Mehmet Özcan / Doğruhaber/Röportaj
Türkiye zorlu bir sınavdan geçerek büyük bir badireyi atlattı. 15 Temmuz darbe girişimini, Türkiye`nin Müslüman halkı, Allah`ın yardımıyla hep birlikte tanklara karşı durarak başarısız kıldı. Darbeyi gerçekleştirmek isteyenler ordu içerisinde yuvalanmış FETÖ terör örgütü elemanları olsa da onları harekete geçirenlerin Batılı şer güçler olduğu bu kez açıkça ortaya çıktı.
Amerikan yönetimi, darbe gecesi üç saat boyunca darbecilerin lehine sessiz kalmış ve ardından darbecilerin başarısız olduğu netlik kazanmaya başlayınca Türkiye gibi önemli bir müttefikini kaybetmemek adına meşru hükümetin yanındayız anlamına gelecek açıklamalarda bulunmuştu. Avrupa ülkeleri liderlerinin darbenin ilk gününden bugüne kadar müttefik oldukları ve Avrupa Birliği`ne almayı düşündükleri Türkiye`yi ziyaret edeceklerine, yanında duracaklarına ya da ciddi anlamda bir kınamada bulunacaklarına, darbecilerin haklarının korunmasını istemeleri ikiyüzlü bir tutum ve darbecilerin arkasında duran güç olduklarını açıkça ortaya koymuş oldu.
Ancak Türkiye`nin Batıdan farklı alternatifleri de yok değil. Rusya bu alternatiflerden sadece biridir. Türkiye`nin daha önce sınırını ihlal ettiği gerekçesiyle angajman kuralları gereği düşürdüğü Rus savaş uçağının ardından ilişkiler kopmuş, ardından Türkiye`nin girişimiyle düzeltilmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın geçtiğimiz Salı günü Rus lider Putin`le yaptığı önemli görüşme ve bu görüşmede varılan önemli anlaşmalar sonrası Batılı ülkelerde ciddi hareketlenmeler başladı ve batılı liderler peş peşe açıklamalarda bulundular. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ‘Türkiye`ye güveniyoruz Türkiye`nin de NATO`ya güvenmesi gerekir` şeklindeki açıklaması Batının Türkiye`yi kaybetmeye niyetli olmadığı şeklinde yorumlanıyor.
Türkiye; hükümeti, Cumhurbaşkanı ve halkıyla son darbe girişimiyle birlikte kimin dost kimin düşman olduğunu artık net bir şekilde seçebiliyor. Bu bakımdan Türkiye, darbecilerin arkasındaki güç olan Batıya karşı belki direk rest çekecek bir pozisyonda kendini görmüyor olabilir ama en azından çıkarlarını koruyabilecek bir dik duruş sergileyerek savunma mekanizmalarını geliştirebilecek arayışlarını sürdürüyor.
Darbe ve darbecilerin arkasında duran batılı şer güçlere karşı Türkiye`nin duruşunu gazetemize değerlendiren Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Demirel ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, önemli açıklamalarda bulundu.
