■ Muhsin Şenol - M.Tahir Özsoy/ Doğruhaber/İstanbul
15 Temmuz`da yaşananların aslında derin bir tarihi süreci vardı.1876 yılından beri asker yönetime el koymak için birçok teşebbüste bulunmuştu. Yaşanan bu girişimler sonrası bazıları başarılı oldu. Bazıları da 15 Temmuz darbe girişimi gibi başarısız oldu. Fakat 15 Temmuz darbe girişimi halkın püskürttüğü ilk ve tek darbe girişimi. 15 Temmuz öncesi darbeleri ve darbe girişimlerini anlatan Armağan, “Daha önceki darbelerde de diyelim ki Talat Aydemir 21 Mayıs girişiminde 8 asker şehit olmuştu. 27 Mayıs`ın arkasından işte bir başbakan 2 bakan idam edilmişti. 27 Mayıs`ın bilançosu da bu topluma ağır oldu. Tarihimiz itibariyle yani böyle yapıldığı anda veya yapılmaya çalışıldığı anda bu kadar kan dökülen bir ikinci darbe hatırlamıyoruz.” dedi.
“İÇKİ İÇENDEN ŞÜPHELENİR MİSİN?”
Darbe girişiminin perde arkasında sinsi planların varlığından söz eden Armağan, “Fakat tabi burada bizim aynı zamanda askeri eğitim anlayışımızı da sorgulamak gerekiyor. Asker 28 Şubat`ta da bu bilindiği gibi iyi asker nasıl olur? İçki içer karısının başı açık olur. Şimdi bu saplantıyla hareket eden asker nasıl olur içki de içer karısının başını da açar laik görünür. Hatta bunların içerisinde Ramazan günü içki içerek misafirlerine içki ikram ederek kendisini gizleyen insanlar olduğunu öğreniyoruz, Ramazan günü içki ikram edilir mi? İçki içenden şüphelenir misin? Yani Kemalist mantık açısından soruyorum.” İfadelerini kullandı.
“BU KAFAYI BİZİM DEĞİŞTİRMEMİZ LAZIM”
Askeri okullarda verilen eğitimin ve sistemin ne kadar çarpık ve darbe sevici olduğunun sorgulanması gerektiğini belirten Mustafa Armağan, “Önsözde bir korgeneral şöyle yazmış; ‘Büyük Atatürk olmak üzere komutanla çok kez Türk ulusu ve toplumunun kaderine el koyarak onun düştüğü zor durumlardan kurtarmış. Aydınlığa kavuşmuşuz. Türk subayına gelecekte yine bir görev düşebilir` şimdi böyle bir kafayla yetişen bir insanı durdurabilir misiniz? Ülkeyi kendi istemedikleri bir mecraya sürüklediklerine inandıkları birisi yönetiyorsa bunlar görev bize düştü. Harekete geçmeliyiz çünkü önderimiz Atatürk böyle yapmış. Şimdi bu kafayı da yine bizim değiştirmemiz lazım.” dedi.
“MİLLETE BAĞLILIK ESAS OLMALI”
Hem sivil müfredat, hem askeri müfredatın değişmesi ve yenidünya düzenine uygun olması gerektiğini savunan Mustafa Armağan, “Yani burada daha çağdaş demokratik dünyada nasıl oluyorsa orada ülkeye bağlılık, millete bağlılık, kanuna bağlılık esas olmalı kişiye ya da başka şeylere değil. Dolayısıyla bunlar bugün olmazsa yarın yine böyle bir ortamda yeni bir darbe üreyebilir. Bunu sadece FETÖ darbesi açısından söylemiyorum. FETÖ olmaz bir başka cenahtan bir şey olur. Burada bir kere darbe yetişmesine müsait bir ortam var. Dolayısıyla bir kere bunu bizim uzun vadeli bir çalışmayla ortadan kaldırmamız gerekiyor. Ama beklenmedik bir hal bir hadise.” şeklinde konuştu.
“HALK BİZİ GELECEK ADINA ÜMİTLENDİRDİ”
“İnanılmaz bir darbe hassasiyeti oluştuğunu fark ettik. Ve bunun da aslında on yıllardır Türkiye`de basında, kamuoyunda, televizyonlarda, konferans salonlarında bizim gibi insanlar anlata anlata bir yere geldi bu iş yani bir Menderesi anlattık ağladık ah Menderes vah Menderes darbeleri anlata anlata bu toplumda bir darbe bilinci oluştu.” diyen Mustafa Armağan, halkın direniş ruhuna dikkat çekti. “Zaman içerisinde halkın kendi güveni gelip artık silaha karşı neredeyse karşı koymak noktasına varan bir girişim olması bizi gelecek adına ümitlendirdi. Bu bence çok önemli bir şey. Yani ben babamın dedemin yapamadığını şimdi yapabilirim ve bu makûs tarihi yenebilirim, değiştirebilirim anlayışını bu toplum kazandı. Bence tarihçilerin bir başarısı da burada yatıyor. Yani bu tarihi bilincin kazandırılması da insanların bilincinde tarihteki mağdurlar canlandı bu mağdurlar zincirine Recep Tayyip Erdoğan da eklendi.” İfadelerini kullandı.
