FETÖ/PDY`nin kumpaslarla mahkûm ettiği ve aralarında engelli, kadın ve yaşlıların da bulunduğu Elazığ İhya-Der yönetici ve üyeleri, 2009 yılında 150 yıl hapis cezasına çarptırıldı. O yıllarda görülmek istenmeyen mağduriyet, 15 Temmuz sürecinden sonra tüm netliğiyle kamuoyuna yansıdı.
Yaptığı İslami ve insani faaliyetlerle halk tarafından teveccüh gören İhya Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (İhya-Der) üyesi Miyaser Ölmez, kumpaslar nedeniyle yaşadığı hicret hayatını İLKHA`ya anlattı.
FETÖ kumpası nedeniyle yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalan Ölmez, yıllarca çocuklarından ayrı kalmanın üzüntüsünü yaşadığını söyledi.
Filistin`e yardım kermesi, Kutlu Doğum etkinliği, mezarlık ziyareti ve Yasin-i Şerif okuma gibi etkinlikler dolayısıyla haksız yere cezalandırıldığını belirten Ölmez, şunları söyledi:
“2009`da Diyarbakır`da kızımın evindeydim. Bir sabah oğlum aradı, polis tarafından eve baskın olduğunu, bazı kitapların götürüldüğünü söyledi. Ben daha sonra evime geldim, aradan bir ay geçti. Sabah 09.00`da polis baskına geldi. Beni emniyete götürdüler. Emniyette 3 polis beni çapraz sorguya aldılar. Bana ‘yasal olmayan bir şeyler yapıyorsunuz, kermesi kimin adına açtınız` diye sordu. Ben de her şeyimizin yasal olduğunu ve valilik tarafından izin alınarak yapıldığını söyledim. Ayrıca tüm STK`ların yaptığının aynısını yaptığımızı söyledik. Bana, Yasin okuduğumuzu, kermes açtığımızı, geziye gittiğimizi ve kabir ziyareti yaptığımızı söylediler. Beni mahkemeye götürdüler. Tabi düzmece dosya ellerinde, onlar kendine göre yazdılar çizdiler. Mahkeme bana ‘Miyaser Hanım seni içeri mi atalım yoksa bırakalım mı` dedi. Sonra beni bıraktılar en yakın karakola imza at ve Elazığ dışına çıkma dediler. Aradan iki sene geçti ve ceza verdiler.”
Mahkemeye toplu olarak sadece bir defa katıldığını dile getiren Ölmez, “Daha sonra ben tek katıldım ve bana büyük hakaretler ettiler. Onur kırıcı şeyler söylediler. Bana ‘sen bir bayansın ne işin var gezmelerde senin eşin yok, evde otursaydın çocuklarına bakardın` dediler. Ben baktığımı ve Allah için de çaba gösterdiğimi söyledim.” diye belirtti.
“Söylemek değil bunu yaşamak lazım ancak, yaşayanlar anlar”
Oğlunun düğününü yaptıktan sonra evi terk etmek zorun kaldığını belirten Ölmez, yaşadığı mağduriyetlerle ilgili şunları ifade etti:
“Oğlumun düğünü yaptık, gelini getirdik ve bir hafta sonra hicrete çıktım. Bir bayandım ne yapabilirdim ki, 5 sene ömrümüzden ömür çaldılar. Ben kaybetmedim, kaybeden kendileridir. Çocuklar ve biz mağdur olduk. 3 çocuktan küçük olan gitti başka bir şehre, sonra diğerleri ben yokken onlar da evlendiler ve kapılar açıldıktan sonra geri geldik. Bir bayan olarak çok zor oldu. Çocuğunun düğünü oluyor, bebeği oluyor, bir sevinç veya acı günü oluyor ama sen yanında değilsin. Bir anne için en zor şey bu olsa gerek. Çocuğumun düğününde bulunamadım, her şeyi başkalarına bıraktım. Söylemek değil bunu yaşamak lazım ancak, yaşayanlar anlar. Bir kızımın 5 sene çocuğu olmadı. Ben gittikten sonra çocuğu oldu. Çocuğu kucaklamak, görmek, yanında olmak o güzel bir duygudur. O duyguyu görmedim. Babaları olmadığı için çocuklarımın yanında olmam gerekirken uzak kaldım. Çocuklarıma ablalarım, eniştelerim, damatlarım ve ağabeyler sağ olsunlar baktılar.”
“Hiçbir zaman zalimlerden af dilemedim”
Ölmez, “Sadece ben rabbimden af istiyorum. Bizi rabbim af etti. Bana bir kapı açılırsa hemen gideceğim, evime döneceğim demiştim. Bir akşam haber geldi ve gelip ailemin hepsini ziyaret ettim. Rabbim inşallah görmediklerimizi, kaybettiklerimizi bize ahrette gösterir. Ahrette bize mükâfatını verir inşallah.” ifadelerini kullandı. (Emrah Deniz, M. Hüseyin Temel-İLKHA)