkeleri bu gölgeden kurtuldular. Komünizm çöktü. Bu blokta yer alan Yugoslavya da akran ülkeler gibi dağılmaya başladı. Bu ülke sınırları içinde yer alan Aliya`nın ülkesi Bosna Hersek, bağımsızlığa doğru yol aldı.

Ülkede serbest seçimler yapılınca Aliya İzzetbegoviç, Bosna Hersek Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı`na seçildi. Tabi Sırplar bu durumu kabullenmediler. Bosnalılara saldırmaya başladılar. Bu saldırılara bazen Hırvatlar da katılıyordu. Boşnaklar tarihin en ağır imtihanlarından birini vermeye başladılar.

Sırplar bırakın savaş hukukunu, tüm insanlık hukukunu çiğneyerek Boşnakları katliamdan geçirmeye başladılar. Evvelden beri zalimler tarafından uygulanan iki tür yok etme yöntemi var. Bunlardan biri toplu katliam, diğeri de toplu göç ettirmedir. İkisi de bir halkın bulunduğu coğrafyadaki varlığının sona erdirilmesine yöneliktir.

İşte Sırplar, “Tek dişi kalmış” medeni Avrupa`nın ve Birleşmiş Milletler`in gözü önünde; bahsettiğimiz birinci yönteme başvurdular. Toplu katliamlar, toplu yıkımlar ve maalesef toplu tecavüzler. Aman Allah`ım, o günleri televizyon ekranlarından seyreden duyarlı Müslümanlar, sinirden tırnaklarını yiyorlardı. Hatta Selami Yurdan gibi cengâverlerimiz ülkeler aşarak, Bosna`ya gidip savaştılar ve şehid oldular.

İşte bu süreçte halkın önünde bilge bir lider vardı: Aliya İzzetbegoviç. İmanlı, cesur bir lider. Aynı zamanda bilgili, entelektüel birikimi hayli yüksek bir şahsiyet. Maalesef sözünü ettiğimiz yıllarda bölgeye uygulanan ambargodan en olumsuz olarak Bosnalılar etkileniyordu. Bu ambargodan dolayı saldırılara yeterince mukavemet gösterilemiyordu. İş o kerteye vardı ki, BM`nin güvenlikli bölge olarak ilan ettiği Serebrenitsa`da katliam yaşanmış ve maalesef 11 Temmuz 1995 günü 7079 Müslüman katledilerek, İkinci Dünya Savaşından sonraki en büyük katliam gerçekleştirildi. Konu ile ilgili olarak Aliya İzzetbegoviç,”Köle Olmayacağız” adlı kitabında; BM Güvenlik Konseyinde yaptığı konuşmayı alıntılayarak şöylece haykırmaktadır: “Ya bizleri koruyun ya da kendimizi korumamıza izin verin. Her iki hakkı da bizden almaya hakkınız yoktur.”

Bütün bunlar Avrupa`nın göbeğinde, BM`nin gözü önünde yapılıyordu. Hatta ve hatta Serebrenitsa`yı Sırplara BM adına Hollandalı askerler teslim etti ve teslimat esnasında şehri teslim eden Hollandalı komutana, Sırp komutanın hediye verdiği görüntüleri ortaya çıktı. Bunun akabinde tarihin şahit olduğu en barbar katliamlardan biri yaşandı.

Böyle zor bir sürece liderlik yapan Aliya İzzetbegoviç, daha önce kendisine yapılan bağımsızlık ilanını geri çekmesi teklifini şiddetle reddetmişti. O bağımsızlık uğruna bedel ödenmesi gerektiğinin bilincindeydi. Netice itibariyle diğer milletlerin geçtiği bağımsızlık sürecini yaşayan bir halk olarak bedel ödemesini biliyordu ama gelin görün ki medeni yamyamların tam ortasında bulunan bir coğrafyada yer alıyorlardı. Bu medeni yamyamlar maalesef Avrupa`nın ortasında bir Müslüman devlete tahammül edemiyorlardı. 

1995 yılında mezkûr savaşı sona erdiren Dayton Anlaşması imzalandı. 1996 yılında Bosna`da seçimler yapıldı. Kendisi üçlü başkanlık konseyine seçildi. Entelektüel birikiminin yanında eylem insanı olduğunu da ispat etti. Uluslararası bütün baskılara rağmen her platformda halkının menfaatlerini korumaya çalıştı. İlkesiz liderler gibi davranmadı. Kendilerini katleden Sırplara dahi intikamcı bir davranış içine girmedi.  Konu ile ilgili yukarıda bahsettiğimiz kitabında sarf etmiş olduğu şu cümleler ne kadar da manidardır: “Dedelerimiz bu ülke için mücadele ettiler. Onlar bu ülke için hayatlarını veriyorlardı. Ancak dedelerimiz hiçbir zaman, ülkelerinde sadece Müslümanların yaşaması için mücadele etmediler. Onlar her zaman ülkelerini Müslüman, Sırp ve Hırvat ve iyi niyetli bütün insanların ortak vatanı olarak gördüler.”

Aliya İzzetbegoviç`in entelektüel birikiminden bahsettik. İşte bu birikimin sonucu ortaya çıkan eserleri şunlardır:

• Konuşmalar
• Doğu Batı Arasında İslam
• Tarihe Tanıklığım
• Özgürlüğe Kaçışım: Zindandan Notlar.
• Bosna Mucizesi
• Entelektüel Konuşmaları ve Mektupları
• İslami Yeniden Doğuşun Sorunları
• İslam Deklarasyonu
• Köle Olmayacağız

Avrupa`nın ortasında İslam`ın sesini gür alarak haykıran bilge insan Aliya İzzetbegoviç, 2000 yılında sağlık sorunları nedeniyle veya gerekçe göstererek devlet başkanlığı görevinden istifa etti. Zaten üç yıl sonra yani 2003 yılında vefat etti.