Doğruhaber / Haber Merkezi
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinde, belediyelere atanan kayyımlarla, PKK/HDP`nin kaos çağrıları ön plana çıkarken, Sabra Şatilla katliamı yıldönümü, ABD ile Rusya arasında varılan Suriye anlaşmaya vurgu yapıldı.
HÜR DAVA PARTİSİ (HÜDA PAR) TARAFINDAN KAMUOYUYLA PAYALAŞILAN GÜNDEM DEĞERLENDİRMESİNİN TAM METNİ
BELEDİYELERE KAYYUM ATANMASI
HDP'li belediyelerin halka hizmet yerine belediye imkanlarını örgüt lehine kullandığı bilinmesine rağmen, hükümet buna yıllarca göz yummuştur. Bahse konu belediye yöneticilerinin bu uygulamaları ve karıştıkları yolsuzluk vakalarına yönelik hiçbir işlem yapılmamıştır.
Suça bulaşan belediye başkanları veya personelleri hakkında yasal olarak yapılması gereken işlemler belli olduğu halde yasal prosedür yerine belediyelere toplu halde kayyum atanması yanlıştır. Bu uygulama, mağduriyetleri istismar sonucunu da doğuracaktır. Yapılan işlem bir yönüyle Kandil'in atadığı kayyumların yerine kayyum atanmasıdır.
PKK-HDP YETKİLİLERİNİN KAOS ÇAĞRILARI
15 Temmuz darbe girişiminin akamete uğraması sonrası silahlı ve bombalı saldırılarını iyice artıran örgütün halkı sokağa dökmeye yönelik çağrılarına halkımız itibar etmemiş ve etmemektedir.
Örgütün açık tehditlerine, sivil yaşam alanlarına yönelik tonlarca patlayıcı yüklü araçlarla saldırmasına ve siyasi suikastlere rağmen halkımız korku siyasetine esir olmayı redderek barış ve huzur istediğini lisan-ı haliyle ortaya koymuştur.
Silahlı örgüt yetkilileri ve sözcüleri halkı sokağa dökmekte aciz kalınca devreye siyasi uzantıların girmesi de gecikmedi. HDP yetkililerinin örgüt sözcülerinin neredeyse kopyası durumundaki açıklamaları, gerginliği tırmandırma amaçlıdır. İnancımız odur ki barıştan ve huzurdan yana irade beyanında bulunan mazlum halkımız, sokak çağrılarına itibar etmediği gibi ölüm, kan, kin kokan bu siyasetlere de itibar etmeyecek ve ilk seçimde bu zihniyet sahiplerine gereken dersi verecektir.
KHK İLE AÇIĞA ALMALAR VE MESLEKTEN İHRAÇ ETMELER
Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarından KHK'larla açığa alınan veya meslekten ihraç edilen memur sayısında artış yaşanmasına paralel olarak haksızlık da yaşandığı en üst mercilerden dile getirilmektedir.
Özellikle okulların açıldığı bugünlerde öğretmenlerin ciddi bir soruşturmaya tabi tutulmadan açığa alınmaları, büyük mağduriyetler doğuracaktır. FETÖ veya PKK gibi örgütlerle bağlantılı asıl kadroların kendilerini gizleme adına birçok sahte e-mail veya ihbar mektubu yoluyla at izini it izine karıştırmaya çalıştıkları ortaya çıkmıştır. Tunceli'de açığa alınan 504 öğretmenden 419'unun çok kısa bir süre sonra göreve iade edilmesi bu konudaki şüpheleri daha da arttırmıştır.
HÜDA PAR olarak bu konuda hükümeti adil olmaya ve hem Başbakanlık hem de valilikler bünyesinde oluşturduğu komisyon ve kurulların aldıkları kararların hukuka uygunluğunu sıkı bir şekilde denetlemeye davet ediyoruz.
ADNAN MENDERES VE ARKADAŞLARININ İDAM YILDÖNÜMÜ
1960 darbesi sonucu taraflı, hak ve hukuktan yoksun, cunta güdümlü askeri mahkemenin verdiği kararla dönemin başbakanı Adnan Menderes ve üç kabine üyesi 17 Eylül1961'de idam edildi.
Darbeyi gerçekleştiren 27 Mayıs askeri cuntası, bu idamlarla millete göz dağı veriyor; Batıcı rejimin bazı yasaklarını kaldırıp halkın değerlerine sahip çıkmaya nasıl bir ceza vereceğini açıkça ilan ediyordu. 15 Temmuz'da benzer ancak çok daha kanlı bir senaryoyu hayata geçirmeye çalışan FETÖ'cü cunta da milleti ve milletin değerlerini hedef almıştı.
