Mezun olduğu İTÜ’ye gelişinde Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca tarafından karşılanan Başbakan Yıldırım, bir süre rektörlük binasında ağırlandı.

Yıldırım, beraberindekilerle buradan yürüyerek törenin yapılacağı Süleyman Demirel Kültür Merkezi'ne  girişinde öğrenciler tarafından karşılandı. Yıldırım'ı karşılayanlar arasında 15 Temmuz'da FETÖ'nün darbe girişimini protesto ederken yaralanan öğrenciler ile bir şehit oğlu da yer aldı.

Başbakan Yıldırım, törende yaptığı konuşmada, bu çatı altında, bu üniversitede hitap etmekten heyecan duyduğunu belirterek, Türkiye'ye bilim adamları, sanayiciler, siyasetçiler, ara sıra da başbakanlar, bakanlar, cumhurbaşkanları, yetiştiren asırlık bir üniversitede olduklarını söyledi.

Türkiye'nin yönetiminde hep üç okulun öne çıktığını, bunların "mülkiye", "harbiye", "tıbbiye" diye anıldığını dile getiren Yıldırım, bunlardan aşağı kalmayan İTÜ'nün de Türkiye'nin rotasını belirleyen, devlet adamlarını yetiştiren bir marka, köklü bir üniversite olduğunu anlattı.

Üniversitenin tarihine bakıldığı zaman bunun kolaylıkla görüleceğini aktaran Yıldırım, gelecekte de bu ilim yuvasının büyük başarılara imza atacağına inandığını, halen 40 bin civarında Türkiye'nin en başarılı öğrencilerinin bu çatı altında, ülkenin geleceği için yetiştirildiğini ve öğrenimine devam ettiğini kaydetti.

Bu üniversiteden mezun olan bir mühendis olarak bu büyük gururu paylaşmak istediğini, elinden geldiğince üniversitenin açılışına, mezuniyet törenlerine katılmaya gayret ettiğini belirten Yıldırım, ulusal ve uluslararası ölçekte başarılarıyla Türkiye'nin göz bebeği haline gelen, milletçe göğüslerini kabartan İTÜ'ye, bu vesileyle bir kez daha başarılı bir öğretim yılı geçirmesi dileğinde bulundu.

"15 Temmuz'da İTÜ'nün iki gazisi var"

Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz'da yaşananların da doğrudan Türkiye'yi hedef aldığını vurgulayarak, şunları söyledi:

"O gece İTÜ şehit vermedi ama iki gazimiz var. İnşaat Fakültesi öğrencisi Seyit Mesut Çiçek ve Elektrik Elektronik Fakültesi öğrencisi Muhammet Cihat Akkaya. O gece herkesten önce korkusuzca meydanlara çıkan bütün gençlerimize milletim adına, ülkem adına şükranlarımı sunuyorum."

"Eğitim bütçesini 10 kat artırdık"

Eğitim noktasında asla ve asla hiçbir mazeretin arkasına sığınmadıklarını, eğitim bütçesini 10 kat artırdıklarını anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Eğitim söz konusu olunca tasarrufu bir kenara bıraktık. Tasarruf yapılır, ama geleceğe hazırladığınız yavrularınıza, gençlerinize cimri davranamazsınız. Onların her türlü bilgiyle, her türlü imkanla donanması için elimizden gelen her türlü imkanı seferber ediyoruz. Bizim üniversite sıralarında olduğumuz dönemde, bunun öncesinde ve sonrasında biz hep 'Eğitime 'bütçe sloganıyla hareket ettik. Ne yazık ki ülkemiz geçmiş dönemde krizlerden krizlere sürüklendi ve bir türlü bu imkanlar eğitime hasredilemedi."

Başbakan Yıldırım, 2002'de göreve başladıklarında hemen kolları sıvadıklarını, eğitime yeni imkanlar sağlamak için adımlar attıklarını vurgulayarak, hem eğitimin fiziki alt yapısını hem müfredatla ilgili konuları sürekli geliştirdiklerini dile getirdi.

Eğitimin "yaşayan bir şey" olarak niteleyen Yıldırım, konuşmasında şunları aktardı:

"Sürekli dünyadaki gelişmelere göre kendinizi yenileyeceksiniz. Öğrencilerin beklentilerini sağlayacaksınız. Artık bilişim alt yapısıyla eğitim sınıflarda değil, dünyanın her köşesinde milyarlarca sayfa kitaplara bir tuşla öğrencilerimiz ulaşabiliyorlar. Bugün ortaöğretimde akıllı tahtalardan tutun, tabletlerden uzaktan eğitime varıncaya kadar çok büyük projeleri hayata geçiriyoruz. Yeni bir hedefimiz var, orta vadeli plan kapsamında 2019'a kadar Türkiye'nin her tarafında tek tedrisata geçeceğiz. Yani sabahçı öğlenci kalkacak. Bütün gün eğitim olacak. Onun için eksiğimiz var, derslik eksiğimiz var, ama bu 3 yıl içerisinde büyükşehirlerden başlamak üzere büyük bir seferberlikle bu eksikliklerimizi gidereceğiz."

