Hüseyin Kaya / Doğruhaber

Çok değil bundan sadece 2,5 yıl önce bir panelde “Pkk bir terör örgütü değildir” açıklaması yapmıştı Nuray Mert. (Şubat 2013)

Devletin yol yapmasını ‘Askeri operasyonları geliştirme amaçlı` şeklinde izah eden ve “ağır abla” sosyologlardan kabul edilen bu bayan ne olduysa birdenbire söylem değiştirdi.

 Nurat Mert, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş`ın “Biz PKK`yı terör örgütü olarak tanımlamıyoruz. Ancak, sivilleri hedef alan eylemlerini terör olarak nitelendiriyoruz” sözlerini eleştirdi.

Nuray Mert hızını alamadı ve eleştirinin dozunu yükseltti:

“Canlı bomba eylemcisinin cenazesine gitmeyi “taziye kültürü”nün gereği diye açıklayan bir parti ile nereye kadar? PKK saldırıları karşısında “yerleşim yerlerine yakın olmamalı”, “sivilleri hedef almamalı” diye açıklama yapan bir parti ile nereye kadar, neyi savunacağız. Kendilerine direniş örgütü diyen silahlı yapılar bu dili kullanabilir, zira kendilerini savaş hukuku ile sınırlı görürler, ama parlamenter demokraside siyasal partilerin dili savaş hukuku ile belirlenmez.”

Bununla da yetinmiyor ve HDP siyasetini en can alıcı yerinden “demokrat”lığından vuruyor Nuray Mert: “Bu sevimsiz gerçeklerden kaçarak, bırakın demokrasi mücadelesini, Kürtlerin hak ve özgürlüklerini dahi savunmaya devam edemeyiz veya ederiz etmesine de bizi dinleyen bulamayız; ne demokrasiye, ne özgürlüklerin önünün açılmasına en ufak bir katkımız olamaz; üç beş aydın demokrat birbirimizi oyalamış oluruz, o kadar.”

Şimdi bu çelişkiyi nasıl halledeceğiz? Selahattin ve Figen de demokrasiden hatta “radikal demokrasi”den söz ediyor. Siz bu demokrasiden bir şey anladınız mı?

Bu ne menem bir şeydir ki, her yere ve her şekle giriyor.

Amerika “demokratik bombalama” ile şehirlerimizi yerle bir ediyor.

Rusya “Demokratik bir Suriye” için kimyasal gazlarla çocukları vahşice katlediyor. Demokrasinin yerleşmesi için darbeler yapılıyor, insanlar işkencelerde öldürülüyor.

Pkk, “Barış ve demokrasi” için tonlarca bomba patlatıyor ki, köylülerin küçük parçaları bile bulunamıyor. “Demokratik özerklik” adı altında altı bin genci çukurlara gömen Kandil baronları zaferden söz ediyor.

Siz bir şey anladınız mı bundan?

Batıda sükûnet getiren bu “demokrasi” denen zıkkım, nedense bizim coğrafyamıza kaos, karmaşa, bomba ve katliam getiriyor.

İşin garibi de siyasi alanda çekişen tüm gruplar birbirlerini “demokratik” olmamakla suçluyorlar.

Aman ne olursunuz demokrat olmayın! Hele bir de beraberinde “barış”tan söz ettiğinizde memleketin anasını ağlatıyorsunuz.

Ya da işte demokratlığınızı kendi aranızda uygulayın, halkı bu işten muaf tutun.

Kendinize demokrat olun, bize değil!