1999 yılında camide Kur`an dersi verdiği için 9 gün işkence altında kaldıktan sonra Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 36 yıl cezaya çarpıtılarak Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevine atılan Melek Sain`in, paralel yapıya mensup hakimler tarafından cezalandırıldığı ortaya çıktı.

Sain`e ceza veren hakimler Süleyman İnce ve Ömer Adil Küçük, geçtiğimiz günlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi tarafından darbe girişimine ilişkin başlatılan soruşturmalar kapsamında paralel yapıyla bağlantılı oldukları için açığa alınmıştı.

Melek Sain`in, paralel yapının kumpaslarıyla 12 yıldır suçsuz yere cezaevinde olduğunu söyleyen ailesi, hükümet yetkilerinden yeniden yargılanmanın yolunun açılmasını ve adaletin tecellisini istedi.

“Eşimin dosyasında hiçbir suç delili ve unsuru bulunmadı”

Dönemin savcıları ve şuan paralel yapıya mensup oldukları için açığa alınan hakimler Süleyman İnce ve Ömer Adil Küçük`ün eşinin ceza alması için çok direttiğini ifade eden Sevin Hanım, “O savcının belirttiği ceza niye ki eşim Müslüman olduğu ve Kur`an dersi verdiği için ondan dolayı ceza istedi. Yoksa eşimin dosyasında hiçbir suç delili ve unsuru bulunmadı. Hakimler ret kararı verince o savcı, eşime normalde 7 yıl ceza vermişlerdi ancak 7 yıldan sonra dosyasını temyize gönderince 36 yıl ceza verdiler.” dedi.

Eşi 1999 yılında gözaltına alındığında 9 gün boyunca hiçbir şekilde haber alamadıklarını aktaran Sevin Hanım, 9 günün sonunda eşinin eve geldiğinde tanınmayacak halde olduğunu anlatarak, 90`lı yıllarda ‘Paralel yapı` mensubu olan polis ve askerlerin Müslümanlara karşı çok acımasız olduklarını ifade etti.

“Biz o süreçte ne sıkıntılar yaşadık sadece bir tek Allah bilir”

 2001 yılında eşinin işi gereği Gaziantep`e taşındıklarını ‘Paralel yapı` mensubu olan Polis ve Askerlerin kendilerini burada da rahat bırakmadığını anlatan Sevin Hanım, şöyle konuştu:

“Biz o süreçte ne sıkıntılar yaşadık sadece bir tek Allah (cc) bilir. Eşime çok kötü bir şekilde işkence yapılmıştı. Eşim eve geldiğinde tanınmayacak bir haldeydi. Eşim işinde düzgün olan bir insandı ve çevresine faydası olan bir insandı. Hamd olsun merhametiyle, yaşantısıyla, arkadaşların ve ailesine karşı olsun eşim her yönde onlara İslam`ı anlatıyordu. O 9 günlük gözaltı sürecinden sonra evimize tekrar baskın yapıldı. Biz 2001 yılında Antep`e taşındık. Eşim burada İslami hayatını devam ettirdi. Antep`e işinden dolayı göç eti. Mobilyacı olduğu için Diyarbakır`da iş bulamadı. Burada bir yılımız dolmadan eşim bir iş kazası sonucu parmaklarını kaybetti. Burada hayatımızı bir şekilde devam ettiriyorduk. Bizim için çok sıkıntı oldu. Tabi ki ailemizden ve Müslümanlardan uzak bir yere geldik. Hamd olsun burada zamanla çevre edindik. Eşim 2004 yılında tekrar gözaltına alınınca İstanbul`da tutuklandı.”