"Yabancı dili sorun olmaktan çıkaracağız"

Yabancı dili Türkiye'de sorun olmaktan çıkaracaklarını belirten Yıldırım, şunları dile getirdi:

"Yıllardan beri yabancı dilin önemini anlatırız, anlatırız ama bir türlü ne ilkokul, ne ortaokul, ne lise, ne de üniversite bir türlü yabancı dil öğretemeyiz. Ben ortaokulda Fransızca okudum, lisede, üniversitede Fransızca okudum. Mezun oldum ortada bir şey yok. Dışarı çıktığımız zaman bir mühendis olarak lisan bilmemenin ne kadar büyük bir eksiklik olduğunu, iş hayatıma başladığımda öğrendim. Ve yıllar sonra lisan öğrenme ihtiyacı duydum, bunun için büyük fedakarlıklara katlanarak lisan öğrendik, yurt dışına gittik, orada master yaptık. Orada İsmet Bey ile de beraberdik. Dünya Denizcilik Üniversitesinde. Doğrusu öğrencilerimize en büyük tavsiyem; lisan işini üniversite bitmeden halledin. Mutlaka halledin."

Başbakan Binali Yıldırım, yabancı dilin öneminin altını çizerek, sadece mesleki donanımın yetmeyeceğini, dünyayı okuyabilmek için mutlaka dile ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Yıldırım, "Bir lisan bir insan" tabirini hatırlatarak, sözlerini şöyle devam etti:

"Bunun için en az bir yabancı dili mutlaka hem yazma hem okuma hem anlama bakımından öğrenmeniz gerekiyor. Biz artık bunu şansa bırakmayalım diyoruz. Bir karar aldık, yine orta öğretimde ilk 4'ten sonra ikinci dördün başında yani 5'inci sınıfta bir yıl boyunca yabancı dil eğitimini mecbur yapacağız. Böylece artık ortaöğretim, ortaokul, lise çağlarında bu yabancı dil öğrenme işi aradan çıkmış olacak. Çünkü o yaşlarda öğrenmek daha kolay. 40'ına geldikten sonra bizim gibi lisan öğrenmeye başlarsanız, 16'sında bir saatte beş kelime öğreniyorsanız, işte 40'ında iki kelimeyi zor öğreniyorsunuz. Bunu da dikkate alarak mutlaka bu işin başında hallolmasını önemsiyoruz. Bunun çalışmalarını da yapacağız."

Başbakan Yıldırım, hükümet olarak okul öncesi eğitime büyük önem verdiklerini dile getirdi.

"Eskiden bırakın okul öncesi, okul zamanı da eğitim doğru dürüst yoktu derslerin yarısı ilk karneye kadar boş geçerdi" diyen Yıldırım, geçmişte öğrencilerin kitapçıdan kitapçıya ders kitabı bulmak için koşturmak zorunda kaldığını hatırlattı. Bugün bu sorunların artık yaşanmadığını anlatan Yıldırım, geçmişteki bu zor günlerin unutulmaması gerektiğini dile getirdi.

Eğitimde gelinen noktanın birçok ülkede olmadığını kaydeden Yıldırım, "Bizde piyasa yok. Biz satış falan yapamıyoruz, yapmaya da vaktimiz yok çünkü iş çok. İşlerden başımızı kaldırıp da ne yaptığımızı anlatmaya vakit bulamıyoruz ama en iyi reklam işin kendisidir. Şişirerek, köpürterek yok olan şeyi var gösteremezsiniz ama insanlar hizmete erişiyorsa, hizmetten yararlanıyorsa, onun kolaylığını hissediyorsa en güzel reklam odur." diye konuştu.

"Üniversiteyi toplumsal gelişmenin öncüsü olarak görüyoruz"

Gençlerden anlamı olmayan, ülkenin geleceğine, kalkınmasına faydası olmayan boş tartışmaları bir kenara bırakmalarını, üniversite yıllarını iyi değerlendirmelerini isteyen Yıldırım, şöyle konuştu:

