DP`nin Kurucularından Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes De Başbakan Oldu. 27 Ekim 1957`de Yapılan Seçimde De, Dp Yine İktidarını Korudu.
Ancak Seçim Öncesi Siyasette Oluşan Gerilim Seçim Sonrasında Da Devam Etti. Gerilim Sokağa Da Yansıdı.
27 Mayıs 1960 Günü Sabaha Karşı Saat 03.15`te Piyade İle Süvari Grupları Ankara`nın İçine Doğru Harekete Geçti. 03.30`da da Tanklar Kışladan Çıktı, İlk Hedeflerinden Biri Ankara Radyosu İdi. Daha Sonra Ülkücü Haraketin Başbuğ`u Olacak Kurmay Albay Alpaslan Türkeş`in, Saat 04.36`da Radyoda Okuduğu Bildiriyle Darbe Duyuruldu.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başyaverinin Karşı Çıkmasına Rağmen Çankaya Köşkü`nden Alınarak Kara Harp Okulu`na Getirildi. Eskişehir`de Bulunan Başbakan Menderes, Konya`ya Gitmek İçin Geçtiği Kütahya`da Daha Sonra Hava Kuvvetleri Komutanı Olacak Muhsin Batur`un Da Yer Aldığı Havacı Subaylar Tarafından Tutuklandı. Hükümet Üyeleri, Dp Milletvekilleri Asker Tarafından Evlerinden Alınmıştı.
Yargılama Sonucunda Verilen İdam Kararlarından Sadece Üçü Uygulandı. Menderes Hükümeti`nin Bakanları Fatin Rüşdü Zorlu İle Hasan Polatkan, 16 Eylül 196`de Sabaha Karşı İdam Edildi. Menderes İse 17 Eylül 1961`de Saat 13.30`da Darağacına Çıkarıldı. Menderes`i Asmak İçin İnfazın Sabaha Karşı Olması Geleneği Bile Bir Tarafa Bırakılmıştı. Eşi Berrin Menderes`in Ankara`daki Evine İdamdan 9 Gün Sonra Bir Bohça İçinde İdam İpi Ve Gömleği Gönderildi. Evin Kapısına İdam Kararı Asıldı. Berrin Hanım`dan Menderes`in Son Gün Yiyip İçtiklerinin Parası İle İmam Ve Cellat Masrafı Da Alındı.
Bu Darbe Sürecinden Sonra Demokrat Partinin İlkeleri Üzeriden Kurulan Adalet Partisi 1965`te İktidara Geldi. Halkın İktidarını Hazmedemeyen Ordu Tekrar Daerbe Planları Yaptı.
1970`te Önce Askeri Darbe Girişimi Yapıldı. Bu Girişim Önceden Haber Alındığı İçin Engellendi.
Ardından 12 Mart 1971`de Askeri Muhtıra Verildi. İktidarda Olan Adalet Partisi Düşürüldü.
1960`ta Başlayan Sağ-Sol Olayları 1970 İle 1980 Yılları Arasında Adeta Sokak Savaşlarına Dönüştü.
Darbeciler Yine Puslu Bir Havanın Oluşmasını Planlıyorlardı. Hergün Aynı Silahla Bir Sağcı Bir Solcu Öldürülerek Kaos Ortamı Oluştutulmaya Çalışıldı. Olaylar Büyütülüp Çıkmaza Sokularak Darbe Ortamı Oluşturuldu.
12 Eylül 1980 Günü, Ülkedeki Karışıklıkları Ve Çatışmaları Gerekçe Gösteren Silahlı Kuvvetler Askeri Müdahale İle Yönetime El Koydu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı'nın Yanı Sıra Devlet Başkanlığı Görevini De Üstlendi. Bu Müdahale İle 6. Süleyman Demirel Hükümeti Ve Meclis Feshedildi, Sendika Ve Derneklerin Faaliyetleri Durduruldu Ve Sıkıyönetim İlan Edildi.
1970 Sonrasında Değiştirilen 1961 Anayasası Tamamen Rafa Kaldırıldı Ve Bir Askeri Dönem Başladı. Bu Dönem Yaklaşık 9 Yıl Sürdü.
