İslam coğrafyası nice saldırılar gördü. Bu saldırılar sonucu yaşanan katliamları yazmak, insanın göğsünü daraltacak cinsten. Yazmaya bile içimizin elvermediği bu katliamları yaşayanların, nasıl acılar yaşadıklarını varın siz düşünün. Haçlı ve Moğol saldırılarının üzerinden epey bir zaman geçti. Fakat Amerika önderliğindeki batının günümüzdeki saldırıları, geçmişte yaşananları aratmayacak şekilde devam ediyor.

HAÇLI BARBARLIĞI:

Avrupa`da yaşayan Hristiyanlar, Doğu Hristiyanlarının büyük baskı altında oldukları ve Kudüs`ün Müslümanlardan kurtarılması gerektiği şeklinde bahanelerle Haçlı seferlerine başladılarsa da, işin esasında Avrupa`nın kendi iç mücadelesinden, dışarıda bir düşman ile uğraşarak kurtulmak istemesidir. Tabi sadece bir tek neden ile bütün Haçlı seferlerini anlatmak güçtür. Saf Hristiyanlar elbette ki yukarıda belirtilen nedenlerle yola çıktılar. Ama devlet adamlarının birden fazla emelleri vardı. 

Avrupa ahalisine; “Müslümanların sokaklarından bal ve süt aktığı, her tarafta saklı hazinelerin olduğu” söylendi. Zaten barbar olan Avrupalılar bunları duyunca zıvanadan çıktı. Beri tarafta sefere katılanların günahlarının affedileceği, Kudüs gibi bir beldenin kendilerince esaretten kurtulması gerektiği hususları işlenmiş ve bunların sonucunda bir insan seli İslam coğrafyasına barbarca dayanmıştır.

ÖNCÜ HAÇLI GRUBU:

Papa II. Urbanus`un çabalarıyla Haçlı seferleri 27 Kasım 1095`te başlamış oldu. Bu çağrıdan sonra Pierre l`Hermite adındaki keşiş yalın ayak Fransa ve Almanya`yı dolaşarak halkı sefere davet etti. Etrafına ordu düzeninden yoksun, barbar insanlar toplandı. Bunlar öncü Haçlı grubu olarak kendilerine destek verecek olan Bizans`a geldiler. Bizans İmparatoru Alexsios ve Konstantinopolis (İstanbul) ahalisi bu barbarları görünce korkuya kapıldılar. Ne yapacakları belli olmayan bu barbarların şerrinden emin olmak için hemen onları Anadolu`ya sevk ettiler.

Bu sırada Anadolu Selçukilerinin başında Kılıç Arslan bulunuyordu. Kılıç Arslan Malatya`nın fethi ile uğraştığından dolayı Haçlıları kardeşi Davud karşıladı. Davud (Kulan Arslan), bu Haçlı güruhunu topluca tuzağa düşürdü ve tamamına yakınını imha etti. 

ESAS HAÇLI SEFERİ:

1096 yılında şövalyelerden oluşan esas Haçlı ordusu Anadolu`ya geçmek için Bizans topraklarına geldi. 600 bin civarında olan bu grup 1097 yılında Bizans İmparatoru Alexios`un sağladığı gemilerle Anadolu`ya geçtiler. Anadolu Selçukilerinin merkezi olan İznik`i hedeflerine almışlardı. Şehir kuşatıldı. Müslümanlar içeride mahsur kaldılar. Ama direniyorlardı. Bu arada Kılıç Arslan Malatya`dan dönerek, İznik`teki kuşatmaya yarıp şehre girmeye çalıştı. Ancak başaramadı. Tamamen imha olmamak için geri çekildi. Böylece kaledekiler kaderleri ile baş başa kaldılar. Müslümanlar çareyi İmparator Alexsios`a müracaatta buldular. İmparator`un emanıyla teslim oldular. Ancak durum Haçlıların hoşuna gitmedi. Çünkü katliam yapamadan şehri ele geçirmişlerdi.

KATLİAMLAR:

Haçlılar, orada yapamadıkları katliamı sonradan ele geçirdikleri Antakya ve Kudüs gibi beldelerde yaptılar.  1098`de Antakya Haçlıların eline geçti. Gerçek yüzlerini burada gösteren Haçlılar şehirde Müslüman kıyımı gerçekleştirdiler. 15 Temmuz 1099 günü yapılan toplu saldırı sonucu Kudüs düştü. Tarihin tanıklık ettiği en büyük katliamlardan biri burada yaşandı. Müslümanlar Süleyman Mabedine, Yahudiler de sinagoglara sığınmışlardı. Ancak Haçlı zihniyetinde mabedlere sığınanları o mabedin hürmetine bağışlama gibi bir âlicenaplık yoktu. O gün 70 bin Müslüman kılıçtan geçirildi. Tabi o günkü katliamdan Yahudiler de kurtulamadı.

