Diyarbakır`daki siyasi partilerin il başkanları, yapılan bombalı araç saldırılarına sert tepki göstererek,  siyonizm ve emperyalizmin amacı doğrultusunda hareket edildiğini belirterek, Türkiye`de bir kaosun yaratılmak istenildiğine dikkat çektiler.

ABD destekli 15 Temmuz darbe girişimden sonra Türkiye`nin farklı kent merkezlerinde bombalı araç saldırılarının artması sonucu çocuk, kadın demeden katliamlar yapılmasına Diyarbakır`daki siyasi partilerden tepki geldi.

Konuyla ilgili olarak İLKHA`nın sorularını cevaplandıran HÜDAR PAR Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, Bombaların halkın yaşadığı sivil yerleşim alanlarında patlatılmasının kabul edilebilecek hiçbir gerekçesinin olamayacağını belirtti.

“Düzenlenen bu bombalı saldırıları direkt olarak halka zarar veriyor”

Tanrıkulu, “Hepinizin hatırlayacağı gibi Diyarbakır-Bismil yol ayrımında polis noktası bahane edilerek yapılan bombalı saldırı, araçlarıyla yoldan geçen masum, sivil insanların da hayatlarını kaybetmesine yol açmıştı. Ayrıca birçok insan da ağır yaralandı ve halen tedavi görenler var.  Bir diğer husus; patlamanın yaşandığı yerin yakınında bulunan benzinlikte çalışan insanlar hayatlarını kaybetti. Şehir merkezlerinde, halkın yaşadığı yerleşim yerlerinde düzenlenen bu bombalı saldırılar aslında halkı hedef almaktır. Halkın hayatını, can güvenliğini hedefe koymaktır. Bu tür saldırıları kim yaparsa yapsın, kimden gelirse gelsin kınıyor ve lanetliyoruz.” dedi.

“Örgüt son zamanlarda artırdığı şiddet eylemleriyle, kaybettiği prestijini yeniden kazanmak ve topluma korku salarak ‘güçlüyüm` imajını vermeye çalışıyor” diyen Tanrıkulu sözlerine şöyle devam etti:

“Diğer taraftan bu eylemler ile hükümet nezdinde yeniden muhatap alınmak ve hükümetle tekrar masaya oturmak için bir nevi hükümeti zorlamak istiyorlar. Ayrıca şu da gözden kaçmamalıdır. Evet, örgüt 15 Temmuz gecesi bir darbe bekliyor ve açıkça ifade etmeseler de bu darbenin başarılı olmasını arzuluyorlardı. Örgütün darbe mekaniğinin bir parçası olan çukur siyasetine destek vermeyen halkımız, darbenin kendisine de 15 Temmuz gecesi karşı çıkmış ve bunu engellemiştir. Yani örgütün bütün planları bir kez daha boşa çıkarılmıştır. Hâl böyle iken bu halkın da cezalandırılması gerekir diyen örgüt, halktan intikam alıyor.”

Tanrıkulu, öncelikli olarak insan hak ve hürriyetlerini sağlama adına adımların bir an önce atılması gerektiğine, özgürlükler konusunda gerekli adımların atılması durumunda şer odakları tarafından bu hassasiyetlerin suiistimal edilebileceğine vurgu yaptı.  

“Kürt Meselesi`nde Cumhurbaşkanına ve hükümete çok büyük görevler düşüyor”

Kürt Meselesi`nin çözümü için Cumhurbaşkanına ve hükümete çok büyük görevler düştüğünü belirten Tanrıkulu, “Çözüm Süreci`nde yapılmış olan hatalar bir tarafa bırakılarak ve bu hatalardan ders çıkarılarak Kürt meselesinin doğru bir şekilde çözülmesi için bölgedeki tüm örgütlü yapılar ve özellikle de siyasi partiler, kanaat önderleri muhatap alınmalı, Kürt meselesi çözülmelidir. Hepimiz bu mesuliyetin altındayız. Bunun ehemmiyetini daha önce defalarca dile getirdik fakat hükümet bu konuda gereken adımları atmadı, atmıyor maalesef. Bilinmelidir ki; örgütün devre dışı kalması ve etkisinin toplum üzerinden silinmesi, halk nezdindeki meşruiyetini yitirmesinin yolu, hükümetin atacağı bu müspet adımlardan ve Kürt Meselesi`ni çözüme kavuşturmadan geçiyor.” ifadelerini kullandı.

Çözüm sürecinde ki çatışmasızlığın sadece örgüt militanları ve devletin kolluk kuvvetleri arasında olduğunu, bunun topluma çok farklı bir şekilde aksettiğini ifade eden Tanrıkulu, çatışmasızlık sürecinde örgütün bölgede kendisine muhalif gördüğü ne kadar yapı varsa hepsinin hedef haline getirilerek ortadan kaldırılmaya çalışıldığını söyledi.

“Örgüte karşı halkı korumak hükümetin sorumluluğundadır”

Tanrıkulu, “Halkın can ve malını muhafaza etmesi gerekenler, koruyacak olanlar, görevlerini yerine getirmemişler. Biz bunu da o dönemde defalarca dile getirdik. Vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak, örgüte karşı halkı korumak hükümetin sorumluluğundadır.” dedi.

