Türkiye ile siyonist israil arasındaki ilişkiler darbe dönemleriyle beraber özellikle 1990‘lı yıllarda yoğunlaştı.
90`lı yıllarda yönetim zaaflarından istifade eden siyonisler, ülkedeki kurumlara yerleştirdikleri adamları sayasinde Türkiye`nin iç ve dış politikasına yön verdi.
2000`li yıllarda ve özelikle AK Parti iktidarı ile birlikte Türkiye siyonist israil ilişkileri Şeyh Ahmet Yasin ve Abdulaziz Rantisinin israil tarafından hunharca katledilmesi nedeniyle bozulmaya başladı.
2006`daki Lübnan savaşı ve 2008`deki Furkan Savaşı nedeniyle ilişkiler daha da zayıfladı.
2009‘daki Davos görüşmelerinde başbakan Erdoğan`ın “Ona Minute ”çıkışı sonrası ise kopma noktasına geldi.
31 Mayıs 2010 ‘da siyonist israil`in abulaka altındaki Gazze`ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırması sonrası ilişkiler tamamen koptu.
Mavi Marmara gemisi hadisesinden sonra siyonist israil ile türkiye arasında meydana gelen gerilimi sona erdirmek üzere defalarca görümeler yapıldı.
Son olarak Haziran 2016 tarihinde İtalya`nın başkenti Roma`da Türkiye ile siyonist israilli yetkililer bir araya geldi.
Yapılan müzakereler sonucu anlaşma 26 Haziranda Roma`da sağlandı.
Ancak, Türkiye`nin daha önce ilişkilerin normalleşmesi için şart koştuğu, Gazze ablukasının kaldırılması maddesinin uygulanmadan anlaşma sağlanması, başta Türkiye olmak üzere Filistin`in haklı davasına gönül verenlerin tepkisine neden oldu.
Bu konuda Filistin`in haklı davasına destek verenler tarafından yapılan açıklamalarda “Bu anlaşma Filistin, özellikle de Ggazze deki mazlum, mağdur müslüman halkın sıkıntısını gidermeye ve haklarının korunmasına yönelik yapılmış bir anlaşma değildir. Türkiye`nin uluslararası pozisyonunu gözeterek yaptığı bu anlaşma israil`in işine yaramıştır. Ablukanın kaldırılması yerine şartlı bir şekilde hafifletilmesi ise kabul edilemez. Bu haliyle söz konusu anlaşma; israil`in gazze üzerindeki ablukasını meşrulaştırmıştır” denildi.
Son günlerde işgalci israil`in Filistin topraklarında yeni yerleşim birimlerine onay verdiğini, Filistin halkına yönelik baskı ve zulümlerine devam ettiğini, hatta gönderilen yardım malzemelerinin zamanında dağıtılmasını bile çeşitli bahanelerle engellediğini görüyoruz.
Öyle gözüküyor ki Gazze`yi rahatlatmak için çaba göstermek ne kadar doğru bir girişim ise, siyonisisrail`e güvenerek anlaşmalarına sadık kalacağını beklemekte bir o kadar yanlış bir anlayış.
Çünkü Mavi Marmara ve özgürlük filosu insanlık dışı ablukayı aşıp, Gazze'yi terör rejimi israil'in işgal toprağı sayan ablukayı delebilmek, Filistin halkının tercih ettiği Gazze otoritesinin yanında olduğunu ortaya koyabilmek için yola çıkmıştı. Mavi Marmara ve özgürlük filosu, yardıma muhtaç bir topluma uzatılan yardım elinden öte, o toplumun yardıma muhtaç olmadan özgürce, hakça ve insanca yaşayabilmesini sağlamayı amaçlamıştı. Dolayısıyla Mavi Marmara'nın ve şehitlerin yola çıkış amaçlarına hizmet etmeyen bir anlaşma, kabul edilemez. bu bağlamda yapılan anlaşma Gazze'ye uygulanan ablukayı kaldırmak bir yana, ambargoyu kaldırdığını dahi garanti etmeyen, hatta siyonist israil'in çizdiği sınırlar içerisinde konulan hükümlerle bu ablukayı meşrulaştıran bir anlaşmadır.
Bu nedenle kendi peygamberlerine dahi ihanet ederek onları katleden bir topluluk olan israil`le, işgal ettiği tüm Filistin topraklarından kayıtsız, şartsız çekilinceye kadar başta askeri anlaşmalar olmak üzere yapılan tüm anlaşmaların feshedilmesi, Mescid-i Aksa ve Kudüs`ün özgürlüğü için gerekli adımların atılması kamuoyunun en büyük beklentisidir…
Kaynak: rehber tv