Katliamın ufak bir özetini, Selman Özkan, Tarihte Bu Ay`ın 29. sayısında Raşid Eren`in “Türkler`e Karşı Haçlı Seferleri” adlı kitabından alıntılayarak yapmış: “İlk hamlede yetmiş bin Müslüman`ın kılıçtan geçirildiği Kudüs`te, Cami-i Ömer`e sığınabilen ve içlerinde çok sayıda çocukla kadın bulunan insanlar dahi öldürüldü. Batılı kaynakların kendi itiraflarına göre; “Camii Ömer`deki İslam kanı, bir süvarinin dizlerine çıkacak dereceyi bulmuş ve sokaklar cesetlerle tıkanmıştır.”

Bu gibi katliam özetleri birçok Batı`lı kaynaklara yansımış durumdadır. Örneğin Amin Maalouf bu sahnelerden birini Fransız Tarihçi Rudolf of Caen`den şöyle aktarmaktadır: “Askerlerimiz Maarra`da dinsizlerin (Müslümanların) yetişkinlerini yemek kazanlarında kaynar suyla haşladılar; çocukları şişlere geçirerek öldürdüler ve sonra da ızgarada pişirip yediler.” (Amin Maalouf, “The Crusades Through Arab Eyes”; London, al-Saqi Books, bas.: 1984, s. 38.) Yukarıdaki bilgi ve buna benzer manzaraların işlendiği Batı`lı kaynakların bir özetini okumak isteyenler Hürriyet Gazetesinin 22.11.2007 tarihli Oben Kırdök`ün “Batının Bilinmeyen Katliamları” başlıklı yazısına bakabilirler.

Yukarıdaki bilgileri, son zamanlarda Batıları kutsamak amacıyla; “Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir” diyenlere ithaf etmek gerekiyor.

MOĞOL SALDIRILARININ BAŞLAMASI:

Tarih o kadar ilginç bilgilerle doludur ki, olayları bir zincir gibi birbirine bağlar. Yapılan Haçlı seferberlerinin artık başarısızlığa uğradığı ve belki de Hristiyanların tehdit altında olduğu bir zamanda Moğol saldırıları başladı. Tabi elimizde Moğolların, Haçlılar tarafından üzerimize salındığına dair resmi bir anlaşma metni falan yok ama fiiliyatta böyle bir saldırının Haçlıların işine yaradığı gün gibi aşikâr. 

Bilindiği üzere Moğol İmparatorluğunun kurucusu Cengiz Han zamanında bu seferler başlamış. Ancak bu saldırıları Haçlı seferleri gibi çarçabuk anlamlandıramıyoruz. Acaba Moğolları bu seferlere sevk eden esas amil neydi? Bir Moğol için atları için geniş otlakların bulunması yeterli iken, nasıl oldu da tüm dünyayı kasıp kavuran bir fetih harekâtına giriştiler?

Belki bunda Haçlıların teşvikleri olmuş ama işin ucu sonra kendilerine de dokunmuş. Herhalde Cengiz Han`ın şahsiyetinde esas amilleri aramak gerekiyor. Türklerdeki “Cihan hâkimiyeti mefkûresinden” etkilenen Cengiz Han, Moğolları tek çatı altında topladıktan sonra bu tür bir fetih harekâtına girişmiş olabilir.

İslam Coğrafyasının İşgali: 

Cengiz Han`ın önündeki ilk yer Sultan Muhammed`in hükümdarlığındaki Harezm ülkesi idi. 1219 yılında bu ülkeye giren Moğollar, Habuşan, Tus, İsferayin, Damgan ve Simnan gibi şehirleri harap ettiler. Harezm şehirleri bir bir teslim alınıyordu. Sonuçta Hazar Denizi`nde bir adaya çekilen Mahammed Şah, burada vefat etti.

Cengiz Han bu seferden sonra Moğolistan`a döndü ve 18 Ağustos 1227 yılında öldü. Üçüncü oğlu Ögeday tahta geçti. O`nun döneminde de saldırılar hız kesmeden devam etti. Ögeday`dan sonra bir süre eşi ve sonra oğlu Güyük tahta geçti, bundan sonra da Kaymış isimli oğlu Han oldu. 1251 yılında tahta geçen Mengü zamanı, İslam tarihi açısından çok talihsiz bir zaman dilimini teşkil etti. 

