Zaman zaman kanlı çatışma ve katliamlara sahne olan ülkede Müslümanlar İslami faaliyetlerini genelde medrese ve camilerde sürdürürken, Hıristiyanlar yoğun misyonerlik çalışmaları yürütüyor.
Afrika’nın nüfus bakımından en büyük ülkesi konumunda olan Nijerya, Cumhuriyet ile yönetiliyor. Yaklaşık 150 milyon nüfusa sahip ülkenin başkenti Lagos’tur. Diğer önemli şehirleri İbadan, Sokoto, Ogbomoşo, Kano, Kaduna, Oşogbo, İlorin, Abeokuta, Majduguri, Akure’dir. Nijerya çok değişik etnik unsurların bir arada yaşadığı bir ülkedir. Bu etnik gruplar Hausa, Yoruba, İbo, Fulani ve Kanur’lardır. Ülkenin para birimi Naira, resmi dili İngilizcedir. Halk arasında Hausa, Yoruba, İbo dilleri gibi değişik yerel diller de konuşulmaktadır.
Afrika’nın nüfus bakımından en büyük ülkesi konumunda olan Nijerya, Cumhuriyet ile yönetiliyor. Yaklaşık 150 milyon nüfusa sahip ülkenin başkenti Lagos’tur. Diğer önemli şehirleri İbadan, Sokoto, Ogbomoşo, Kano, Kaduna, Oşogbo, İlorin, Abeokuta, Majduguri, Akure’dir. Nijerya çok değişik etnik unsurların bir arada yaşadığı bir ülkedir. Bu etnik gruplar Hausa, Yoruba, İbo, Fulani ve Kanur’lardır. Ülkenin para birimi Naira, resmi dili İngilizcedir. Halk arasında Hausa, Yoruba, İbo dilleri gibi değişik yerel diller de konuşulmaktadır.
Coğrafi konumu itibarı ile Batı Afrika ülkelerinden olan Nijerya, kuzeyden Nijer, kuzeydoğudan Çad, doğudan Kamerun, güneyden Atlas Okyanusu, batıdan Benin`le çevrilidir. Ülke, genelde tropikal iklimin etkisindedir. Federal bir sistemin hâkim olduğu Nijerya`da eyalet yönetimleri geniş yetkilere sahiptirler. Merkezi yönetimde çok partili demokratik sisteme tam anlamıyla ancak 1994`te geçilebildi. Bununla birlikte birçok askeri ihtilalin yaşandığı Nijerya`da askeri rejimin izleri hâlâ etkisini göstermektedir. Yeni sisteme göre devlet başkanı halk tarafından seçilmektedir. Nijerya BM, Afrika Birliği Örgütü, OPEC, IMF gibi uluslararası örgütlere üyedir. İslâm Konferansı Örgütü`ne 1986`da katıldı, ancak içerdeki Hıristiyan azınlığın baskısına boyun eğerek üyelikten çekildi.
Petrol bakımından zengin; halkı ise fakir
Nijerya ekonomisini ayakta tutan petroldür. Ülke aynı zamanda zengin doğalgaz yataklarına sahiptir. Nijerya ekonomisinde petrolün önemine rağmen ülke hâlâ bir tarım ülkesidir. Çalışan nüfusun yüzde 43`ü tarım alanında iş görmektedir. Hayvancılık ve balıkçılığın da ekonomiye önemli katkısı olmaktadır. Kalay, demir, kireç taşı, kolumbit ve altın cevheri gibi çeşitli madenler de çıkarılmaktadır. Nijerya, Afrika’nın en fazla petrol üreten ve ihraç eden ülkesi olmasına rağmen petrolden elde edilen gelirler maalesef halka yansımıyor. Özellikle Müslümanların yaşadığı Nijer Deltası’nda petrol çıkmasına rağmen petrolün sağladığı imkânlardan batıda yaşayan Hıristiyan elitler faydalanmaktalar. Müslüman gençler işsizliğin pençesinde kıvranırken, batı tarzı okullardan mezun olan Hıristiyan çocukları çok kolay iş bulabilmektedirler.
