M. Ali Erdoğan / Feyzullah Zerey
Büyük âlim, mutasavvıf ve şair Mevlana Abdurrahman El - Cami
İslam tarihine baktığımızda din-i mübine hizmet etmiş üstün şahsiyetler genel olarak bir takım vasıflarıyla temeyyüz etmişlerdir. Bazı âlimler belirli ilmi sahalardaki derinlikleriyle, bazıları zulüm karşısındaki salâbet ve cihadlarıyla, bazıları tasavvuf, zikir, irfan ve aşk ehli olmalarıyla, bazıları da halkı irşad ve davetleriyle gün yüzüne çıkmışlar, zaman ve mekânlarının gereksinimlerine göre İslam`a ve Müslüman halklara hizmet etmişlerdir. Mevlana Abdurrahman Nureddin El-Cami de ilim, irfan, şiir, tasavvuf ve Resulullah(sav)`a olan muhabbetiyle temeyyüz etmiş İslam âlimlerindendir.
7 Kasım 1414`te İran`ın Cam şehrinde, İsfahan`dan göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Mevlana Cami asîl bir aileye mensuptu. Babası çevresinde tanınan bir müderristi.
İlk eğitimini Herat`taki Nizamiye medresesinde babası Nizameddin Ahmed`den aldıktan sonra devrinin meşhur âlimlerinden Mevlana Cüneyd-i Usuli`nin derslerine devam etti. Seyyid Şerif Cürcani`nin talebesi Ali Es-Semerkandi, İmam Taftazani`nin talebesi Muhammed El-Cacermi gibi meşhur âlimlerin yanında çeşitli ilimlerde dersler aldıktan sonra o dönemlerde ilim merkezi konumunda olan Semerkant`a giderek dokuz yıl boyunca ilim tahsil etti. Üstün bir zekâya sahip olan Molla Cami için Semerkant`taki hocaları "Semerkant, Semerkant olalıdan beri Molla Cami`den daha zeki ve kabiliyetli birini görmedi." derlerdi.
FENNİ İLİMLERDE MAHİRDİ
Mevlana Cami; Arabi, İslami ilimleri okuduktan sonra astronomi, matematik gibi fenni ilim dallarında dersler almıştır. Ünlü astronomi ve matematik âlimi Ali Kuşçu, Herat`a gittiğinde Molla Cami`ye astronomiyle ilgili zor sorular sormuş, cevaplarını hemen alınca kendisini takdir etmiş ve onunla riyazi meseleler üzerine çalışmalar yapmıştır.
DERS VERMEYİ ÇOK SEVERDİ
Mevlana Cami ilim tahsilini bitirdikten sonra hep ders vermekle meşgul olmuştur. 1474 yılında hac dönüşünde Sultan Hüseyin Baykara tarafından kendisine Herat`ta bir medrese yaptırılmış, vefat edene kadar bu medresede ders vermiştir. Şeyhi Sadettin Kaşgari`den irşad izni almasına rağmen tekkede oturup şeyhlik yapmamış, medresede ders vermeyi tercih etmiştir. Ders vermekten büyük haz alan Mevlana Cami kitap okumayı çok severdi. Bir rubaisinde dünyada kitaptan daha güzel arkadaş ve dert ortağı bulunmadığını ifade etmektedir.
BÜYÜK BİR MUTASAVVIFTI
Mevlana Cami, ilim tahsili için gittiği Semerkant`tan dönerken Nakşibendi şeyhi Sadettin Kaşgari`ye intisab etmiş o vefat edince halifesi Ubeydullah-i Ahrar`ın yanında manevi eğitimini devam ettirmiştir. Bazı sufiler hakkında saf zihinleri bulandırmak isteyen sufi kılığındaki cahillerden ateşten kaçar gibi kaçmak gerektiği, bunların söylediklerinin tuzağına düşmemek için gerçek tasavvufun ve hakiki sofinin özelliklerini kitaplarında anlatır.
Nakşibendî tarikatı üzerine araştırma yapanlar onun İmam-ı Rabbani kadar Nakşibendilik`te emeği olup, etkin olduğunu söylerler.
SULTANLAR ONA İLGİ DUYARLARDI
Mevlana Cami, bütün sultanların ve saray yetkililerinin kendisine sonsuz hürmeti olmasına rağmen hiçbir zaman hükümdarlara hoş görünmeye çalışmamıştır. Hüseyin Baykara, Ali Şir Nevai gibi Timurlu hükümdarları ona büyük ilgi duymuşlar, Osmanlı sultanlarından Fatih Sultan Mehmed`de hac`dan dönerken Molla Cami`yi İstanbul`a davet etmek için Hoca Ataullah Kirmani`yi 5000 altın hediye ile Halep`e göndermiş, Molla Cami Halep`ten daha erken ayrıldığı için bu davet gerçekleşememiş, ikinci defa Fatih elçi gönderip, kelamcılar, felsefeciler ve tasavvufçuların görüşlerini mukayese eden bir eser yazmasını istemiştir. O`da Ed-dürerul Fahire isimli eserini yazmıştır. Fatih`in vefatından sonra oğlu ikinci Bayezid`le Mevlana Cami`nin mektup üzeri görüşmeleri devam etmiştir. Sultanlar arasında Mevlana Cami`nin müridi olanlar da vardır.