TÜRKİYE BATIYA ‘BEN SİZE MAHKÛM DEĞİLİM` DEDİ
Türkiye`nin batıya karşı direk rest çekme niyetinin olmadığını belirten Doç. Dr. Serdar Demirel, ”Türkiye gerek Batı gerek Doğuyla dünyadaki farklı güç merkezleriyle arasında bir denge politikası gütmeye çalışıyor. Çünkü özellikle de Rusya ile yaşadığı krizden sonra Batının kendi yanında yer almadığını, kendisinin NATO ittifakının içinde yer almasına rağmen sanki bir ittifak üyesi değilmiş gibi yalnız bırakılmasına hem Suriye`de hem Rusya`yla krizinde yakinen tanıklık etti, bunu hissetti. Bunun yanı sıra en son 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Batının direk ve dolaylı desteğini gördü. Darbenin ilk saatlerinde Amerika`da ABC televizyonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın Almanya`ya sığındığı ve arkasından birçok dünya televizyonu ABC`nin bu haberini yaydılar. Maksat halkın direncini kırmaktı. Malum şahsın Amerika`da yaşıyor olması, İncirlik Üssü`nün kullanımı. Bu örnekleri çoğaltabiliriz, malum olan şeyler. Türkiye darbenin arkasında Batının olduğunu biliyor ve bunu beş bakan ağzıyla da açıkça söyledi, Tayyip Erdoğan da dolaylı söyledi. Dolayısıyla Batıya açık bir mesaj veriyor; ‘ben size mahkûm değilim. Gerekirse yeni ittifaklar içerisinde olabilirim, gerisini siz düşünün.` Türkiye Batıyla da diğer müttefiklerle de kendi maslahatlarını önceleyerek işbirliği geliştirmek istiyor. Ama aynı iyi niyeti de karşı taraftan da ‘açıkça görmek istiyorum` diyor.” diye konuştu.
Tabi Batı, Türkiye içerisindeki müttefiklerini onların açığa çıkması sebebiyle önemli ölçüde kaybetmiş durumda” diyen Doç. Dr. Demirel, subay ve generallerin, içeriye alınmasının Batıyı tedirgin ettiğini, NATO içerisindeki askeri birliğin bir anlamda Batıdaki merkezlerle senkronize olmasını istediklerini dile getirdi. Demirel, “Bunu da direk eşit mesafedeki bir hükümetle yapmak yerine ordu içerisinde organize ettikleri birliklerle yapıyorlar. Bunu Batı da biliyor, Türkiye de biliyor. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan`ın ve hükümetin arayışı Batılıların kendilerine çeki düzen vermeleri ve eşit bir düzeyde ilişki geliştirmelerini sağlamak içindir” diye ifade etti.
BATI GERİ ADIM ATACAK
Darbe süreci ve Rusya ile görüşmenin, bu saatten sonra batının tavrında bir değişikliğe sebep olup olmayacağına yönelik olarak da konuşan Demirel, “Batı, halkın bu meselede ortak bir tavır sergilemesinden sonra biraz zaman alabilir ama geri adım atacak. Çünkü Batı meseleye tamamen pragmatik mesafede. Eğer bükebileceği bir bilek varsa bükmeye çalışır, bükeceği bir bilek yoksa o zaman ittifak içerisine girmeye çalışır. Türkiye`deki bu direniş denklemine çok fazla güvendiler. Onların bu darbeyi başarabileceklerine kanaat getirdiler” dedi.
Darbecilerin ve arkasında duran Batılıların darbenin başarıya ulaşacağından emin oldukları için bu denli açık verdiklerini anlatan Demirel şöyle konuştu; “17-25 aralık girişiminde de bu işin başarıya ulaşacağını düşünmüşlerdi, o yüzden de bu kadar açık vermemişlerdi. Ama bu sefer askeriyedeki ana güçlerini kullandılar, bunda da başarısız oldular. Gezi`de beyaz Türkleri sahaya sürdüler, 17-25 Aralık hadisesi, sonrasında 6-8 Ekim olayları, ardında Pkk`yi sahaya sürdüler ama hepsinde başarısız oldular. Daha önce 17-25 Aralık olayında toplumsal derecede kutuplaşmayı başarmışlardı ama bu son 15 Temmuz darbe girişimi sonrası toplum birleşti. Siyasi partiler kerhen de olsa kimisi birlikte hareket etti. Dolayısıyla yeni bir askeri darbe yapma imkânı yoktur. Bu olaydan Tayyip Erdoğan güçlenerek çıkmıştır. Bunu sindirmeleri hazmetmeleri kolay olmayacak ama ileri merhalelerde uzlaşma yönünde bir formül düşünüyorlar.”
OKUR: DARBECİLER NATO PATENTLİ
Gazetemize konuşan bir diğer isim Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur oldu. Okur, darbe süreci, Batının darbe karşındaki pozisyonu ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın Rusya ziyaretini değerlendirdi.
