Mehmet Tahir Özsoy - Doğruhaber/İSTANBUL

ABD`nin bunları kullandığına dair şüpheye yer olmadığını söyleyen Tanrıverdi; “Dini bir cemaat, dünyanın 160 ülkesinde okullar kurmuş. Bu okullara o ülkelerin üstün zekâlı çocuklarını toplayıp, eğitip, organize eden bir teşkilatın başı, dünya hâkimiyeti için mücadele veren Amerika Birleşik Devletleri`nde ise bunun Amerika tarafından kullanılmaması, mümkün değildir. Dolayısıyla Fethullah Gülen, Amerika tarafından kullanılarak, bu örgüt vasıtasıyla yapılmış bir darbe girişimi olarak değerlendirmek lazım. Türkiye bu güne kadar böyle bir hıyanet çetesini görmemiştir, bunun altını çizmek lazım.” ifadelerini kullandı.

TSK`de görevli iken bunlarla bir bağlantınız oldu mu? sorusuna Tanrıverdi şöyle cevap verdi; “Görevdeyken yoktu. Ben cemaatlerle, herhangi bir cemaatle ilgili değildim. Ama emekliliğimden bir yıl önce, bu cemaatin ikinci halkadaki elebaşılarından sayılan Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan beni tugayda ziyaret etti. Ondan sonra cemaatle tanıştık. Biz herkes gibi dine hizmet veren, yüksek tahsilli gençlerin, dini değerlerini, İslami değerlerini yaşamalarını sağlamak amacıyla faaliyet gösteren, bir cemaat olarak gördük, diğer cemaatlere ve dini gruplara olan tavrımız gibi. Ben 1996`da emekli oldum, emekli olduktan sonra da bu irtibat 1999 yılına kadar devam etti.”

“28 Şubat bütün İslami kesimleri hedef alan bir süreçti” diyen Tanrıverdi; “Cemaat farkı gözetmeden, her çağıran, talep eden cemaate yaptığımız gibi, bunlarla da beraber olduk. Ama bu sırada farklı tutum ve davranış içinde olduklarını gördüğümüz için, 1999`dan itibaren irtibatımız kesildi. Demek istediğim Silahlı Kuvvetler içinde, bu cemaatle muhatap olmadım.” dedi.

‘BAŞÖRTÜSÜNÜ TEFERRUAT SAYAN BİR ZİHNİYETİN…`

Adaleti Savunanlar Derneği(ASDER)`nde 5 yıl başkanlık yaptığını söyleyen emekli Tuğgeneral; “Bu derneğin mensupları Silahlı Kuvvetler`den, 28 Şubat süreci içerisinde inançlarından dolayı, YAŞ kararıyla çıkarılan personeldi. Süreç içerisinde istişare ettiğimiz zaman, 28 Şubat sürecinden itibaren yolların ayrıldığını, tesettürü, başörtüsünü teferruat sayan cemaatin ne kadar kapalı bir örgütlenme içerisinde olduğu konusunda, istişarelerde bulunduk. Özellikle de 2013 sonundan itibaren siyasi iktidarla, cemaat lideri ve mensuplarının yol ayrımına geldikleri zaman, işin vahametini milletimizle belki ilk paylaşan kurumsal bir durumumuz var.” dedi.

Emekli Tuğgeneral Tanrıverdi; “beyni Amerika`da olan, dünya üzerinde örgütlenmiş bir teşkilatın Amerika tarafından kullanılmaması, mümkün değildir. Kendisinin de bunun farkında olmaması mümkün değildir. Dolayısıyla hıyanet içerisindedir. Buna mensup olanlar, bunu görsünler ve milletimizin siyasi iradesine uygun hareket edelim, onu destekleyelim, tarzında yazılarımız oldu. Ama anladık ki ASDER içinden de 8-10 kişi varmış. O zaman bizim siyasi iktidarın, siyasi iradenin desteklenmesi gerektiği istikametinde yol çizmemiz sonucunda, kesin tavır alarak ASDER`den ayrıldılar. Bunların cemaat liderlerine ne kadar kilitlenmiş olduklarını, doğrulara tamamen gözlerinin kapalı olduğunu o zaman fark ettik.” ifadelerini kullandı.

