Müslüman Kadın; merhamet timsali, şefkat abidesi ve hepsinden önemlisi Allah (cc)’ın insanlığa rahmetidir. Bu yüceliklere sahip olan, böyle bir varlık olan “kadını yeniden okumak” ve İslam’ın ona verdiği yüce değerleri bulmak için en son din olan İslam dininin yüce değerlerini okumak, incelemek, yazmak ve tebliğ etmek gerek...
İslamiyet cahiliyye sistemlerinde, kadını saplandığı zillet bataklığından kurtararak, izzetin zirvesine ulaştırmıştır.. Ama maalesef, Kadın ve onun en büyük farziyyeti olan tesettür artık günümüzde ironik bir hal almıştır.. O kadar ki “başörtüsü yasağı” adı altında tesettüre düşmanlıklarını ortaya koyan haddini bilmez zümre, başörtüsünün farziyyetini iptal etmek için kendilerine Kur’an ayetlerinden deliller devşirmeye, Allah (cc)’ın ayetlerini “yalancı şahit” olarak kullanmaya bile kalkışmışlardır... Saldırı sadece başörtüsüyle kalmıyor.. Hıncını alamayan ve sınır tanımayan yamuk zihniyet; ``Tesettür Giyim`` adı altında, genç kızlarımızı bozmayı hedefliyor... Görülen o ki, onlar başörtüsüne karışmakla yetinmeyecekler. Müslüman kadının tesettürünü, tesettür anlayışını ortadan kaldırmak için, elinden geleni yapmaya uğraşacaklar.. Çünkü, her ne kadar başörtüsü düşmanlığıyla ortaya çıkmış olsalar da, bu düşmanlığın özünde din düşmanlığı yatmaktadır. İslam düşmanlığı! Hem de çok büyük bir düşmanlık! Oysaki; Başörtüsü izzet, şeref, ar ve namusun simgesidir! Başörtüsü; bizim namusumuzdur! Başörtüsü; Allah (cc)`ın emridir! Başörtüsü; ibadettir! Başörtüsü; mü`min kadın için, namusun perdesidir! Tesettür Allah(cc)`ın emriyse; ve bu emir toplumun inşası için şart ise, o zaman bu ilahi emir, basite alınacak bir emirde değildir.. Tesettür manevi bir güçtür, İslam`ın yaşandığına dair bir destektir..
Malesef sokaklarda binlerce başörtülü bayan var.. Sözde tesettürlü, fakat elinde sigara, bacak bacak üstüne atmış, nahoş laubali tavır ve hareketler.. Oysaki; Tesettürün kendine has bir ruhu var.. Bir şeyin ruhu bozulduysa, özüde bozulmuş demektir.. Biz Müslümanlar olarak buna çok dikkat etmeliyiz.. Tesettür asla bu değildir.. Kızlarımızın kanına giriliyor.. Evvela ``Tesettür Giyim`` adı altında piyasaya sunulan aldatmacadan ibaret olan, Allah(cc)`ın emriyle asla uyuşmayan, bu giyim tarzına karşı uyanık olmalıyız.. Sözde ``Tesettür giyim`` ama bakıyorsunuz; başı açık bir bayandan daha çekici hale gelmiş bir dış kıyafet.. Tesettürün özünden uzak bir giyiniş şekli.. Daracık, rengarenk, şekilli, belden oturtmalı, bütün fizik hatlarını ortaya çıkaran Mantolar, Tunikler, Kaplar.. Rengarenk başörtüler, Şallar.. Rengarenkliği bırakın artık şekilli modelli bağlayış tarzları.. Sıkma baş, deve hörgücü, dolama vs. daha bilmediğimiz bir sürü bağlayış tarzları.. Böyle bir genç kızın kafasındaki parlak, ışıltılı eşarp nasıl bir örtünme, dikkatten kaçma olur söyler misiniz? Sanki kafasındaki iki kılı kapatınca, hatun kişi bütün vazifelerini tamamlamış gibi vücudunu orta yere saçıveriyor.. İşte bunlar Efendimizin şu hadisine mazhar oluyor.. “Ümmetimden henüz görmediğim, cehennemlik olan iki sınıf vardır. Bunlardan bir sınıfı kadınlardır ki, giyinik oldukları halde elbiseleri, örtülmesi gereken yerlerini örtecek derecede kalın, sık ve geniş olmadığı için onlar çıplak gibidir.
