ORHAN ÖZSOY / Doğruhaber

Allah`tan hakkıyla korkan gençler şehadete öyle âşık olurlar ki, pervanenin ateşe sarıldığı gibi sarılırlar başkalarının kaçmakta oldukları bela ve musibetlere. Bu aşk ile şehadet, yüreğini Mahbubun otağı kılanlar için vuslat müjdesi oluverir.

ŞEHİT FUAT YAŞASIN

Şehadet, kollarında büyüttü iki çiçeği… Kanayan bir kabuktur Şehit Fuat, Şehit Hanifi. Silvan acının bu rengini bilmezdi. Denizler gözyaşı olup aksa yüreğimizdeki acıya yetmezdi. Şetaret kayboldu, tebessümler solgun şimdi ey gönüllerimizi Kerbela`ya düşüren şehitler…

Fuat, 1976`da Silvan`da dünyaya geldi. Âlim bir dedenin torunuydu. “Mala Seyda” olarak anılırdı ailesi. 1989`da geldi şehadeti talim edeceği mektebe. 13-14 yaşlarında sözlendi şehadetle. Kitap okumaya önem veriyor, okuldan sonra camiye, arkadaşlarının yanına varıyordu. Evde pek durmuyordu artık. Heyecan ve hareketliliği yerinde durmasına izin vermiyordu. İlmi konulara olan merakı nedeniyle hocalarına çokça soru sorardı. Yaşıtları arasında göze çarpan bir saygı ve ahlâka sahip olan Şehit Fuat, bu vasıflar ile arkadaşları ve hocaları tarafından çok seviliyordu.

ŞEHİT HANİFİ POYRAZ

Şehit Hanifi, 1973`te Silvan`da dünyaya geldi. Şehit, varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Ortaokuldaydı, kara tahta karşısında otururken tanıştı dava ile. Nezaket ve güzel ahlâkı ile bilinirdi şehit. İyi bir hitabete sahipti, okuduklarını sohbetlerde anlatıyor, çevresini aydınlatmayı bir sorumluluk olarak görüyordu. Okula iş nedeniyle bir sene ara vermişti, okula yeniden başlamanın heyecanı vardı şehitte. Silvan Lisesi bekliyordu Hanifi ile Fuat`ı. Şehitlerin yolları Silvan Lisesinde birleşmiş, burada tanışmışlardı. Kısa bir süre içerisinde iki can dostu olmuşlardı, cennet dostları…

18 Eylül 1992… İki cennet arkadaşı yürüyordu Silvan sokaklarında. Evden çıkmadan şehitlerin hatıraları canlanmıştı gözlerinde, Şehit Celal ve Abdülmennan… Şehit Hanifi : “Gerçekten şehadete layıklardı.” demişti. Şimdi yürüyorlardı, Şehit Hanifi`nin evine gideceklerdi. Aşiret kahvehanesi önünden geçerken aralarında 7-8 metre mesafe vardı. Birkaç kişi onların geçtiğini görmüş, oyunlarını bırakıp kahvehaneden çıkmıştı. Hanifi ile Fuat takip ediliyordu bu kişiler tarafından. Belediye binasının yanına geldiklerinde silahlar çekilmiş, Hanifi ve Fuat kurşunlara hedef olmuştu. Kan süzülmüştü Hanifi`nin bedeninden. Üç kurşun ile düşmüştü toprağa, düştüğü yerde kanmıştı şehadetin tadına.

Şehit Fuat karşı koymaya çalıştı, direnmeye çalıştı ama çok geçmeden kurşunlar onu da yanağından tutup götürdü şüheda kervanına. Kan revan içinde kalmıştı bir sokak ortasında. Annesinin öpmeye kıyamadığı yanağına kurşunlar dokunmuşu 16 yaşında…

Fuat ve Hanifi şehadet şerbetini içtiğinde takvim yaprakları 18 Eylül 1992 Cuma gününü gösteriyordu.