Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Mehmet Şirin Ayiş, kurban ibadeti ile bayramın fazilet hakkında İLKHA`ya değerlendirmelerde bulundu.
Kurban kesmenin meşruiyeti kitap, sünnet ve icmâ-ı ümmet ile sabit olduğunu ifade eden Ayiş, “Allah Teâlâ'nın Kur'ân-ı Kerîm'de ‘Rabbin için namaz kıl ve kurban kes`, Hz. Peygamber'in de ‘İmkânı olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın` şeklindeki ifadeleri konunun önemini ortaya koymaktadır. Bu ve benzeri naslardan hareket eden Hanefi fukahâsı kurban kesmenin vacip olduğu görüşündedirler.” dedi.
Kurban Allah'a yaklaşmak maksadıyla ve yalnız O'nun rızasını kazanmak için kesilir.” diyen Ayiş, “Allah'tan başkası adına hayvan kesmek haramdır ve bu yola tevessül edenleri Hz. Peygamber ‘Allah'tan başkası namına hayvan kesene Allah lânet etsin` şeklindeki ifadeleriyle uyarmıştır.” diye belirtti.
“Kurban kurtuluştur”
Ayiş, “Herkes kendisine daha yakın olanları, daha candan korur ve gözetir. Dolayısıyla Hz. Peygamber Efendimizin şefaati de kendisine daha çok yaklaşanlara, ona kurban olanlara daha ziyade olacaktır. Cenâb-ı Hak da insanlardan kendine kurban olarak bağlanmış mü`min gönlü daha ziyade sever ve muhafaza eder. Hz. Mevlânâ`nın ifadesiyle; o kimse, Hz. İsmail gibi boğazını uzatmış, Allah yolunda kurban olmaya hazırlanmıştır. Fakat Allah o boğazı kestirmez. İşte şehitler de Allah yolunda canlarını feda ettikleri için diridirler, hoşturlar. Sen, ateşe tapanlar gibi bedene bakma!” diye konuştu.
“Kendilerini Hakk`a kurban eden kullar, Allah`a yakınlık nimetine sonsuz bir makam ile ermiş kimselerdir”
“Kendilerini Hakk`a kurban eden kullar” ayetini hatırlatan Ayiş, sözlerine şöyle devam etti: “Allah`a yakınlık nimetine sonsuz bir makam ile ermiş kimselerdirler. Hakikaten muttaki olanlar, Allah`tan çekinenler; cennetlerde ve nehir kenarlarında olacaklar, sıdk makamında (gerçeklik durağında) en kudretli padişahlar padişahı olan Cenabı Hakk`ın çok yakınında bulunacaklardır. Bu bakımdan bütün ibadetlerimizde bir teslimiyet duygusu, bir kurban oluş hissiyatı hâkim olmalıdır.” vurgusunda bulundu.
“Kurban fedakârlığın adıdır”
Bütün sır ve hikmetleriyle kurbanın, fedakârlığın adı olduğunu belirten Ayiş, şunları söyledi: “Nimetleri Allah yolunda cân-u gönülden sarf etmektir. Herkesin istidadı ve elde ettiği de aslında fedakârlığı kadardır. Nitekim mukaddesatları uğruna gerçek kurbanlar veren milletler, şahsiyetlerini ve varlıklarını korurlar. Ama gerçek kurbanlar verilmiyor da keçinin gölgesi kurban veriliyorsa, o zaman da molozlar yığını ortaya çıkar. Bu bakımdan kurban olma, bir kayboluş ve kaybediş değil bir yücelme ve en yücede var oluş demektir. İnsan kendisini Hakk`a ve Peygamber`ine kurban ettiği, yani onlarda fânî olduğu an, bir sonsuzluk deryası hâline döner. Artık o fânilik sınırlarının ötesine adım atar. Allah`ın sevdikleri arasına dâhil olur.” diye belirtti.
