MEHMET SAİT ÖZCAN / ANALİZ

 

Türkiye çok çetrefilli zorlu bir süreçten geçiyor. “Şer güç Batı” destekli 15 Temmuz hain Fetö darbe kalkışmasının Müslüman halk tarafından defedilmesiyle Türkiye tarihi bir aşama kaydetti. 60, 70 ve 80 darbelerinden hareketle halkın koyun misali görülüp 15 Temmuz`daki darbenin de aynı yöntemle başarıya ulaşacağı kanaati, Müslüman halk tarafından boşa çıkarıldı. Peki, ama nasıl bu aşamaya gelindi? Bunun tek bir açıklaması olabilir; Müslüman bir liderin, yöneticinin, imamın, STK başkanının zaman içerisinde halkın değerlerini kendilerine hatırlatması, İslami köklerine döndürebilmek için çabalaması, bu halkın öz benliğini hatırlamasına vesile olmuştur ve bir dirilişe sebebiyet vermiştir.

BATI YIKACAK, İSLAM İNŞA EDECEK

Darbe ve darbecilere karşı Türkiye`nin Müslüman milletine güçlü bir üstünlük veren yüce Allah`a ne kadar şükretsek azdır. Ancak bu hak-batıl savaşında bir rövanştır. Zalimler, kâfirler rahat durmaz ve bu hak-batıl mücadelesi kıyamete dek sürecektir. Kötüler bozacak, iyiler yapacak. Batı yıkacak, İslam inşa edecek. Müslüman`ın görevi, imtihanın gereği bu…

HALKIN NÖBETİ BİTER BİTMEZ ŞER GÜÇLER HAREKETE GEÇTİ

15 Temmuz darbe girişimi ve akabinde halkın nöbeti boyunca tüm Türkiye`nin birlik mesajı, şer odakları epey bir endişelendirmiş olmalı ki bu süre zarfında herhangi büyük bir olay yaşanmadı. Doğuda Pkk saldırıları da bıçak gibi kesilmişti. Ancak halkın nöbeti biter bitmez şer güçler harekete geçti ve Mardin, Van, Diyarbakır, Elâzığ`da on binlerce ton bomba ile taşeron olarak kullanılan Pkk eliyle büyük patlamalar gerçekleştirilerek kaosun oluşması için artçı sarsıntılar oluşturuldu ve ülkenin bölünmesine yönelik bir çaba içine girildi. Bu şer güçlerin son saldırısı da Gaziantep`te bir düğün evini bombalatmak oldu. Şu ana kadar 54 kişi hayatını kaybetti, bunların 29`u 18 yaşın altındaki çocuklar. Bu patlamanın faili olarak da Daeş gösterildi. Fail Fetö`ymüş, Pkk`ymiş ya da Daeş`miş artık önemli değil. Önemli olan bunları taşeron olarak kullanan Batılı şer güçlerin yüzlerinin açığa çıkmasıdır. Türkiye`yi artık düşman kategorisinde değerlendirmeleridir.

NÖBETLER BÖLGEDE DE BAŞLAMALI

Türkiye`nin Müslüman halkı nasıl ki 15 Temmuz darbe gecesi tanklara geçit vermeyerek ve bir ay boyunca nöbet tutarak Batı destekli bu darbeyi başarısız kıldıysa aynı millet, Doğu ve Güneydoğu`da Pkk`nin saldırılarına karşı da birlik içerisinde karşı durup meydanlara inmeli ve nöbetler tutmalıdır. Tehdit, tehlike, şantaj, baskı ve zulüm ancak bu şekildeki cesur adımlar atılarak sonuca ulaşılır. Direnişin sonunda ölüm de olsa gidilir çünkü şehadet mükafatı vardır.

NE Mİ İSTİYORLAR? EGEMENLİĞİMİZİ, ZENGİNLİĞİMİZİ, KÖLE OLMAMIZI

Peki, bu şer güçlerin derdi ne ve ne istiyorlar? Müslüman bir ülke olarak diz çökmemizi, köle olmamızı, egemenliğimizi ve tüm zenginliğimizi onların himayelerine bırakmamızı istiyorlar. Bu planı İslam beldelerinin çoğunda yaptılar ve sonuç aldılar. Suriye ve Irak`ta hâlâ bile yaptıkları katliamlar ve çıkardıkları kaoslarla istedikleri sonucu alıyorlar.

