İSTANBUL: (AA) Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından, FETÖ/PDY'nin 17 Aralık soruşturmasında usulsüzlük yapmasına ilişkin, eski savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı.

Soruşturma sonunda hazırlanan 557 sayfalık iddianamede, şüpheli Zekeriya Öz'ün ''Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs'' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile ''Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme'', ''Görevi kötüye kullanma'', ''Resmi evrakta sahtecilik'', ''Haberleşmenin gizliliğini ihlal etme'', ''Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenilmesi ve kayda alınması'', ''Özel hayatın gizliliğini ihlal'', ''İftira'', ''Suç uydurma'', ''Nitelikli dolandırıcılık'', ''Nitelikli tehdit'', ''Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma'' suçlarına azmettirmeden 27,5 yıldan 72 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

İddianamede, şüpheli Celal Kara hakkında ''Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs'' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis ile ''Silahlı terör örgütüne üye olma'', ''Görevi kötüye kullanma'', ''Resmi belgede sahtecilik'', ''Haberleşmenin gizliliğini ihlal'', ''Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması'', ''Özel hayatın gizliliğini ihlal'', ''İftira'', ''Suç uydurma'', ''Nitelikli dolandırıcılık'' ve ''Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma'' suçlarından 20,5 yıldan 62 yıla kadar hapis cezası talep edildi.

Şüpheli Mehmet Yüzgeç'in ise ''Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme'' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis ile ''Silahlı terör örgütüne üye olmak'', ''Görevi kötüye kullanma'', ''Resmi evrakta sahtecilik'', ''Haberleşmenin gizliliğini ihlal'', ''Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenilmesi ve kayda alınması'', ''Özel hayatın gizliliğini ihlal'' ve ''Kişi hürriyetinden yoksun kılma'' suçlarından 12,5 yıldan 38 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

İddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu ile Beşir Atalay, Bülent Arınç, Ali Babacan, Taner Yıldız, Sadullah Ergin, Hayati Yazıcı, Mehdi Eker, Cevdet Yılmaz, Fatma Şahin, Egemen Bağış, Nihat Ergün, Erdoğan Bayraktar, Mehmet Zafer Çağlayan, Suat Kılıç, İdris Naim Şahin, Ertuğrul Günay, Ömer Dinçer, Muammer Güler, Haydar Keskin, Barış Güler, Süleyman Aslan, İbrahim Bilgehan Taşdelen, Uğur Horata, Ahmet Özköse, Fatih Aysan, Müşir Deliduman ve İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu müşteki olarak yer aldı.

Şüpheliler Öz, Kara ve Yüzgeç hakkında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nden 18 Ağustos 2015'te tutuklama amaçlı yakalama kararı çıkartıldığı ve şüphelilerin yakalanamadığı belirtilen iddianamede, ''Gündüz'', ''Korkut'', ''Ayçiçeği'', ''Fatih'' ve ''Yavuz'' isimli gizli tanıkların beyanları ile aralarında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı'nın da bulunduğu 9 kişinin tanık ifadeleri bulunuyor.

İddianame, değerlendirme için Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.

Yakalama müzekkeresi tanzim edilmeden önce Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurt dışına kaçtıkları, Öz'ün sınır kapısına götüren avukat Yusuf Danyal Kılıçalp'ın usulsüz şekilde tahliye edilmeye çalışılan Samanyolu Yayın Grubu Başkanlığı görevini yürütürken tutuklanan şüpheli Hidayet Karaca'nın da avukatlığını yaptığının tespit edildiği belirtilen iddianamede, Zekeriya Öz'ün Twitter adlı sosyal paylaşım sitesinden terör örgütünün propagandasını yaptığı, hükümet ve hükümet üyelerini hedef alan siyasi içerikli paylaşımlarda bulunduğunun belirlendiği aktarıldı.

''Celal Kara, FETÖ/PDY üyesi''

İddianamede, şüpheli Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı Paralel Devlet Yapılanması (PDY) adlı örgüte üye olduğu, anılan örgütün hükümet politikasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetini, gerek yurt içinde gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak için İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli bir kısım polis amir ve memurlarıyla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiği kaydedilerek, şu ifadelere yer verildi:

''Bu yapının kontrolündeki basın ve yayın kuruluşlarının da desteğini alarak, yapının gayesi doğrultusunda planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırarak görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek suretiyle, mesleğin şeref ve onurunu bozan veya mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte hükümlülüğü gerektirir suçlar işlemiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı çalışma talimatına aykırı davranmak suretiyle, Türkiye Cumhuriyeti bakanlarına suç isnadını içeren soruşturma evrakını uhdesinde tuttuğu, cumhuriyet başsavcısı ya da başsavcıvekili tarafından yürütülmesi için özel soruşturma bürosuna devretmemiştir.''