TSK`NİN YAPISININ DEĞİŞTİRİLMESİYLE, DARBELERİN ÖNÜNE GEÇİLEBİLECEK Mİ?

TSK mantığında da ideolojik kadrolaşmanın olduğunu ifade eden Tanrıverdi  “Gördük ki bu siyasi kadrolar kadrolaşmıyor ama orada mutlaka ideolojik kadrolaşma olabiliyor. Bu da milletin değerlerine ters, ideolojik bir kadrolaşma, bu da periyodlarla darbelere sebep oluyor. Dolayısıyla kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı(MSB)`na bağlanarak personel alımı, eğitimi, yetiştirilmesi; Milli Savunma Üniversitesi kurularak, harp okullarının direk MSB`ye bağlanması, harp okullarına alınacak personelin MSB tarafından seçme, değerlendirme işlemlerinin yapılması, belki şahsi programın, akımın veyahut partinin etkisini artırabilir ama eğer istikrar varsa, milletin çoğunluğunu temsil eden bir partinin örgütlenmesinin, ideolojik ters örgütlenmelerden daha az zararı olur. Özellikle de başkanlık sistemi olursa o zaman bu örgütlenme ve kadrolaşma ihtimali daha az olur. Başkanını millet seçecektir. Milletin çoğunluğunun oyunu alacaktır. Onun tasvip etmedikleri TSK`de terfi etmeyecektir. MSB, Bakanlar Kurulu onun kontrolünde olduğu için, eğer kadrolu olacaksa milletin çoğunluğunun değerlerine sahip bir kadrolaşma olacaktır. Bu bakımdan darbeleri önler. Daha doğrusu siyasi iradeye, milli iradeye ters düşman kadrolaşmaları engeller kanaatindeyim.”

‘TSK`NİN TEK GÖREVİ DIŞ TEHDİTLERİ TESPİT VE BERTARAF ETMEK OLMALIDIR.`

Türkiye`de darbe döneminin kapandığını kaydeden Tanrıverdi; “Milli irade bu son darbe girişimi ile fiili darbeleri Türk siyasi tarihine gömmüştür. Milletimizin bu tavrı hakkına, hukukuna, özgürlüğüne, Cumhurbaşkanına, değerlerine sahip çıkmadaki kararlılığı, bir asker olarak baktığımda, muharebe altında vatanını savunan insanlardan daha cesur ve atak, erkek ve kadın insanlarımızı gördük. Bu gözlerimizi yaşarttı. Türkiye üzerinden darbe hesapları yapan, örümcek kafalıların kafasına, bunu sokmuştur diyebiliriz.” cümlelerini kullandı.

“TSK`nin asıl görevi ve tek görevi dış tehditleri tespit ve sınırların ötesinde bu tehditleri bertaraf etmek olmalıdır.” diyen Tanrıverdi; “Silahlı kuvvetlerimizin manevi yapısı fevkalade önemlidir. Ordular, güçlerinin sayısal imkânlarının ötesinde, bu sayısal imkânlarının kabiliyetini arttıran moral değerleriyle değerlendirilirler. İki hasım kuvvet arasında mukayese yapıldığı zaman, sayısal değerler ortaya konduktan sonra, bu kuvvetler moral değerlerle çarpılır. TSK`nin milletin manevi değerleriyle bezendiği takdirde, milletimizin ilerlemesinde bir lokomotif rolü oynayacağını düşünüyorum. 28 Şubat zihniyetinin hâkim olduğu silahlı kuvvetlerimizin, milli manevi değerlerimizi benimseyecek tarzda, yoğun bir program takip etmesi gerektiği kanaatindeyim.” ifadelerini kullandı.