Rusya ziyaretinin önemli bir ziyaret olduğunu belirten Okur, Türkiye`nin geçmişte de batı ittifakının bir üyesi olmasına rağmen Rusya ile iyi ilişkiler geliştirmeye çalıştığını ifade ederek, “Ancak bu ziyaretin ve bu dönemin temel bir özelliği var o da şu; Türkiye 15 Temmuz`da hain bir darbe girişimiyle sarsıldı. Darbe girişimine katılan subayların profiline bakıldığında bunlar NATO ile ve NATO görevleriyle çok içli dışlı olan bir kadro. Hem FETÖ örgütünün mensupları hem de onun dışında bu alçak darbe girişiminin içinde bulunan kesimler için bunu söylüyoruz. O yüzden de tabi Türkiye`nin Rusya`yla böyle bir konjonktürde temasa girmesi, Türkiye kendi güvenliğini sağlamak için Batıya karşı en güvensiz olduğu dönemde gerçekleşiyor. Bunun da geçmişteki yakınlaşmalardan daha farklı sonuçlar doğurabileceğini batı başkentleri görmeye başladılar. Bununla ilgili de bir pozisyon takınmak durumunda hissediyorlar kendilerini. O yüzden önümüzdeki günlerde diplomasi alanında Batıdan Ankara`ya ziyaretler, güven kazanma çabalarıyla ilgili yeni adımlar görebiliriz” diye konuştu.
TÜRKİYE, KURUMLARINI MİLLİ BİR ÇİZGİDE İNŞA ETMEYE KARARLI
Batının darbenin arkasındaki güç olduğu gerçeğinin Türkiye`yi Batıyla keskin bir ayrışmaya doğru götürür mü? sorusuna Okur, “Tam o aşamaya ben henüz gelindiğini düşünmüyorum. Türkiye çok hesaplı hareket ediyor. Batının darbe girişiminde ne yaptığını gördü. Buna karşı bunun tekrarlanmaması konusunda kendi kurumlarını yeniden daha milli bir çizgide inşa etme kararlılığı sergileniyor, bununla ilgili adımlar atılacak. Ve işte güç dengesini sağlayabilmek için dünyanın diğer güç merkezleriyle de ilişkilerini geliştirecektir. Diyerek bu işin kesin bir kopuşa dönüşeceği bir noktada olmadığını söyledi.
TÜRKİYE`NİN MÜTTEFİK ARAYIŞLARI SÜRECEK
Okur, Batının bilinen sıkıntılarının yanı sıra Rusya`nın çıkabilecek bilinmeyen sıkıntılarının Türkiye`yi tedbirli adımlar atmaya zorladığını belirterek “Sıkıntı şundan kaynaklanıyor; şimdi Rusya`yla çok yakın ilişkilerin de nasıl bir sıkıntı doğuracağına dair bilinmezlikler var. Yani, Moskova`nın da hızlı adımlarla Türkiye`nin güvenini kazanması lazım. Moskova`daki zirveden çıkan açık mesajlara bakıldığında bir iyileşmenin yaşandığı görülüyor. Ancak çok hızlı adımlarla ilgili özellikle Suriye meselesiyle ilgili iki ülke arasında ihtilaflar dururken bununla ilgili çok hızlı adımların atılacağına dair bir işaret yok. Bu yüzden de bir yakınlaşma var, bu sürecin devam etmesi muhtemel. Fakat bugünden geldiğimiz noktada Türkiye NATO ile tüm bağlarını koparıyor, işte Rusya ile derinleşmiş bir ittifaka gidiyor demek doğru değil. Henüz bu noktada değiliz ama NATO üyesi müttefikler Türkiye`yi anlamamakta ısrar ederlerse, Türkiye`nin en çok desteğe ihtiyacı olduğu dönemde Türkiye`ye karşı olumsuz tutumlarını devam ettirirlerse Türkiye`nin de arayışları elbette sürecektir.” şeklinde konuştu.