12 Eylül 1980 Darbesinin Ardından Partiler Lağvedildi, Parti Liderleri Önce Askeri Üslerde Gözetim Altında Tutuldu, Ardından Yargılandı.
Meclis Kapatıldı, Anayasa Ortadan Kaldırıldı, Siyasi Partilerin Kapısına Kilit Vuruldu Ve Mallarına El Konuldu.650 Bin Kişi Gözaltına Alındı.1 Milyon 683 Bin Kişi Fişlendi.
Açılan 210 Bin Davada 230 Bin Kişi Yargılandı. 517 Kişiye İdam Cezası Verildi.
171 Kişinin İşkenceden Öldüğü Belgelendi.
Gazeteler 300 Gün Yayın Yapamadı.
Türkiye Hala Tam Olarak Çözemediği, Bir Takım Hesapların Yapıldığı Toplum Üzerinde Uygulandığı Bu Süreci Çok Acı Bir Şekilde Yaşadı.12 Eylül Herhangi Bir Askeri Darbe Olarak Kalmadı. Kendi Hukukunu Oluşturarak Devleti Ve Toplumu Yeniden Dizayn Etti. Sonradan İktidarı Sivillere Devretmiş Olsa Da 1982 Yılında Hazırlattığı Anayasa İle Aslında Hep İktidarda Kaldı.
1983`te Yeniden Siyasi Partilerin Kurulmasına İzin Verşlmesiyle Tugut Özal Genel Başkanlığında Anavatan Partisi Kuruldu.
Anavatan Partisi 1983 İle 1991 Arasında Kesintisiz İktidarda Kaldı. Önce Cummurbaşkanı Tugut Özal Ani Bir Şekilde Bilinmeyen Bir Sebeple Hayatını Kaybetti.
Ardından Türkiye Yine Bir Koalisyon Hümümeti Dönemi Yaşadı.
Din Düşmanlığının Zirve Yaptığı Cadı Avının Başlatıldığı 1995`te Ülke Bir Erken Seçime Gitti.
Seçimden İslami Duyarlılığa Sahip Ve İslami Siyasetin Tek Sesi Olan Refah Partisi Birinci Parti Çıktı.
Daha Sonra 1996`da Refah-Yol Hükümeti Kuruldu. İslami Duyarlılığa Sahip Bir Başbakanı Hazmedemeyen Asker Bir Ez Daha Halkın İardesine İpotek Koydu.
28 Şubat Postmodern Darbesiyle Refah-Yol Hükümeti Düşürüldü.
Ve Ülke İçinde Tam Bir Din Düşmanlığı Yaşanmaya Başlandı. İmam Hatipler Kapatıldı. Başörtülüler Okullardan Atıldı.
Namaz Kılan Memurların Görevine Son Verildi. Kuran Dersi Verenler İşkencelerden Geçirilerek Tutuklandı.
Refahyol Hükümetinin Sona Ermesiyle 28 Şubat Sürecinin Ne Kadar Devam Edeceği Tartışmaları Da Yaşandı. Emekli Org. İsmail Hakkı Karadayı'dan Tsk'nın Zirvesinde Nöbeti Devralan Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun "28 Şubat Bin Yıl Sürecek" Sözü Literatürde Yerini Aldı.
2012 Yılında Meclis Bünyesinde De Darbeleri Araştırma Komisyonu Kuruldu. Komisyon, 28 Şubat'ı Da Mercek Altına Alarak, Aktörlerini Dinledi. Kısa Sürede De Dava Açıldı.
Darbelerle Hesaplaşılıp Darbecilerin Yargılanması” İddiasıyla Başlayan Ve Kamuoyunda Yüksek Beklentiler Oluşturan “Darbe Dâvâları” Çökertildi.
Dönemin Başbakan Başdanışmanının, “Orduya Kumpas Kuruldu” Açıklamalarıyla, 28 Şubat “Postmodern Darbe” Dâvâsı Tasfiye Edildi.
“28 Şubat”In Üzerindeki Sır Perdesi Kaldırılmadı. Gerçekler Saptırılıp Tersyüz Edildi.