Çünkü Mengü`nün kardeşi Hülagu, 1253 yılında Ortadoğu`ya hücum etti. İlk etapta İsmaillilerin bulunduğu Alamut kalesini ele geçiren Hülagu, yönünü Bağdat`a çevirdi. 1258 yılında Halifeliğin başkentini ele geçirdiği gibi Halifeyi idam ettirdi. Bilindiği üzere 1243 yılında da Anadolu Selçuklularını Kösedağ Savaşında yenip, bu devleti kendilerine vassal hale getirmişlerdi.

Tabi Moğolların saldırıları uzun sürdü ve birçok yerde katliamlar yaptılar. Bu konuda Doç. Dr. Ali KOZAN, Beyaz Tarih`te 27.10.2015 tarihinde yayınladığı bir yazıda katliamları şöyle özetlemiştir: “Nişabur`da 1 milyon 747 bin, Merv`de 1 milyon 300 bin, Herat`ta 1 milyon 600 bin ve Bağdat`ta 800 bin kişi katledildi. Otrar, Buhara ve Semerkant`ta önemli katliamlar yapıldı. 12.000 mescidi ateşe verdikleri, mescitlerde bulunan 14.000 Kur`an metnini yaktırdıkları, 50.000`e yakın âlim, talebe ve hafızı katlettirdikleri, 200.000 insanı yere gömerek Belh şehrini tahrib ettikleri bilinmektedir.  Hülâgû`nun Suriye seferinden (1260) sonra bir Moğol şehzadesi Silvan(Meyyâfârikin)`ı kuşattı. Eyyûbî meliki Kâmil şehri büyük bir cesaretle savundu fakat baş gösteren kıtlık sebebiyle teslim olmak zorunda kaldı ve askerleriyle birlikte işkenceyle öldürüldü. Anadolu`da da Erzurum, Erzincan ve Kayseri şehirleri savaşılarak ele geçirildiği için halkının çoğu katledildi. Süryani tarihçi Ebu`l-Farac`a göre sadece Kayseri`de 10.000`e yakın kişi katledildi.”

MOĞOLLARIN YENİLMELERİ:

Artık Moğolların yenilmeyecekleri düşüncesi Müslümanlarda yer edinmişti. Hatta kaynaklarımız o kadar ilginç bilgiler kaydetmişler ki, adeta Moğolların insanüstü varlıklar olduğu kanaatine varılmış. Şu olay çok ilginçtir: “Bir Müslümanı yakalayan Moğol`un elinde kılıcı yokmuş. Müslümana orda kendisini beklemesini söylemiş. Moğol gidip bir kılıç bulmuş ve gelip bu kılıçla Müslümanı öldürmüş. Ama bu arada Müslüman kaçmaya dahi teşebbüs etmemiş. 

Ancak Moğolların, 3 Eylül 1260 yılında Memluklularla yaptıkları Ayn-ı Calud savaşında yenilmeleri, bu anlayışın yıkılmasına vesile oldu. Baybars idaresindeki Memluk ordusu o savaşta Moğol ordusunu imha etti. Haçlılara karşı Selahaddin Eyyubi, Moğollara karşı ise Baybars, İslam`ın savunucusu oldular.

SONUÇ: 

Yukarıda da değindiğimiz gibi Haçlı Seferlerinin başarısızlığa uğradığı bir zamanda Moğol saldırıları başladı. Her ikisinin ortak yönü Müslüman kanı akıtmaktı. Tabi Müslümanların içinde bulunduğu parçalanmışlık, ihtilaflar ve ihanetler, sanki Allah`ın bir cezası olarak bu durumların başa geldiği kanaatine vardırıyor.

O zaman yaşananlar ile şimdikiler ne kadar da benzerlik arz ediyor. Günümüzde de Müslümanlar paramparça ve çok büyük saldırılar altında. Amerika emperyalizminin hemen hemen tüm İslam coğrafyasında hissedildiği bu zamanda, milyonlarla ifade edilen ölümüzün olması, günümüz Batı dünyasının aslında Haçlı ve Moğol katillerinden daha gaddar olduklarını acı bir şekilde bize öğretiyor.

Örnek mi istiyorsunuz. Alın size Afganistan, beri tarafta Irak, son zamanlarda Suriye. Yine Amerika`nın güdümünde olan İsrail`in katliamlar yaptığı Filistin.

Liste ve katliamlar uzatılabilir. Ama yerimiz kalmadı.