Adana`nın Pozantı ilçesinde 5 Eylül 2001 yılında düzenlenen bir baskında katledilen Hizbullah Cemaati`nin önde gelen isimlerinden Selahaddin Ürük`ün kabri başında düzenlenen anma programına katılan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bahattin Temel, Selahaddin Ürük cinayetine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

28 Şubat sürecinin en karanlık gecesinde Ürük`ün ağır silahlarla taranarak infaz edildiğini kaydeden Temel, yeni Türkiye`den bahsedilecekse karanlık dönemin yargısız infazlarının masaya yatırılarak incelenmesi ve nedenlerin ortaya çıkartılarak aydınlatılması gerektiğini ve ayrıca kendilerinin de parti olarak konunun takipçisi olacaklarını vurguladı.

Şehid Selahaddin`i yakından tanıdığını ve geçmişte çok iyi hizmetleri olan bir insan olduğunu ifade eden Temel, Selahaddin Ürük`ün ‘terörist` değil iyi bir Müslüman, iyi bir mü`min olduğunu söyledi.

“28 Şubat`ın en karanlık gecesinde şehit edildi”

Selahaddin Ürük`ün 28 Şubat sürecinin en karanlık gecesinde şehid edildiğini söyleyen Temel, “Şehid Selahaddin Ürük kardeşimizin şehadeti münasebetiyle mezarı başında bir anma programı vardı. Biz de bu programa davet üzerine katılımda bulunduk. Şehid Selahaddin, 28 Şubat sürecinin en karanlık gecesinde şehid edildi.” dedi.

“Yargısız infazlar incelenerek nedenleri ortaya çıkartılmalı”

Geçmişte yaşanan yargısız infazların incelenmesi gerektiğini vurgulayan Temel, şunları söyledi:

“Bugün 28 Şubat ve uzantılarıyla mücadelenin yapıldığı, sorgulamanın yapıldığı bu süreçte ciddi manada o dönemde işlenen yargısız infazların da cinayetlerin de işlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu münasebetle o dönemde, yani 28 Şubat sürecinin en karanlık döneminde işlenen tüm cinayetler bir bir masaya yatırılmalı ve bunlar tek tek incelenmelidir. Tarafsız kişi ve kurumlarca bu olaylar üzerinde teferruatlı bir araştırma yapılmalı ve bunların niçin yargısız bir şekilde infaz edildikleri ortaya çıkarılmalıdır. Biz de parti olarak bu konun takipçi olacağız.”

“Eğer bu cinayetlerin, yargısız infazların arkasındakiler ortaya çıkarılmazsa o karanlık dönemin detayları da anlaşılmayacaktır.” diyen Temel, “Dolayısıyla, onun şehadet yıldönümünü bir milat olarak gördük. Bu cinayetlerin aydınlatılması için gündeme taşınması gerektiğine inanıyoruz. Bu günden itibaren o dönemin tüm yargısız infazları dâhil olmak üzere tüm haksızlıkların, tüm saldırıların, tüm tutuklamaların, cezalandırmaların yeniden sorgulanması gerektiğine inanıyoruz.” diye konuştu.

Temel, “Eğer Türkiye yeni bir sürece giriyorsa, yeni bir kapı açıyorsa, Türkiye`nin ‘yeni kapısı` diye bazı fotoğraflar veriliyorsa bu yeni kapıda, yeni süreçte adaletin tesis edilebilmesi olmazsa olmazlardandır.” dedi.

“Dindar bir neslin yetişmesi için gecesini gündüzüne kattı”

Şehid Selahaddin`i yakından tanıdığını ve geçmişte çok iyi hizmetleri olan bir insan olduğunu ifade eden Temel, sözlerine şöyle devam etti:

“Şehid Selahaddin son gününe kadar İslam`a ve Müslümanlara hizmet etti. Dindar bir neslin yetişmesi için gecesini gündüzüne kattı. Bu uğurda ciddi manada çabalayan değerli bir Müslümandı. Ama maalesef Türkiye Cumhuriyetinin evrakları içerisinde bir ‘terörist` olarak öldürüldü. Bu asla doğru olamaz.  28 Şubat`ın o dönemin mahkûm ettiği Müslümanlara yönelik olan bir ithamdır bir saldırıdır. Bunun bir an önce düzeltilmesi lazımdır. Selahaddin Ürük bir terörist değildi bir Müslümandı bir mümindi bir kahramandı. O, toplumun ıslah edicisiydi.”

“Ağır silahlarla tarandı”

Selahaddin Ürük`ün bulunduğu eve baskın düzenlendiği anları da nakleden Temel, o gün yaşananları şu şekilde anlattı:

“Şehid Selahaddin ile beraber yakalanan arkadaşlarıyla görüştüm. Yani o gün onunla beraber olan arkadaşlarıyla ben bizzat görüştüm. Onların söylediklerine göre tek bir kurşun atılmamış. Selahaddin sadece daha önce tutuklanmış, gözaltına girmiş, vahşi işkenceler görmüş ve sonra haksız bir yere zindana konulmuş. Bundan dolayı bir daha o vahşi işkencelere tanıklık yapmamak için bulunduğu evin arka tarafından kaçmak istemiş. Elinde bir şey yok, sade bir şekilde kaçmak istemiş. Zaten evin etrafını kuşatıldığını bilmektedir ama bunu da sadece son bir hamle olarak görüyor. Binadan ayrılmak isteyince dur bile çekmeden ağır silahlarla MG 3 ile taranmış. Onun üzerindeki yaralar MG 3`ün yaralarıdır, yani MG 3 isimli silahtan çıkan kurşunların yaralarıdır. Büyük büyük kocaman yaralardır. Siz bu insanın ayağına sıkabilirdiniz, bir vesileyle tutabilirdiniz, bir şeyler yapabilirdiniz ama kesinlikle o dönemde bilinçli bir şekilde Müslümanların içerisinde böyle aktif çalışan kişilikli şahsiyetleri ortadan kaldırmak için bir program olduğunun inancındayız. Bilinçli olarak bu yapıldı.” (M. Salih Keskin/Mehmet Aslan – İLKHA)