Bunlar hem kendileri baştan çıkmışdır, hem de başkalarını baştan çıkarırlar. Başlarıda Deve Hörgücü gibidir.Bu gibi kadınlar,Cennet` e girmek şöyle dursun, onun kokusunu bile alamazlar. Halbuki Cennet`in kokusu çok uzak mesafeden bile hissedilir.’ Allah (cc) şuur versin cümlemize.. Ortada tesettürsüz kapalılar var... Madem böyle olacaksa bu genç kız niye başını örtüyor ? Tırnaklarını uzatacaksa, pantolon giyecekse niye kapanıyor bu genç kız? Piskolojisini rahatlatmak istiyor belki.. Yada kim bilir, belki bu şekil örtünmeyle daha çekici olacağını düşünüyor, ki oluyorda.. Ama Tesettür asla bu değildir! Herşeyin kendine has kanunları var. Eğer bu kendine has olan kanunlar yıkılırsa, kendiside yıkılır.. Bütün mesele batıya olan özentidir... Avrupa` yı taklittir.. Avrupalı moda evleri emir veriyor... Diyorlar; ``Üstünüzdeki elbiseyi çıkarın, şu modelde, şu renkte, şu desende bir elbise giyin..`` Aradan kısa bir zaman geçiyor, yine emrediyor; ``Üzerinizdeki elbisenin modası geçti, onuda çıkarın, demode oldu, bu sefer şu şekil, şu desen, şu renk elbiseyi giyin.`` Benim Müslüman bacım, hemen uyguluyor, emre itaat ediyor, hemde hiç gecikmeden. Gecikirse, belki kınanacak, dışlanacak, sonra demode giyindiği için komplekse girecek... Ey benim Müslüman bacım! biz avrupanın, yahudinin batının hamalı mıyız? Biz batının kölesi miyiz? Neden hammallaştık? Biz yahudinin emrine mi uymalıydık? Onlar emredince biz hemen giyeceğiz, onlar çıkar diyecek biz çıkaracağız.. Allah (cc) bu durumdan nasıl razı olacak.? En önemlisi; biz, bizi yoktan var eden Allah (cc)`a nasıl hesap vereceğiz?
Allah kadına o kadar değer kıymet vermiş ki, bu nedenle kadını bir örtü altında, bir nikahın altında, bir mahreminin altında muhafaza edilmesini şart koştu.. Ama avrupa kadını en ucuz bir varlık olarak sokaklara döktü.. Avrupada kadın demek; eğlence vasıtası demek.. Bu durumda, nesilleri katleden, soyumuzu, özümüzü mahfeden Avrupanın nesini örnek alıyoruz ? Kadını ticaret olarak kullanan bir zihniyet.! İslam dini kadını bu kadar aşağılık kullanmaz! İslamda kadının bir haysiyeti, bir takvası, bir değeri vardır. İşte bundan dolayı kadını örtü ile muhafaza etmek istiyor dedik.. Osmanlı döneminde alimlerimiz düşünmüşler, iştişare etmişler; nasıl bir elbise düşünelim, nasıl bir elbise icad edelimki, Müslüman kadın sokakta kolunu bile kaldırmak zorunda kaldığında, kolunun altı bile görünmesin.. Sonra en güzelinin, en faziletlisinin, en mükemmelinin çarşaf olduğuna kanat getirmişler. Ve Çarşafı icad etmişler.. Ama batı ne yaptı? Yıktılar bütün edep perdelerini.. Müslüman kadını vitrinlere, reklamlara araç ettiler! Hal böyle iken, sokakta Allah (cc)`ın yarattığı uzuvlarını teşhir edercesine Allah (cc)ı`n verdiğiyle Allah(cc)`a isyan eden kızlarımızın hali ne olacak? Ey benim genç bacım! O çok güvendiğin güzelliğin toprak olmayacak mı ? O her gün aynanın karşısına geçip baktıkça, hoşuna giden gözünü, yüzünü sen mi yarattın.? Neden o çok güvendiğin, yüzün, gözün, uzuvlarınla Allah(cc)`a isyan ediyorsun? Evet, madem sahibi Allah`tır, niye Allah`n yarattığıyla Allah`a isyan ediyoruz.? ``Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden korunun`` buyuruyor Rabbimiz.. Yoksa biz o çok hoşumuza giden uzuvlarımızla, cehennem ateşine odun mu olmak istiyoruz.? Allah muhafaza eylesin.. Ne kadar dehşet verici bir ayet! Cehenneme odun olmak!
Bu nesil herşeyi yıktı, herşeyi yaktı..İffeti kaldırımlara döktüler, kaldırımlara saçtılar, sokaklara döktüler... Artık uyanma vakti, İslama sahip çıkma vakti gelmedi mi? Öz değerlerimize sahip çıkma vakti, gelip geçmedi mi? Bırakın ne olur artık politik kavgaları, Allah aşkına bırakın.. Din, ar, namus ayaklar altında.. Toplumu yıktılar, aileleri yıktılar, her şeyi tarumar ettiler, bitirdiler.. Öyle dehşetli bir durum ki, artık sağımız solumuz çirkeflikler dolu ... Medeniyet denen alçaklığa artık lanet olsun!
Rabbimiz setr olma hususunda, tesettürü hakkıyla idrak etme konusunda, cümlemizin kalbine güzel ilhamlar versin..`` Amin`` diyorum ve hepinizi Allah (cc)`a emanet ediyorum..
Meryem Koca / Diyarbakır – Yaş: 27
Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.