12 yıldır eşinden ayrı 3 çocuğuyla birlikte hayata tutunan Sevin Hanım, o süreçte yaşadıklarını ise gözyaşları içerisinde şu ifadelerle anlattı:

“O dönemlerde eşim de çok sıkıntılar yaşadı. Evimizde bile yatamıyorduk. Aylarca evimizden uzak bir şekilde ailemizden uzak kaldık. Ailece orada burada kalmamıza rağmen sonunda şehir dışına çıktık. Bütün sıkıntılar bir tek İslami bir hayat yaşamak içindi. Camide Kur`an dersi verdiği için ve örtümüzden dolayı çok tepki gördük. Allah (c.c) verdiği iman gücü ile hiçbir şekilde taviz vermeden İslami hayatımızı yaşamaya devam ettik.”

Eşinin kendisine, “İnşallah bize bu haksızlığı yapanlar bu paralel yapının haksızlıkları bir gün ortaya çıkacak` dediğini aktaran Sevin Hanım, 12 yıldır 3 çocuğunu babasız büyütmeye çalıştığını söyledi.

Sevin Hanım, hem eşinin hem de 1990`lı yıllarda ‘Paralel yapı` tarafından haksız ve hukuksuz bir şekilde yargılanıp düzmece ifadelerle kurulan kumpaslar sonucu cezaevlerine atılan ve yıllarca mağdur edilen dindar şahsiyetler için yeniden yargılanma yolunun açılmasını yetkililerden istedi.

‘Paralel yapıya mensup polis ve askerler tarafından 1990`lı yıllarda gözaltına alınan birçok kişinin işkenceler altında şehit edildiğini daha sonra cesetlerinin, evlerinin önüne atılldığını anlatan Sevin Hanım, “Eşim işyerinden gelince gözaltına alıp götürdüler. Biz eşimden o dönemde 9 gün boyunca haber alamadık. Biz öldü sanıyorduk. Çünkü o tarihte yüzlerce Müslüman`ın öldürüp çöplerin üzerine atıyorlardı. Hepsini alıp evlerinden öyle bir şekilde götürüyorlardı ki tekrar onların cesetlerini kapılarına bırakıyorlardı. Biz elimizi rabbimize açtık. 9 gün boyunca Allah muhafaza, biz sanki ölüm haberi gelecek şekilde bekledik. Allah (c.c) bu zalimlere hakkımızı bırakmaz.” diye belirtti.

“Babamı tanımadığım için sürekli babama ‘Dayı` diyordum”

Babası cezaevine girdiğinde henüz 3 yaşında olan ve babasıyla ancak 8 yaşında cezaevinde tanışabilen Melek Sain`in oğlu Yunus Sain, babasına uzun yıllardır hasret kaldığını dile getirdi.

Sain “Ben 7 yaşında iken babamın 4 yıl boyunca mahkemesi sürdü. Ailem üzülmeyeyim diye beni hiç mahkemeye götürmüyorlardı. Ben zaten 7-8 yaşlarında babamı gördüm. Cezaevinde babamın görüşüne gitmiştik. İlk o zaman görüştük. Çok sevindim. Babamı ilk gördüğümde tanımadım. Çünkü babamı hiç görmemiştim. Görmediğim için sürekli babama ‘Dayı` diyordum. Çünkü bir türlü baba demeye alışamamıştım. Kendimde böyle bir yakınlık hissetmiyordum. Sonra da babam olduğunu anlayınca kendimi baba demeye alıştırıyordum. Baba demeye alıştıktan sonra babama karşı sevgi ve saygım daha çok arttı. Artık babam olduğunu biliyordum.” şeklinde konuştu.

Babasına ceza veren hakim ve savcıların paralel yapıya mensup olduklarının ortaya çıktığını hatırlatan Sain, “Benim babam zaten suçsuz. Babamın tek suçu Müslüman olmaktı. Müslümanca bir hayat yaşamak istediği için zalimlerin zoruna gitmişti. Zaten o dönemde anemin de belirttiği gibi o savcı ‘paralel yapının üyesi bir savcı çıktı. Babamın tekrardan yargılanması bizim için çok çok iyi olur. Eğer tekrardan yargılama süreci başlarsa inşallah hak yerini bulur diye umuyoruz.” babasını çok özlediğini ve bir an önce bu hasretin son bulmasını istedi.  (İbrahim Koçyiğit- İLKHA)