DİYARBAKIR - Özgür-Der Selahaddin-i Eyyubi Konferans Salonunda gerçekleştirilen panelde, "İslami Mücadelede İnkılabî Duruş"u masaya yatırıldı. Bu ayki panelin konukları ise, Mustafa Yılmaz, Erdal Eker ve Masum Yokuş`tu. Panelistler, genel olarak, inkılâbın ne olduğu, Kur`an-da nasıl kullanıldığı, siyasi ve toplumsal karşılığının ne olduğu, inkılabi duruşun nasıl olması gerektiği ve insanın kendisini nasıl devrimci yetiştirebileceği üzerinde durdular. Panel, Nurullah Canpolat`ın Kur`an-ı Kerim tilaveti ve mealinin Ömer Aslan tarafından okunmasıyla başladı.
Devrim ve Karşı Devrim
Panelin aynı zamanda modetörlüğünü de yapan Masum Yokuş`un sunumuyla başlayan programda Yokuş, konuyu Kur`an ve hadis merkezli ele almanın önemi üzerinde durdu. Inkılabı bir başka kullanımıyla devrimi, devrim ve karşı devrim olmak üzere iki şekilde sınıflandıran Masum Yokuş, "İnkılap kavramı temelini Kur`an-dan almaktadır. Zalimlerin devrilişini ifade etme anlamında kullanılmaktadır. Her devrimin teorik ve düşünsel temelleri; bir düşünce dünyası var. Bir devrim ve karşı devrimden söz edilebilir. Burada düşünce, ahlak, hukuk, siyaset, ekonomi vb. konular ya vahye dayanır ya da akla-beşere dayanır. Bunun sonucu olarak bazı devrimler zulmü de beraberinde getirebilir. Bolşevik devrimi işçi haklarını esas alan bir devrimdi ancak başka zulümler üretti. Aynı şekilde Fransız devrimi de bir devrim idi; ancak o da başka zulümleri beraberinde getirdi. İnkılâpçı bir devrimi iki şekilde sınıflandırılması gerektiği kanaatindeyim. Ya Allahın rızasına uygun bir değişim ve dönüşüm ya da ona karşı bir değişim ve dönüşüm projesinden bahsedebiliriz. Bu ayrımı yaptığımız zaman bir devrim ve karşı devrimin karşımıza çıktığına şahit olmaktayız." dedi.
İnkılâp, Zorbalardan Ayrışmayı Esas Alıyor
Devrimin insan merkezli olduğunu ve insandan başladığını kaydeden Yokuş, Hz. İbrahim ve Ashab-ı Kehf örneklerinden hareketle inkılabın iktidarla sınırlandırılmaması gerektiği üzerinde durdu. Yokuş, "peki, inkılabi duruş denince ne anlamamız gerekiyor? İnkılabi duruş hayatımızın her alanını kapsıyor. Topyekûn bir duruşumuzu ifade ediyor. Topluma ve siteme karşı duruşumuzu kapsıyor. Her türlü zorbalıkla işbirliğine, uzlaşmaya, müdahaneye girmemeye dayanıyor. Kesintisiz dönüşüm projesi ve bilinci veriyor. Zalimlerden ayrışmayı ve bütün kurum ve kuruluşlarıyla bağımsızlaşmayı esas alıyor. Burada altı çizilmesi gereken bir hususta her devrim sürecinin iktidarla sonuçlanmama gerçeği; ya da iktidarla sonuçlansa bile müslümanın inkılâpçı duruşu bitmez-bitemez. Zira Müslüman`ın kulluk bilinci ve şeytanla mücadelesi devam eder. İktidar olduktan sonra da kulluk bitmiyor. "Fitne kalkıp din yalnız Allahın oluncaya kadar" bir mücadele isteniyor bizlerden." diye konuştu.
İlk Neslin İnşa Süreci
İkinci panelist olarak söz alan Erdal Eker de konuşmasında Kur`an-daki mücadele olgusunu ve vahyin ilk inşa sürecini konu bağlamında değerlendirdi. Eker, sergilediğimiz duruşlara göre metodolojimizin geliştiğini ve bunun ardından gelen tavır alışlarımızın da referansları beraberinde getirdiği tespitinde bulundu.
Değişim ve İnkılâp
Birbirlerini tamamladıklarını söylediği değişim ve ınkılabı Kur`an-dan hareketle beraber değerlendiren Mustafa Yılmaz ise, "Değişim ve inkılabı beraber değerlendirmek gerekiyor. Kur`an-daki kullanımlarına baktığımızda biri toplumun kendisini değiştirmesi, diğeri ise ınkılapla devrilmesi şeklinde karşımıza çıkıyor. Aslında bir süreç var; değişim süreci var; sürekli bir oluş içerisindeyiz. Cenabı Allah tarafından yaratılan eşya başta olmak üzere her şey sürekli bir değişim içerisinde. Farkında olalım ya da olmayalım bu değişim devam ediyor. Bunun bizim bilincimizle bir alakasını kurmak gerekiyor. Biz bu değişime müdahil olduğumuz takdirde bu değişimin yönünü belirleyebiliriz. Bu değişimi vahiye göre şekillendirebiliriz. İnkılap veya devrim dediğimiz şey de bu değişimin bir aşaması aslında. Değişim denen doğal bir süreç var. Bu devrimle beraber akıyor. Değişim bir inkılâpla ya sizin istediğiniz yere akar ya da bu değişim potansiyeli saptırıcı etkenlerle beraber ifsat olur, çürür, kokuşur ve yerleşik düzenle bir anlaşmaya uzlaşmaya giderek, böylece yok olur gider. Bize düşen burada bu değişimin-bu inkılâbi sürecin yönünü belirlemek burada birer özne olabilmektir." şeklinde konuştu.
M. Salih Keskin - İLKHA