BATI`NIN KANLI SİCİLİ; IRAK VE SURİYE 

Batı`nın Ortadoğu politika bahanelerine baktığımızda ise komiklik derecesindeki aşağılık uygulamaları karşında iğrenmemek elde değil. 

İşgalle Irak toprakları diktatörlükten kurtarılıp demokrasi getirilecekti. Sonuç; 2003 işgalinden bu yana Amerikan önderliğindeki Batı`nın Irak`a ödettiği bedel, 2 milyon civarında insanın hayatı oldu.

Batılı şer güçlerin maya tutan Suriye politikası ise; Suriye`de Esad`a karşı muhalifler desteklendi, muhalifler biraz güçlenince destek çekilip Esad`ın eski gücüne kavuşması beklendi. Sonuç; 2011`de başlayan Suriye iç savaşında Batı`nın önce dolaylı şimdi direk aktör rolünün ülke insanına ödettirdiği bedel, 500 bine yaklaşan yitik cana mal oldu.

SIRA TÜRKİYE`DE!

Bugün itibariyle geçmişe bakıldığında ne değişti diye sorulunca şöyle bir gerçekle karşılaşıyoruz; yüzyıl önce Büyük Britanya (İngiltere) adına Mark Sykes, Fransa adına François Georges-Picot`ın bölgeyi harita üzerinde parçalara ayırdığı Irak ve Suriye gibi ülkeler son savaşlarla artık küçük küçük parçalara bölünmüş bölgelerden oluşuyor.

Zemini Batılı şer güçlerce hazırlanan iç savaş, kaos, katliamların yaşandığı Müslüman bir coğrafya. Irak ve Suriye`de bu saydıklarımız başarıldı, sıra Türkiye`de ve bu saldırılar taşeronlar eliyle bir iki darbe kalkışması, süren onlarca bombalı saldırılarla çabuk çabuk pes edilecek bir savaş değil. Amaçlarına ulaşıncaya dek deneyecekler; zorlayacaklar, ancak hiçbir zaman bu pis emellerine ulaşamayacaklar inşallah.

TÜRKİYE, OPERASYON YAPMA GÜCÜNE HAZIR MI?

Türkiye`nin artık savunma psikolojisinden kurtulup operasyon yapacak ortam ve şartlarını oluşturmak zorunda olduğunu kavraması gerekiyor.

Yönetici kadro, ülkeyi belediyecilik anlayışıyla yönetme pozisyonunu terk etmelidir. Ülkenin ekonomik refahından ve ülke insanının zenginliğini esas almaktan çok ülkeyi batılı şer güçlere karşı nasıl korurum anlayışıyla hareket ederek pozisyon almalıdır.

Askeri ve Savunma sanayi alanındaki gelişimlerin yerli olması ve de sıralamada yol, köprü ve benzer ötelenebilecek projelerden çok daha ön planda tutulması elzemdir.
Devlet kademelerinin tamamıyla liyakatli insanlardan oluşması için Müslüman halkın dini ve değerleriyle örtüşen milli kadrolarla donatılması için çok hassas bir çaba içine girilmelidir.

Son düşman Fetö yapılanmasıyla nasıl mücadele ediliyorsa Pkk ve siyasi yapılanması ile de aynı mücadelenin sürmesi gerekir ki doğu ve Güneydoğu`da devam ettirilmek istenen kaos son bulsun.

Doğru bir İslami anlayış ve yaşayış biçimine yönelik çalışmalara gereken önem verilmeli ve bu yönde çaba gösterenlerin önü açılmalıdır. İnsani fıtrattan gelen kültür ve geleneklere gereken hassasiyet gösterilmeli ki tankların önüne yatan o manevi atmosfer ve diriliş ruhu oluşabilsin, hiç sönmesin.

Dış politikada ise en başlıca sorun olan ve Türkiye`yi de artık tehdit eder hale gelen Suriye sorununun artık halledilmesi gerekiyor. Türkiye Suriye sorununda batıyı direk devre dışı bırakarak çözümün asıl muhatapları ile masaya oturmalı. Sonu baldıran zehrini içmek olsa bile Suriye politikasında küçük bir değişikliğe giderek savaşı sonlandırmak hem Türkiye`nin hem de İran`ın önemli ölçüde menfaatine olacaktır.