Şüpheli Celal Kara'nın hedef şahıslar olmadıkları, dolayısıyla haklarında verilmiş bir mahkeme kararı da bulunmadığı halde yasama dokunulmazlığı bulunan 61. Hükümetin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile bakanların görüşmelerini kayıt altına aldırıp tape haline getirttiği, CMK'nın 138. maddesinde belirtilen hükümler çerçevesinde işlem yapmadığı ve aykırı davrandığı kaydedilen iddianamede, hükme aykırı surette Türkiye Cumhuriyeti 61. Hükümetinin kabine üyeleri Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve AB Bakanı Egemen Bağış ile ilgili soruşturmayı yürüterek suç isnadında bulunduğu, kolluğa hazırlattığı fezlekede adı geçenlere ait çok sayıdaki telefon görüşmelerine yer verdirttiği kaydedildi.

''17 Aralık hükümeti devirmeye yönelikti''

İddianamede, şüpheli Kara'nın yaptığı röportajda, müşteki Recep Tayyip Erdoğan ve müştekinin oğlu Bilal Erdoğan hakkında dosyada suç teşkil eden bir delilin olmadığını, fezlekelerde de yer almadığını itiraf ettiği, soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilerek müştekiyi zan altında bırakan tüm iddiaların çürütülmüş olmasına rağmen, herhangi bir dayanağı bulunmayan şekilde, müşteki hakkında ortaya attığı gerçek dışı iddialarla müştekiyi suçlayıp yeniden zan altında bırakmaya çalıştığı belirtildi.

Kara'nın röportajındaki açıklamalarıyla, delillerin olaylar ve kişilerle ilişkilendirilmesi esnasında elde kuvvetli ve makul şüpheler olması gerekmesine ve bir savcının bu bağlantıyı kurmadan kendi öngörüsüyle "1 numara" oluşturmasının mümkün olmamasına rağmen, görevini kötüye kullanarak alenen iftira suçunu işlediği tespitlerine yer verilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

''17 Aralık operasyonunun, suçla mücadeleden öte hükümeti devirmeye yönelik bir girişim olduğunu ispatlayan anılan yazıda, müştekiye hitaben, "Doğrudan ismi olmasaydı, tapelerde bilgi olmasaydı da iddianamede ismi geçecekti" şeklindeki, sadece kendi kanaati ve yorumuyla sanığı belirlemeye çalıştığını ispat eden ifadesiyle, ceza muhakemesine aykırı ifşaatta bulunarak, 17 Aralık'ın bir yolsuzluk soruşturması olmayıp, sivil şahıslar üzerinden bakanlara, oradan da müşteki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına ulaşarak hükümeti devirme operasyonunun bir parçası olduğunu gösterdiği anlaşılmıştır.''

"Eylem ve fikir birliği içerisinde gerçekleştirmişlerdir"

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından hazırlanan 557 sayfalık iddianamede, şüpheliler Öz, Kara ve Yüzgeç'in olay tarihinde cumhuriyet savcısı olarak görev yaptıkları, iddiaya konu eylemleri tek başlarına yapmalarının mümkün olmadığı aktarıldı.

İddianamede, ''Şüpheliler, eylemlerini Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı, FETÖ Terör Örgütü ve emrindeki kolluk birimleri ile eylem ve fikir birliği içerisinde gerçekleştirmişlerdir. Emniyet görevlileri, emniyet teşkilatının hiyerarşik yapısı, görev ve yetki sınırları içerisinde kaldıkları sürece, anayasal ve yasal çerçevede kendilerine tevdi edilen iç güvenlik görevleri doğrultusunda meşru bir cebri kullanabilecek olan kimselerdir. Şüpheliler, emniyet teşkilatının hiyerarşik yapısı dışında ve mensubu olmakla sahip oldukları silahlı güce ve kaynağını anayasadan ve yasalardan almayan hukuka aykırı bir yetkiye dayanmak suretiyle meydana getirdikleri oluşumla, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmişlerdir. Esasen asayiş ile görevli olan, sahip olduğu teşkilat, teçhizat ve personeliyle yeterli gücü bulunan, devlet düzeni dışındaki suç örgütlerinden gelecek saldırılara karşı iç güvenlik kapsamında emniyet ve asayişi teminle görevlendirilen emniyet teşkilatına mensup şüphelilerin kullanabilecekleri cebre karşı, icra organının mukavemet edebilme imkan ve kabiliyeti bulunmamaktadır.'' denildi.