Tanrıkulu son olarak, “Gerek emperyalist güçlerin, gerekse de yerli işbirlikçilerinin ekmeğine yağ olan ve suiistimal edilen Kürt Meselesi`nin çözümü için artık bir takvim belirlemeli ve asırlık, acılar doğuran, sürekli kanayan bu yaranın tedavi edilmesi ve bu sorunun hal edilmesi gerekir.  Şiddeti ve silahı hak arama yöntemi olarak kabul etmeyen toplumun bütün katmanlarından temsilcilerin bu meselenin çözümünde muhatap olarak dikkate alınması gerekir. Bu mesele ancak böyle çözülür.” diye ifade etti.

Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan da bombalı saldırılarının Türkiye`nin iç savaşa girmesi için atılan adımlar olduğunu söyledi.

Türkiye`de yaşanan olayların senaristinin siyonist İsrail ve ABD olduğunu vurgulayan Bozan,  şöyle konuştu: “Ülkenin kaosa girmesi, ülkenin iç savaşa girmesi açısından atılan adımlardır. Bu olaylara biraz geriden bakacak olursak, aslında hiçbir olay kendi kendine cereyan ediyor değil. Hiçbir olay aniden ortaya çıkmış değil. Bu olayların bir planlanması bir uygulama safhası vardır. İlk önce İsrail`in kuruluşu, büyük İsrail devletinin kuruluş aşamasını hatırlamamız lazımdır. Aslında İslam coğrafyasında, ülkemizde olan bütün olayların arkasında olan senarist İsrail`dir, Siyonizm`dir. Bunun uygulayıcısı ABD`dir ve Avrupa ülkelerdir.”

Bütün bu olayların arkasında büyük İsrail devletinin kurulmasının planlarının olduğuna dikkat çeken Bozan, “Bu planın gerçekleşmesi için güçlü devletlerin olmaması gerekir. Bu güçlü devletlerin olmaması için de kaosların, çatışmaların, iç savaşın oluşması lazım. Bu Kürt-Türk çatışması olur, Şii- Sünni çatışması olur. 15 Temmuz`dan sonrada hani özellikle epey zamandır Türkiye`nin de Suriye`ye müdahil olması için ellerinden geleni yapıyorlardı. Fakat bir türlü başaramıyorlardı. 15 Temmuzdan sonra bu olaylar, bu terör faaliyetlerinin arttırılması da ne yaptı, Türkiye`yi Suriye`ye girmeye mecbur bıraktı. Bizim bahsettiğimiz büyük İsrail devletinin gerçekleşmesi için bu bölgede kurulan İŞİD, PYD, PKK ve bütün var olan terör örgütlerini destekleyen, onlara finansman noktasında destek olan ABD, AB ve diğer ülkelerdir.” dedi.

Saldırıların amacının “Milleti yıldırmak, ülkeyi kaosa sürüklemek, mevcut olan Ortadoğu gelişmelerinde fırsattan yararlanarak kaosu artırmaktır.” diyen Bozan, “Son patlamalar şunu gösteriyor ki PKK`nin amacının Kürt halklarının haklarını muhafazadan ziyade Türkiye`nin İslam coğrafyasında bölünme parçalanma projesinin bir devamı olarak bunu gerçekleştirmesidir.  Dertlerinin Kürt Meselesi olmadığını milletin açık bir şekilde görmesi gerekir.  Burada mağdur olan Kürt halkıdır, Türkiye`nin huzurudur. Bu anlamda perde arkasındaki güç aynıdır. Şu anda uğraştıklarımız maşalarıdır. Bunlar da ülkenin parçalanması, bölünmesi, huzursuzluğun artması noktasında kendilerin verilen görevi yerine getiriyorlar.” ifadelerini kullandı.

Hak-Par Diyarbakır İl Başkanı Vasıf Kahraman da bombalı saldırıların amacının Türkiye`yi kaosa götürmek olduğunu ve bu şekilde 2`nci bir darbe girişimine hazırlık yapılmak istendiğini belirtti.

Kahraman, “Geçmiş dönem de bize gösterdi ki bu tür eylemeler geleceğe zemin hazırlamak gibi gözüküyor. Bu durumda hükümetin yapacağı iş mutlaka kendi iç sorunlarını halletmesi gerekir.  Bunun başında Kürt sorunu geliyor. Kürt sorunun çözülmesi bu sorunların üçte ikisinin halledilmesi demektir. Bunu yaparken anayasa değişikliği yapılması ve Kürtlerin burada kendisini görmesi lazım.” dedi.

Darbenin artçı şoklarının geçmediğini ifade eden Kahraman, “Darbenin hâlâ artçı şokları geçmiş değil. Şu an Türkiye`yi bir iç savaşa sürüklemektir amaçları. Gaziantep`te bomba patlatılması tamamıyla bir kışkırtmaydı ve halkı karşı karşıya getirmekti. Fakat sağduyu eğemem oldu. Bir yerde sabırlar taşarsa bir iç savaşa doğru gideriz. Bu iç savaşta Türkiye sanırım bambaşka bir pozisyona girecektir.  Sonumuz hiç iyi olmayacaktır.” diye belirtti.

Kahraman, “Terör örgütlerinin amacı yok. Sadece kaos yaratmaktır. Bu patlamaların halka hiçbir faydası yoktur. Burada zarar gören yine halktır. Adam alıyor bombalı aracı dolduruyor veya birinin üstüne bombayı bağlıyor halkın arasına salıyor. Bu saldırıların halka bir faydası yok. Halk bunları protesto ediyor, lanetliyor. Biz de aynı şekilde nereden gelirse gelsin nefretle kınıyoruz.” diyerek bombalı saldırılara tepki gösterdi. (Emrah Deniz, Mehmet Bozdaş, Hüseyin Genel-İLKHA)