27 Mayıs'la küresel güç odakları adına halkın iradesine ipotek koyan ve vesayet kurumları ihdas eden cuntacılarla 15 Temmuz'da harekete geçen cunta arasında zihniyet yönünden hiçbir fark yoktur. Böyle olduğu halde 27 Mayıs 1960 darbesini "devrim" olarak nitelendiren zihniyet mensuplarının 15 Temmuz darbe girişimine karşı olduklarını beyan ederek ekranlarda boy göstermeleri ve FETÖ şahsında İslami STK ve cemaatleri hedef tahtasına oturtmaları devrim hırsızlığından başka bir şey değildir.
HÜDA PAR olarak halka ve halkın temsil ettiği değerlere karşı yapılan bütün darbeleri ve darbecileri lanetliyor, idam edilişlerinin 55. yıldönümünde Adnan Menderes ve arkadaşlarını rahmetle anıyoruz.
SABRA VE ŞATİLLA KATLİAMI'NIN YILDÖNÜMÜ
16 Eylül 1982'de Beyrut'ta Siyonist ve Hıristiyan Falanjist işbirliği ile Sabra ve Şatilla Filistin mülteci kamplarında tam bir vahşet yaşandı. Siyonistlerin himayesinde kamplara saldıran Falanjist çeteler, çoğu kadın ve çocuk binlerce Filistinli mülteciyi vahşice katlettiler.
Siyonist işgalci israil, uluslararası anlaşmalara imza atıp mültecileri koruyacağını taahhüt etmesine rağmen, Ariel Şaron komutasındaki ordu birlikleri, ırkçı Hıristiyan Falanjistlerin kamplara saldırmalarına göz yummakla kalmamış, onları teşvik ederek azmettirmiştir. Dünya kamuoyunun tepkisinden çekinen siyonist rejim, "Beyrut Kasabı" ünvanını alan Ariel Şaron hakkında göstermelik bir soruşturma yapmış; 2001 yılında ise bu katliamdaki başarısından dolayı ödüllendirerek "Başbakan" koltuğuna oturtmuştur.
Bu katliam, siyonist işgalcinin hiçbir anlaşma veya taahhüdüne uymayacağının sayısız örneklerinden sadece biri olmuştur. Siyonist işgalci rejimle anlaşma yaparak iyi geçinmeye çalışan bütün İslam ülkeleri veya Müslüman grupların bundan ders çıkarmaları gerekmektedir.
Bu münasebetle bir kez daha Sabra ve Şatilla kamplarında vahşice şehid edilen mazlum Filistinli kardeşlerimizi rahmetle yad ediyor, onların katillerini şiddetle ve nefretle lanetliyoruz. Yeryüzünün doğusu ve batısındaki bütün Müslümanları dikkat ve çabalarını Kuds-ü Şerif ve Mescid-i Aksa'nın özgürlüğüne yoğunlaştırmaya davet ediyoruz.
ABD VE RUSYA ARASINDA VARILAN SURİYE ANLAŞMASI
Suriye Meselesi'nde İslam Ülkeleri söz sahibi olup bunu bir "İç Meseleleleri" olarak görmedikleri müddetçe yapılacak hiçbir anlaşma kalıcı olmayacaktır.
Ekonomilerinin önemli bir kısmı silah ticaretine dayanan; Suriye'nin doğusunda veya batısında yeni üsler, kazanma peşindeki emperyalist devletlerin Suriye'deki iç savaşı bitireceğine ve Suriye halkının iyiliğini isteyeceklerine inanmak, saflığın ötesinde bir yaklaşımdır. Bu ülkelerin dahil olduğu hiçbir anlaşma bölge ülkelerinin çıkarına olmayacaktır.
Bundan hareketle İslam ülkeleri özellikle de Suriye sahasında birbirleriyle savaşan grupların bu emperyalist oyunları görüp kendi aralarında anlaşma yollarını zorlamaları gerekir. Çünkü hem ateşkese hem de kalıcı bir çözüme herkesten çok ihtiyacı olan İslâm coğrafyası ve Suriye halkıdır.
Ne kadar uzun sürerse sürsün, her savaş er ya da geç bir barışla neticelenir. Suriye iç savaşı da mutlaka barışla neticelenecektir. Bu konuda söz sahibi herkesin barışa giden süreci hızlandırma noktasında katkı sunması hem dünyevi hem de uhrevi bir görevdir.
HÜDA PAR GENEL MERKEZİ