Adana`nın Pozantı ilçesinde 2001 yılında düzenlen bir baskında katledilen Hizbullah Cemaati`nin önde gelen isimlerinden Selahaddin (Sülhaddin) Ürük`ün kızı Sümeyye Ürük, babasının şehadet yıldönümü münasebetiyle Mardin`in Mazıdağı ilçesinde bulunan kabrini ziyaret etti.

Babasının kabrini ziyaret ettikten sonra İlke Haber Ajansı`na (İLKHA) konuşan Sümeyye Ürük, olayın yaşandığı tarihte 13 yaşında olduğunu ve her şeyi olduğu gibi hatırladığını söyledi. Babasının İslami davayı canı pahasına tüm dünyaya duyurduğunu kaydeden Ürük, özellikle gençlerin, babasının mirasına sahip çıkmaları gerektiğini söyledi.

“Bir gece yarısı silah sesleriyle uyandık”

Babasının şehit olduğu geceyi çok iyi hatırladığını belirten Ürük, olayın yaşandığı gün ile ilgili şunları söyledi:

“5 Eylül 2001 yılında ben 13 yaşındaydım, her şeyi olduğu gibi hatırlıyorum. Bulunduğumuz yerde babamların ve evde bulunan misafirlerin çatışmaya girecek ve yahut bir olaya sebebiyet verecek derecede kendilerini savunacak bir mühimmatları bir askeri araç gereçleri yoktu. Biz gece yarısı gözlerimizi silah sesleri ile açtık. Yani babam hala dışarı çıkmamış, yukardan aşağı inmemiş bile. Silah seslerinden sonra gaz bombalarını bahçeye attılar. Onlar saldırıya ilk geldikleri anda zaten öldürmek niyetiyle gelmişlerdi. Bu onun ana delilidir, çünkü biz uykudayken ve dışarıda kimse yok iken onlar ateş etmeye başlamışlardı. Babam evin balkonuna çıktı. Biz onun balkona çıkışından başka bir şey görmedik. Sonra şehit edildiğini öğrendik. Sonra bizi tuttular ve polis araçlarına götürdüler. Kadınların ve çocukların bulunduğu eve babamı infaz etmeye gelmişlerdi.”

“Dünya güzelliklerini İslam davası için feda ettiler”

Hayatlarının baharında canlarını veren şehitlerin İslam davasını yücelttiklerini belirten Ürük, “Onlar, dünya güzelliklerini İslam davası için feda ettiler. Mallarından, makamlarından mevkilerinden, maaşlarından, Allah-u Teâlâ`nın verdiği tüm maddi şeylerden fedakârlık gösterip bu davayı bugünlere kadar getirdiler. Dolayısıyla bugün en çok söylenilmesi ve üzerinde durulması gereken şey onların bize bıraktıkları ve bu kıvama getirdikleri İslam davasıdır. Peki, biz bu dava için ne yapıyoruz? Şu an da bizim gösterebildiğimiz bu fedakârlıklar, yapabildiğimiz şeyler, yaptığımız ve yapmamız gereken şeyler üzerinde tefekkür edelim. Onlar gibi olmak, onların yükselttikleri çıtayı daha yükseltmek için elimizden gelen gayreti göstermemiz gerekiyor.” dedi.

Ürük, “15 yıllık zaman zarfında o günden bu güne kadar çok şey değişti ama bu dava hiç bir zaman değişmeyecek. İslam davası, şehitlerin gösterdiği aynı fedakârlıkları, aynı özveriyi, aynı çalışma azmini bizden de bekliyor.” diye belirtti.

“Müslüman bir kadın İslami ilim ve kültür noktasında her zaman kendini geliştirmeli”

İslam için kadınların ve genç kızların kendilerini yetiştirilmesi konusunda babasının çok hassas davrandığına dikkat çeken Ürük, kendilerini de bu şekilde büyüttüğünü söyledi. Ürük, sözlerine şöyle devam etti:

“Babam gerçekten de hanımların, özellikle genç kızların kendilerini yetiştirmeleri, eğitmeleri ve İslami alanda sahada olmaları, her türlü yeteneğe kabiliyete sahip olup o yetenek ve kabiliyetleri İslam davası hizmetinde kullanmaları noktasında çok hassastı. Bu konuda bizleri çok teşvik ediyordu. Bir bayanın İslami ilim ve kültür noktasında her zaman kendini geliştirmesi, okuması, bilmesi, insanlara bu davayı götürmesi gerektiğini söylerdi. Bir gün bana dedi ki ‘Kızım bir kamyona yüklesen belki benim kitap okumuşluğum var ama Kur`an-ı Kerim`den aldığımı hiçbir şeyden almadım. İnsanları ancak Kur`an ile ikna edersiniz. Alın bunu ve insanların arasında bununla tebliğ yapın. Kaynağın başından beslenerek insanları uyarın.` Çocukların ilk öğretmenini ana olduğunu ve davanın da anaları olması gerektiğini söylerdi.”

“Rabbimiz zulmedenleri kendi kudretiyle alaşağı etti”

“Allah-u Teâlâ o dar günlerden sonra bu günleri de bizlere gösterdi.” diyen Ürük, “Allah-u Teâlâ gerçekten zulmedenleri kendi kudretiyle alaşağı etti. Allah`ın kudretine gönülden inanıyoruz. Bizler, bu davanın sahibi olan Allah olduğunu biliyoruz. Onlar bu davayla nasıl müşerref olup aziz oldularsa Rabbimizden temennimiz bizler de bu davaya hizmetle ve bu uğurda ölmekle aziz ve müşerref etmesidir.” diye konuştu. (M. Salih Keskin/Mehmet Aslan – İLKHA)