“MUSTAFA KEMAL MİRASIN ÜZERİNE OTURDU”
Türkiye`de milli mücadeleyi başlatanın halk olduğunu belirten Mustafa Armağan, “Mustafa Kemal`in kendi mektubu var. Anadolu`ya geçtim Anadolu`da halkın uyanıklığı hakkında şaşkınlığa düştüm diyor. Yani milli davaya yani milletin kurtuluşuna bu kadar sahip olacaklarını ben İstanbul`dan tahayyül bile edemezdim diyor bakın bunu yazacaksınız. Yani bir güneş gibi doğdu Samsun`dan çıktı uyuyordu, uyandırdı. Öyle bir şey yok. Bu toplum, bu millet 1918`den itibaren kendi kaderine sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu fark etmeye başladı ve Mustafa Kemal bu mirasın üzerine oturdu.” şeklinde konuştu.
“O TARİHİ HALK SOKAKTA YAZDI”
Eğitim sisteminin ve Tarih derslerinde verilen bilgilerin gözden geçirilmesi gerektiğini savunan Armağan, “Tarih, ters duran bir piramit gibi ucu üzerinde durur mu? Durdurmaya çalıştılar. İşte o yıkıldı. Bizim görevimiz bir kere onu tabanı üzerine oturtmak, halkın merkeze alındığı kişinin değil kişi kültünün değil halkın merkeze alındığı yeni bir tarih yazmak durumundayız. O tarihi halk sokakta yazdı ve bize bütün tarihçilerin yüzüne adeta tükürürcesine dedi ki biz bu tarihi yazıyoruz bundan sonra yazacağınız tarihleri de buna göre yeniden yazın. Bu çok önemli bir uyarıydı.” dedi.
“BU KALKIŞMANIN DIŞARDAN DESTEK OLMADAN BAŞARILMASI SÖZ KONUSU DEĞİLDİ”
İstisna bir durum dışında Türkiye`de darbelerin dışardan desteklendiğini belirten Tarihçi/Yazar Mustafa Armağan, “Talat Aydemir`in darbe girişimi dışında hepsinin dışarıdan desteklendiğini söyleyebiliriz. Darbe yapmak yetmez. Darbeden sonra kendini kabul ettirebileceğin bir zemin gerekir. Bunu da ancak önceden anlaşarak yapabilirsin. Bir dış güce dayanmadan bir darbe yapılması ancak bir macera olurdu. Burada inceden inceye planlanmış bir harekât planı, listeler vs. hazırlanmış. Dolayısıyla çok planlı olduklarını görüyoruz. Bu hareketin dışardan bir güç desteği olmadan başarılması söz konusu olamazdı. Ayrıca bir sözde düşünce kuruluşunun havacılık dairesinin bile bilmediği Erdoğan`ın uçağının koordinatlarını vermesi dış desteğin en büyük delillerinden bir tanesi. Uçak normal bir uçuş kodu ile uçmasına rağmen bunu ifşa ettiler. Yani bir düşünce kuruluşunun Cumhurbaşkanının resmi olmayan bir uçuşunu ifşası ne işine gelir?” ifadelerini kullandı.
“15 TEMMUZ`UN ARKASINDA AMERİKA VAR”
“Ben bu işin başında ABD`nin olduğunu düşünüyorum.” diyen Armağan, “Ayrıca John Kerry`nin yapmış olduğu açıklamada buna bir delil. Kerry`nin, biz Türkiye`de istikrar ve düzenden yanayız gibi bir cümle kullandı. İşte bu, dur bakalım ne olacaktır demektir. Sonuca göre karar vereceğini söylemiştir aslında. Bazı körfez ülkeleri hiç girmediler topa. Açıklama yapmaktan kaçındılar. Bizim burada bir dış bağlantı aramamız normal. Baktığımız zaman bir ülkede batı demokrasiyi destekliyorsa, demokratik sivil hakların şampiyonluğunu yapıyorsa burada yapması gereken seçilmiş hükümete destek vermesidir. Ama bunu hep yarım ağız söylediler. Aslında burada Türkiye halkının örnek olarak tüm dünyaya gösterilmesi gerekiyor. Yurtdışındaki Erdoğan karşıtlığının bu darbenin arkasındaki lokomotif olduğunu düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
“BENZER 2 DARBE TEŞEBBÜSÜ VAR”
15 Temmuz darbe girişimine benzer iki darbe teşebbüsü olduğunu ifade eden Armağan, “22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 bunlar genelde pek bilinmeyen teşebbüslerdir. Bu iki darbe teşebbüsü Harbiye`den geldi. Harp okulu komutanı Talat Aydemir 27 Mayıs darbesini beğenmedi. Darbe teşebbüsü ile harp okulu öğrencilerini meclise doğru yürüyüşe geçirdi. Bu arada cumhurbaşkanlığı köşkünde büyük bir hata sonucu Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı hepsi orda toplantı halindeydi. Tam devletin üst düzey yetkililerini ele geçirmişken bir gaflette bulunarak İsmet İnönü`nün dışarı çıkmasına izin verdi. Bu sefer karşı bir hareket başlatıldı. Talat Aydemir darbesi bertaraf edildi. Sonra tutuklandı ve albaylıktan atılarak emekli edildi.” dedi.
