Bir grup askerin darbe girişimini değerlendiren insan hakları dernekleri, darbelerin hak ve hürriyeti çiğnediğini belirttiler. Ordunun mutlak bir şekilde denetime açık, şeffaf haline getirilmesi gerektiğine vurgu yapan insan hakları dernekleri, denetime açık olmayan bir ordunun tehlike arz ettiğini söylediler.

Darbe girişiminin kabul edilebilir bir şey olmadığını dile getiren İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği (HÜR-DER) Başkanı Şaban Dalgın, ordunun siyaseti dizayn etmek için kullanılacak bir malzeme olmaması gerektiğini belirtti.

“Darbeler insan haklarını tamamen sınırlayan, kimi zaman yok eden kimi zaman da değişik şekillerde çiğneyen, insanlık onuruna yakışmayan ve diktatörlüğü ortaya çıkan girişimlerdir.” diyen HÜR-DER Başkanı Dalgın, “Ne yazık ki 15 Temmuz tarihinde bir darbe girişimi oldu. Bu girişimi yapanları lanetliyoruz. Çünkü darbeler hak ve hürriyeti çiğneyen, kısıtlayan, insanları köleleştiren, halkı istediği gibi ekip biçeceğini zan eden, beyinsiz diktatör insanların yaptığı girişimlerdir. Bu girişimlerden bir tanesini de işte daha yeni gördük.” dedi.

“Bu memleketin topluma tehlike arz edecek bir orduya ihtiyacı yoktur”

Türkiye`nin büyük bir orduya ihtiyacı olmadığının altını çizen Dalgın, “Evet, güçlü bir ordu olsun ama teknik acıdan olsun. Bu alçak darbe girişiminde adamlar kendilerine elaman bulmadıkları için darbeyi istedikleri seviyede gerçekleştiremediler. Orduya eleman doldurup insan kaynakları açısından zengin bir hale getirmek doğru değildir. Ordu devletin kendi siyasetini dizayn etmek için kullanılacak bir malzeme değildir. Ordu sivil denetime açık hale getirilmesi lazım. Nasıl oluyor da yüzlerce, binlerce insan örgütlenmiş ve bundan yetkililerin haberi yok. Belki haberleri vardır ama bu kadar canice bir plan yaptıklarından haberi yoktur. Bu memleketin topluma tehlike arz edecek bir orduya ihtiyacı yoktur. Ordu dış ülkelere karşı güvenlik için ihtiyaçtır. Ama ordunun mutlak bir şekilde denetime açık, şeffaf hale getirilmesi gerekir. Denetime açık olmayan, ne yaptığı belli olmayan bir ordunun halka tehlike olma dışında bir özelliği yoktur.” ifadelerini kullandı.

“ABD bu işi zamana yayıp, ipe un seriyor”

Fethullah Gülen`in Amerika tarafından iade edilmemesini de değerlendiren Dalgın, şöyle konuştu: “Amerika bu darbe girişiminde Fethullah Gülen`in bu işle bağlantılı olup olmadığı ile ilgili bir belge istiyor. Şimdi Fethullah Gülen`in çalışma şekli bellidir. Amerika ipe un seriyor ve Türkiye`yi kandırmaya çalışıyor. ABD`nin darbe girişiminde bulunan uçaklara havada yakıt ikmali yaptığı biliniyor. ABD bu işi zamana yayıp, ipe un seriyor.”

“Bu darbe girişimi sadece meşru bir iktidara karşı değil topyekûn halka karşı yapılmış bir darbe teşebbüsüdür”