PEYGAMBER AŞIĞIYDI
Mevlana Cami, kendinden önce yaşamış bazı âlimler gibi Resulullah`a (sav) olan muhabbetiyle temeyyüz etmiş, Resulullah`ın nübüvvetinin delillerini ve faziletlerini ele alan "Şevahid`un Nübuvve" isimli eserini kaleme almış, divan kitaplarında Hz. Resulullah (sav) üzerine çoğu Farsça olmak üzere birçok şiir nazmetmiş, hac seferlerinde Medine`ye gittiğinde Resulullah üzerine kasideler söylemiştir. Onun Peygamberimize yazdığı şiirler asırlardır Peygamber Sevdalılarının dillerinde dolaşmaktadır.
Mevlana Cami`ye Peygamber sevgisiyle beraber Peygamber ahlakı da sirayet etmişti. O ihtiyacından fazla malını sadaka olarak dağıtır, şöhretten kaçar, İslami yaşantısında halkın onu yerip övmesine ehemmiyet vermez, kendi sohbet meclislerinde bulunanlara neşe ve huzur verirdi.
BİRÇOK ESER KALEME ALDI
Kaynaklarda Molla Cami`nin Arapça, Farsça dillerinde Divan, Gramer, Hadis, Tasavvuf gibi edebi ve dini ilimlerde kırk beş eserinin bulunduğu yazmaktadır. Birçok eseri asırlarca İslami eğitim kurumlarında, medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. (1) Şiirleri de edebiyatta ciddi boşlukları doldurmuş Fars şiirinin en büyük üstatlarından biri olarak kabul edilmiştir. Divan kitabının başına yazdığı güzel mukaddimede "Yüce Mevla, ilk yaratılışımda şiir istidadını benim mayama karıştırmış, gönlümü tamamıyla bu mesleğe bağlamış, kendimi bu sanattan kurtarmaya bir türlü muvaffak olamadım." demektedir. O şiirin iyi ve kötü niteliklerini açıklarken nesir ve şiirin şeriata uygunluğu nispetinde değer kazanıp, gerçeklerin ortaya konulmasında çok etkili vasıtalar olduklarını, insanlara doğru yolu göstermek için kullanılması gerektiğini aksi halde bütün kötülüklerin kaynağı olacağını söyler.
VEFATI
80 yıla yakın ömrünün tamamını İslam`a hizmet edip Müslümanlara faydalı eserler sunmaya adayan Mevlana Cami 1492 (h. 898) yılında bir Cuma günü yanındakilerin Kur`an okumalarını dinleyip günümüzde Afganistan`a bağlı olan Herat şehrinde ruhunu teslim etmiş, cenaze namazı başta sultanlardan Hüseyin Baykara, Ali Şir Nevai olmak üzere devrin tüm ileri gelenlerinin katılımıyla kılınıp, üstadı Sadettin-i Kaşgari`nin türbesinin yanına defn edilmiştir. (Allah rahmetini esirgemesin.)
GÜZEL SÖZLERİ
"Üç zümreye üç şey çirkin düşer. Padişahlara sertlik, âlimlere mal sevdası, zenginlere cimrilik."
"Kötü kimse, başkalarının ayıplarını saymak isterken, kendini dile getirir."
"Bir kimse bütün ilimleri kendinde toplasa, Allahu Teala`nın rızasına uygun hareket etmedikçe kurtulamaz."
"Huzur ve afiyet, bir köşede oturmak değildir. Afiyet nefisten kurtulmaktır. Kurtul da ondan sonra dilersen bir köşede otur, dilersen halk içine karış!"
"Her kime şu beş saadet verilmişse, tatlı yaşayışın dizgini onun eline bırakılmıştır: 1) Vücut sağlığı, 2) Güven, 3) Rızık genişliği, 4) Şefkatli ve vefalı arkadaş, 5) Feragat duygusu."
"Akıllılar, ölümle sona eren her nimeti, nimet olarak hesaba katmazlar. Ömür, ne kadar uzun olursa olsun ölüm yüz gösterince o uzunluğun ne faydası olur? Nimetin değeri sonsuz olmasında ve yok olmak tehlikesinden uzak bulunmasındandır."
Yâ Resûlallah! Çi bâşed çün seg-i Ashab-ı Kehf?
Dahil-i cennet şevem der zümre-i ashab-ı tû,
O reved der cennet, men der cehennem key revast?
O seg-i Ashab-ı Kehf, men seg-i ashab-ı tû...
Ya Resûlallah! Ne olur Ashab-ı Kehf`in köpeği gibi ben de senin ashabının arasında Cennette gireyim. O Cennete gitsin ben Cehenneme, reva mıdır? O Ashab-ı Kehf`in köpeği ben senin ashabın köpeğiyim.
DİPNOT
(1) Arapça dil grameri üzerine yazdığı "Molla Cami" adıyla meşhur olmuş "El-Fevaid`ud Diyaiyye" isimli eseri bunun en belirgin örneğidir. Bu eser hem Osmanlı medreselerinde hem Kürd medreselerinde yüzyıllarca okutulmuş olup bölge medreselerinde halen okutulmaktadır. Kitap mantıksal bir tarzda nahiv konularını ele almakta olup bunu bitiren "Sıra Kitapları" olarak okunan nahiv kitaplarını bitirmiş olur. Mevlana Cami, tasavvuf ehli arasında "Nefehat ve Raşehat" isimli eserlerle tanınmıştır. İlim ehli arasında tanınması "Molla Cami" ismiyle bilinen "El-Fevaid`ud Diyaiyye" isimli eserle olmuştur.