Dışarıdan hala komutan gibi davranan Talat Aydemir`in 21 Mayıs 1963`te ikinci teşebbüste bulunduğunu belirten Armağan, “TRT radyosunu ele geçirdi. Orada darbe bildirisi okuttu. Bu girişim Kartal Tibet tarafından ortaya çıkarıldı. Bunu pek kimse bilmez. Arabasıyla provadan dönerken bir bakıyor ki Ankara`da Kızılay meydanında tanklar falan var. Devlet uyuyor bunlar darbe yapacaklar. Eve gidiyor ve Ankara sıkıyönetim komutanlığını arıyor. Kızılay`daki durumdan bahsediyor. Bunu üzerine Radyo evini basıyorlar ve 8 askerin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan bir operasyon düzenleniyor. Bildirinin sahte olduğunu belirtip darbe teşebbüsünü geri püskürtüyorlar.
“DARBECİLER TOPLUMDAN KOPUK YAŞIYORLAR”
“15 Temmuz`da TRT`de okunan bildiri ile 21 Mayıs 1963`te okunan darbe bildirisini yan yana getirin aynı olduğunu görürsünüz.” diyen Armağan sözlerine şöyle devam etti. “1960`lı yılların bildirisini okuttular ve kafa aynı kafa. Fakat toplum çok ilerlemiş durumda. Bu da darbecilerin ne kadar toplumdan kopuk olduğunu gösteriyor. Aslında TRT`deki bildiriyi dinledikten sonra rahatladım. Çünkü bunlarda toplumu okuyan bir kapasite yok dedim ve biraz rahatladım.”
“İDAM CEZASINI GERİ GETİRMEK GEREKİR”
İdam cezası için de girişimlerin olması gerektiğini savunan Mustafa Armağan, “Talat Aydemir ve Fetih Gürcan biri albay diğeri yarbay olan komutanları idam ediyorlar. İdam edilmeleri sonucunda bir müddet cuntacılar yer altına çekiliyorlar. Ben idam cezasının getirilmesini ilk dakikalardan itibaren savundum. Darbeye mahsus olmak üzere idam cezasını geri getirmek gerekir. İdam edilmeyebilirler. Caydırıcılığının olması için o maddenin orda kalması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“15 TEMMUZ`DA SİLAHA KARŞI YÜREK VARDI”
“Ne 9 Mart`ta, ne 22 Şubat`ta, ne 21 Mayıs`ta halk devrede değildi.” diyen Armağan sözlerine şu şekilde devam etti. “Bunlar ordu içerisindeki hesaplaşmaydı. O zaman silaha karşı silahtı ama şimdi burada silaha karşı yürek vardı. İnsanlar bu devletin, liderin ve meşru olan hükümetin devamı için Allah diyerek peygamber diyerek yola çıktı. Ne Abdülhamit`in ne de Adnan Menderes`in arkasında böyle bir halk desteği vardı. O dönemlerde toplum bu kadar bilinçli değildi. Çok önemli kültürel bir devrim yaşadık. Bilinçlendirme noktasında epey bir mesafe aldığımızı düşünüyorum.”
“MİLLETE SADAKAT ESASTIR” YAZISI ASILMASI GEREKİR
Çevik Bir, Sincan`da tankların yürütülmesine ‘demokrasiye balans ayarı yaptık` demişti. 15 Temmuz`da da halk askere balans ayarı yaptı. Bundan sonra asker de eskisi gibi olamayacak halk da eskisi gibi olmayacak. Darbeci zihniyete çıkan yollar kapatılacak. Neticede ülkemiz için hayırlı olacağı kanaatindeyim. Darbe teşebbüsü olma ihtimali olabilir. Halkın sokakta tutulmasının sebebi de budur. İlerde darbe teşebbüsü olsa bile halkı karşısında gören darbeciler başarılı olamayacaktır. Darbenin meşru görülme durumu artık kalmadı. Daha önceki darbelerde meşru görülmesi için bazı sebepler bulunabiliyordu. Şimdi orduya güven maalesef çok zedelendi. Bunun tamir edilmesi gerekir. Askerin millete sadakat göstermesi gerekiyor. Hatta bence askeriyelerde “millete sadakat esastır” yazısı asılması gerekir. Bu darbenin en büyük dersi hepimiz için bu olmalı.