İnsan Hakları Cemiyeti Başkanı Mehmet Karadağ ise darbe girişiminin halka yönelik yapıldığını söyleyerek, şunları ifade etti: “Aslında bütün darbelerin özünde halka yönelik bir fiil söz konusudur. Çünkü darbecilerin amacı meşru yollarla ele geçiremedikleri güç ve iktidarı hukuk dışı yollarla ele geçirme çabasıdır. Böyle olunca meşru bir iktidar, meşru bir yönetime karşı girişilen darbeler aynı zamanda halkın iradesine ve halka karşı yapılmış olur. Nitekim bu darbeyi de o darbeler çerçevesinde değerlendiriyoruz. Bu darbe girişimi aslında sadece meşru bir iktidara karşı ya da seçilmiş iktidara karşı yapılmış değil topyekûn bir halka karşı yapılmış bir darbe teşebbüsüdür. Zaten sonucuna baktığımızda darbeye direnen halkın bedel ödediğini de görüyoruz. Bu gerçekten Türkiye halkı için takdire şayan bir durumdur. Darbeye karşı direnenler farklı partilerden, farklı siyasi görüşlerdendir, buna halk diyebiliriz. Darbe halka karşı olmuştur ve halk bu darbeye karşı direnmiştir.”

Yaş ile kuruyu ayırılmalı, masum insanların hak ve hukukunu gözetilmeli

Karadağ, “Darbenin hemen sonrasında darbecilerle ilgili çalışmalar başlatıldı,  fiili olarak darbeye katılanlar gözaltına alındı. Şu anda binlerce kişi gözaltına alınmış diye biliyoruz ve bu süreç tabii ki devam edecek. Şimdiye kadar belli çevrelerin bu çeşit bir darbeye hazırlık yaptığı belki de bilinmekteydi hatta bunla ilgili duyumlar alınmıştır, fakat bu derece çılgınca bir kalkışma beklenmiyordu. Düşünün Cumhurbaşkanının yaverleri, Genelkurmay Başkanının en yakınındaki isimler bile darbede fiili olarak yer aldılar. Bu noktada bir istihbarat zafiyetinin olduğu bütün çevreler tarafından konuşuluyor, öncelikle bunun giderilmesi gerekiyor.  Yapılması gereken öncelikle yapısal bir sorun olan bu meselenin halledilmesidir. Kurumlar arasındaki bu istihbaratın akışı bu noktadaki bazı yasal veya yapısal sorunlar giderilmelidir, zannedersem bununla ilgili yasal adımlar atılacaktır. Ayrıca ordu içerisinde olan darbeciler dışında buna destek olan, zemin hazırlayan; bürokraside, yargıda ve emniyette de temizliğe gidilmesi lazım. Fakat bunların ciddi bir şekilde alınması gerekiyor. Hukuk çerçevesinde, yaş ile kuruyu ayırarak, masum insanların da hak ve hukukunu gözeterek yapılması gerekiyor.” diye belirtti.

“Bu darbe zihniyetini taşıyan ve Fetullahçı Terör Örgütü denilen yapının gerçekten de son noktada silahlı örgüt olduğu tescil edildi.” diyen Karadağ, süreçle ilgili son olarak şunları söyledi:

“Bunlara kesinlikle geçit verilmemelidir ve en sert şekilde önlemler alınmalıdır. Artık bunun mazereti de kalmamıştır. Cumhuriyet tarihinde fiili darbeler, muhtıralar olmuş ve genellikle darbelerden sonra darbe süreci dediğimiz bir süreç başlamış bu süreçlerde maalesef halk zarar görmüştür. Örneğin 60 ve 80 darbesinde askeri dikta rejimleri ortaya çıkmıştır, hak hukuk askıya alınmıştır. 1980-82 yılları arasında Türkiye de ne meclis ne anayasa ne de kanunlar vardır. Sadece beş kişilik bir cuntanın tamamen kendilerine göre aldıkları kararlarla ülke yönetilmiştir. Binlerce, belki milyonlarca insan fiili olarak darbeden zarar görmüştür. İşkenceler, gözaltılar, kayıplar, ülke ekonomisinin alt üst olması, tabi ki bütün bunlar toplum için geriye gidiştir. Bunlara tabi ki izin verilmemelidir bu anlamda aslında yapılması gerekenler halkında psikolojik olarak bu şekilde bilinçlendirilmesi, darbeci düşünce ve zihniyetlere prim verilmemesi noktasında ciddi bir eğitim gerekiyor. Bence bunun eğitim müfredatına da alınması gerekiyor. Toplum bu konuda sürekli diri tutulmalıdır. Şu anda Türkiye toplumunun o noktada belli bir mesafeye geldiğini memnuniyetle söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı. (M. Hüseyin Temel – İLKHA)