“Karargâh”A Doluşup 28 Şubat`ı Ayakta Dakikalarca Alkışlayan Bürokratlar, Üniversite Rektörleri – Hocaları, Yüksek Yargı Mensupları, İş Adamları Ve Sendika Temsilcileri Sorgulanmadı.
Tarihler 27 Nisan 2007`yi Gösterdiğinde Asker Bir Kez Daha Sahneye Çıktı.
Genelkurmay Başkanlığı'nın İnternet Sitesinden Yapılan Bir Açıklama Türkiye'yi Sarstı, Siyasi Dengeleri Alt Üst Etti.
Yayınlanan Metinde, "İrticai" Olarak Nitelenen Bazı Faaliyetlerden Örnekler Veriliyor, Bir Yandan "23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı" İle Aynı Günde Düzenlenmeye Çalışılan "Kuran Okuma Yarışması"Na Dikkat Çekiliyor, Diğer Yandan Da Urfa, Mardin, Antep Ve Diyarbakır'da "O Saatte Yataklarında Olması Gereken Ve Yaşları İle Uygun Olmayan Çağ Dışı Kıyafetler Giydirilmiş Küçük Kız Çocukları"Ndan Bahsediliyordu.
Ancak Metindeki Esas Vurgu Başka Bir Noktayaydı. Genelkurmayın Metninde Cumhurbaşkanlığı Seçimi Sürecinde "Laikliğin Tartışılması"Nın Bir Sorun Olduğu İfade Ediliyor Ve "Unutulmamalıdır Ki, Türk Silahlı Kuvvetleri Bu Tartışmalarda Taraftır Ve Laikliğin Kesin Savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri Yapılmakta Olan Tartışmaların Ve Olumsuz Yöndeki Yorumların Kesin Olarak Karşısındadır, Gerektiğinde Tavrını Ve Davranışlarını Açık Ve Net Bir Şekilde Ortaya Koyacaktır" Deniliyordu.
Genelkurmay'ın "Siyasete Ayar Verme"Ye Çalışan Açıklamasının Ardından Medya, Siyaset, Akademi, Bürokrasi Ve İş Dünyasının Pek Çok Mensubu Tavrını Çok Açık Biçimde Ortaya Koydu. Elbette, Hükümetten, Siyasetten Ve Demokrasiden Yana Bir Tavır Değildi Bu. Askerden, Askeri Müdahaleden Yana Bir Tavırdı. Chp Başta Olmak Üzere Siyasetin Bütün Mağlup Güçleri Genelkurmayın İmdada Yetiştiklerini Düşündüler. Genelkurmay Bir Muhalefet İhtiyacını Karşılamış Oluyordu Esasında. Nitekim Bir Chp Yöneticisi, E-Muhtıradan Bir Gün Sonra Meydanlarda "Türk Ordusu, 27 Nisan'da Bizim Sesimizi Duymuş, Bizim Sesimize Sahip Çıkmış, Demokrasiye Sahip Çıkmıştır. 27 Nisan'da Türkiye Cumhuriyeti'nin Gerçek İradesine Sahip Çıkmıştır" Diye Haykırıyordu.
Ülkenin Seçilmiş Hükümetine Karşı Yayınlanan Bu Bildiri, Milletin İradesine Çarptı. Darbe Çığırtkanları Bir Kez Daha Hayal Kırıklığına Uğradı. 27 Nisan, ‘Ya Bunları Yaparsınız, Ya Da Sopa Yersiniz` Mesajı Taşıyan Bir Tehditti. E – Muhtıra, Post – Modern Bir Darbe Girişimiyle Yönetimi Ele Almadan, Yönetimdekilere Baskı Yoluyla İktidara Hükmetme Girişimiydi. Her Dini Faaliyeti, Dinin İstismarı Diye Niteleyerek Temel Hak Ve Özgürlükleri Yasaklama Çabasıydı. Oysa Bir Hukuk Devletinden Söz Edebilmek İçin Her Vatandaş İnancını Özgürce Yaşayabilmeliydi.
Rehber Tv / Analiz haber