"Okumak, derslerde çok iyi olmak, tek başına bir anlam ifade etmiyor. Yapacağınız başka konular da var. Ne yapacaksınız? Bir kere eleştirel düşünceyi, eleştirel aklı üniversitelerde hakim kılmak için herkes üzerine düşeni yapacak. Üniversitelerimizin bilimi, hoşgörüyü, anlaşmayı, uzlaşmayı değil, kutuplaşmayı, tutuculuğu, hoşgörüsüzlüğü gündemde tuttuğuna maalesef bugünlerde şahit oluyoruz. Biz üniversiteyi toplumsal gelişmenin, büyümenin sadece en önemli aktörü değil, aynı zamanda öncüsü olarak görüyoruz. Üniversitelerimizin, Türkiye'nin büyüme ve gelişme stratejisine uygun olarak sanayi ile hükümetle, daha sıkı iş birliği halinde olmasını bekliyoruz. Üniversite ayağı eksik bir sanayileşme olmaz, ekonomik büyüme olmaz. Bu nedenle özellikle Teknik Üniversiteden, benim de okuduğum ilim irfan yuvasından önemli beklentilerimiz olduğunu ifade etmek isterim. Üniversitelerin hayat ve toplumla iç içe geçmesi çok büyük önem arz ediyor. Toplum ve hayatın gerçeklerinden uzaklaşan üniversitelerin millete rehberlik etmesi, öncü bir görev yüklenmesi mümkün olamaz. Her zaman birbirimizi anlayalım ve iletişim kanallarını açık tutalım. Böylece üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir mesele olmaz, aşamayacağımız hiçbir engel olmaz."

Üniversitelerin sınıflardan, amfilerden ve laboratuvarlardan ibaret olmadığını dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:

"Aynı zamanda üniversite bir kantindir, bir kütüphanedir. Aynı zamanda konuşulan, arkadaşlık kurulan, demokrasi içerisinde tartışma ve istişare mekanlarıdır. Arkadaşlarınızla hayat tecrübesini kazandığınız mekanlardır. Sosyalleşmeyi, sırdaş olmayı, dost olmayı burada öğreneceğiz, burada kabiliyetlerimizi geliştireceğiz. Burada geçireceğiniz yıllar sizin altın yıllarınızdır. Bunu mezun olduktan sonra daha çok arayacaksınız. Bazen 'Üniversite bir an önce bitse de gitsek, işimize baksak' diye bir duyguya kapılırsınız ama bu yılları çok özlersiniz. Onun için bu yılları, üniversitedeki yıllarınızı dolu dolu geçirin daha sonraki yıllarda ihtiyacını duyacağınız birçok şeyin temelinin üniversite yıllarında atıldığını unutmayın. Üniversite ilim öğretmiyor sadece, üniversite size öz güveninizi de kazandırır. Üniversiten, -üniversal'den geliyor- küresel bakma, dünyanın tamamını kavrama yeteneği veriyor. Analitik düşünme kabiliyetinizi geliştiriyor. Diferansiyel denklemler, termodinamik, mekanik, makine elemanları, gemi hidrodinamiği, alfalar... Bir sürü şey var, düşünebilirsiniz. Bunlar sizin muhakeme kabiliyetinizi geliştiriyor. Tek başına eğri büğrü yazılan diferansiyel denklemleri, integralleri sanayide, iş hayatında belki tam kullanmayacaksınız ama onların size verdiği engin muhakeme kabiliyetini kullanarak sorunlara çözüm üreteceksiniz."

Mühendisler ile avukatların, sosyal bilimcilerle fen bilimcilerin hayata bakışlarının farklı olduğunu aktaran Yıldırım, "Ben bunu Bakanlar Kurulunda da görüyorum. Şimdi hukukçulara soruyorsun, 2 kere 2 kaç, efendim 3'le 5 arasında bir sayıdır. Mühendise soruyorsun 4.0 diyor. Memura sorarsan 'Dur bir müdürüme sorayım sonra söylerim'... Tüccara sorarsan 'Kaç olmasını istiyorsun' diyor. Onlar Kayserililerdir, öyle rivayet edilir. Dolayısıyla değerli gençler yarın üniversiteyi bitirdiğinizde çok acımasız bir rekabetin içinde olacaksınız. Üstelik sadece Türkiye sınırlarında değil, küresel ölçekte bir rekabetle karşı karşıya kalacaksınız. O nedenle ne kadar donanımlı, ne kadar birikimli olursanız bu rekabette o kadar öne çıkacaksınız. Biz Hakkari'den Edirne'ye Samsun'dan Antalya'ya, Iğdır'dan Muğla'ya tüm öğrencilerimizin bu hedefe yönelik olarak eğitilmesini, donanımlı hale gelmesini istiyoruz. Hükümet olarak bunu başarmak için 14 yıldır elimizden gelen bütün gayretleri gösterdik. Hiç şüpheniz olmasın, bundan sonra da aynı kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz."

Yıldırım, İTÜ camiasına, öğrencilere ve öğretim üyelerine başarılar dilerken, İTÜ camiasında emekleri geçen merhumlara rahmet diledi.

Konuşmasının ardından Yıldırım'a, "Altın Arı" ödülü İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca tarafından takdim edildi. (İLKHA)