“Kurban toplumsal dayanışmayı sağlar”
Kurbanın sosyal boyutuna da değinen Ayiş, “Kurbanın kesilip dağıtılmasıyla komşular ve akrabalar görülüp gözetilmiş olur. Zengin ile fakir arasında güzel bir köprü kurulur. Bu da toplum refahının sağlanmasına büyük ölçüde yardımcı olduğu gibi fertlerin birbirine yaklaşmasını da sağlar. Bunun gibi toplumu ayakta tutan daha pek çok önemli değerler kurban sayesinde gerçekleştirilmiş olur. Her gün kesilen milyonlarca hayvanın etlerini daha çok mali gücü olanlar tüketmektedirler. Kurban Bayramı vesilesiyle birçok kurban kesilir ve dağıtılır. Tanıdık-tanımadık, uzak-yakın her yere bu etler ulaştırılır. Çünkü dinimizin emri kurban etinin en az üçte ikisini muhtaç insanlara dağıtılması şeklindedir.” dedi.
Ayiş, “Allah`ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah`ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” ayetini hatırlatarak, şunları söyledi: “Bu vesileyle özellikle et alma imkânı bulamayan veya çok sınırlı alan aileler kurban bayramında kesilen hayvanların etleri sebebiyle hem kendilerine hem de çocuklarına bu lezzeti tattırma imkânı bulmakta hem de toplumda dışlanmadıklarını aksine toplumun bir parçası olduklarını hissetmektedirler. Ayrıca fakir aileler kurban bayramında rızık endişesi içine girmekten kurtulur. Böylece bayrama gönül rahatlığı ve huzur içinde iştirak eder. Bunun yanında kurbanın derisi de sosyal dayanışma amaçlı kuruluşlar aracılığıyla yoksul vatandaşlara daha fazla hizmetin ulaşmasını sağlamaktadır. Tüm bunlar da Müslümanlar arasındaki sevgi, saygı ve muhabbetin artmasına sebep olur. Ayrıca İslâm`ın sosyal adaleti temin edici bir hususiyeti de ortaya çıkmış olur.”
“Bayram Müslümanların birbiriyle kaynaştığı, küs olanların barıştığı sevinç ve neşe günleridir”
Bayramda neler yapılması gerektiği konusuna da değinen Ayiş, “Bu bayramda kurban kesilir, bayram sabahı bayram namazı kılınır, Arafe günü sabah namazından sonra başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazı sonuna kadar devam etmek üzere ‘teşrik tekbirleri` getirilir, yoksullara kurban eti dağıtılır, mezarlar ziyaret edilir. Bayramda yakınlarımızı ziyaret ederiz. Bayramlar; Müslümanların birbiriyle kaynaştığı küs olanların barıştığı fakir fukara ve yetimlerin sevindirildiği sevinç ve neşe günleridir. Dargın olanların, bayramı beklemeyip, hemen barışması gerekir çünkü Cenab-ı Allah'ı ve Fahr-i Kâinat Efendimizi seven kimse, insanların kusurlarına bakmaz, hoşgörülü olur ve iyi insan yani mü`min, herkesle iyi geçinir. Ayrıca başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır. Bir mümin kimseye darılmamalı, dargınlık olduysa eğer üç günden fazla sürmemeli ve bayrama kadar süren bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyurulur ki; Din kardeşiyle üç günden çok küs durmak caiz değildir. Üç gün sonra, onunla karşılaşırsa ona selam verip hatırını sormalıdır. O kimse selamını alırsa, birlikte sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.” ifadelerini kullandı.
Bayram gününde yapılması gerekenler hususunda konuşan Ayiş, şunları söyledi: “Erken kalkmak. Gusül abdesti almak. Misvak kullanmak. Güzel koku sürünmek. Yeni ve temiz elbise giyinmek. Câmiye erken gitmek. Giderken tekbir getirmek. Müminlere selâm vermek. Güler yüzlü olmak. Müminlerle bayramlaşmak. Fakirlere sadaka vermek. Dargınları barıştırmak. Akrabayı ziyaret etmek. Din kardeşlerini ziyaret etmek. Ziyarette hediye götürmek. Kabirleri ziyaret etmek. Misafirlere ikram etmek. Çokça dua ve tövbe etmek.” (Nihat Kanat - İLKHA)