150 milyonluk nüfusun yüzde 70’i Müslüman
Resmi kayıtlara göre halkın yüzde 51`i Müslüman’dır. Ancak Müslümanlar, nüfusun yüzde 70’ini oluşturduklarını belirtiyor. Müslümanların geneli Sünni ve Malikidir. Müslümanlardan sonra yüzde 33 orana sahip olan Hıristiyanlar gelir. Hıristiyanların beşte dördü Protestan, geri kalanı Katolik’tir. Halkın yüzde 16`sını da yerel dinlere bağlı animistler oluşturur. Çok az sayıda da Yahudi vardır. Yahudiler nüfuslarının az olmasına rağmen siyasi olarak güçlü ve yönetime baskı yapabilecek konumdalar. Müslümanlar daha çok kuzeyde, Hıristiyanlar ise güneyde yoğundurlar. Kuzey kesiminin kısmen çöllük arazi ile güneyinin ise daha çok ormanlarla ve tarıma elverişli alanlarla kaplı olduğunu eklemeyi unutmayalım. Müslümanlar, Nijerya Birliğini oluşturan 36 eyaletten Kuzey Nijerya’da bulunan 19’unda çoğunluğu temsil etmekte olup diğer 17 eyalette farklı oranlarda bulunmaktadırlar. Mutlak İslami çoğunluğa sahip bu ülkenin devlet başkanlığını Goodluck Ebele Azikiwe Jonathan yürütüyor. Hukuk sistemi genellikle İngiliz hukuk sisteminin bir kopyasıdır. Çeşitli eyalet meclislerinin İslâm ahkâmının tatbikine yönelik kararları bu yüzden uluslararası düzeyde tepkiyle karşılanmakta, dünya kamuoyunun baskılarıyla ülke geri adım atmaya zorlanmaktadır.
Ülkede ciddi bir dinî mücadele yaşanıyor. Genellikle Batılı ajanslardan haber devşiren medya organlarındaki Nijeryalı Müslümanlara ilişkin yayınları iyice süzgeçten geçirmeden doğruluğunu kabullenip yorumlamak ciddi yanılgılara sebep olacaktır.
İslami Hareketlerin faaliyetleri kısıtlanıyor
Diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi Nijerya`da da sömürge dönemi bir cahilleştirme ve fakirleştirme dönemi oldu. Bu yüzden Müslümanlar hem dinlerini öğrenme fırsatı bulamadılar, hem de geçim derdine düşürülerek dini konulara daha az önem vermeleri sağlandı. Eski diktatör Babangida da Müslümanlara sürekli baskı yaptı ve İslâmi çalışmalara fırsat vermedi. Onun döneminde çok sayıda Müslüman inançlarından ve düşüncelerinden dolayı hapse atıldı. Bu baskı uygulaması İslâmi anlayış sahiplerinin davalarını insanlara anlatmalarını engelledi. Buna rağmen İslâm`a gönül vermiş çok sayıda insan bütün baskılara göğüs gererek inançları için samimiyetle çalışmaktan geri durmadı.
Diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi Nijerya`da da sömürge dönemi bir cahilleştirme ve fakirleştirme dönemi oldu. Bu yüzden Müslümanlar hem dinlerini öğrenme fırsatı bulamadılar, hem de geçim derdine düşürülerek dini konulara daha az önem vermeleri sağlandı. Eski diktatör Babangida da Müslümanlara sürekli baskı yaptı ve İslâmi çalışmalara fırsat vermedi. Onun döneminde çok sayıda Müslüman inançlarından ve düşüncelerinden dolayı hapse atıldı. Bu baskı uygulaması İslâmi anlayış sahiplerinin davalarını insanlara anlatmalarını engelledi. Buna rağmen İslâm`a gönül vermiş çok sayıda insan bütün baskılara göğüs gererek inançları için samimiyetle çalışmaktan geri durmadı.
Çalışmalar daha çok cami ve medreselerde yürütülüyor
İslâmi çalışmalar daha çok camilerde yürütülüyor. İslâmi eğitim çalışmaları da genellikle camilerde veya camilerle bağlantısı olan medreselerde yürütülüyor. Devlet İslâmi amaçlı örgütlenmelere ve siyasi faaliyetlere pek fırsat vermiyor. Bunda ülkedeki Hıristiyan ve Yahudi kitlenin devlet üzerindeki baskısının da etkisi var. Sayıları sadece birkaç bin olan Yahudiler siyasi alanda oldukça etkililer ve bu etkinliklerini Müslümanların aleyhine değerlendiriyorlar. Hıristiyanlar Müslümanları sürekli rahatsız ediyor, bazen onları tahrik ederek çatışmaların çıkmasına yol açıyorlar. Hıristiyanlar ülkede yoğun bir misyonerlik faaliyeti de yürütüyorlar.
Hıristiyan misyonerler her tarafta cirit atıyor
Nijerya’nın başkenti Lagos’taki Müslüman liderler ve âlimler misyonerlik faaliyetlerinin ülkede büyümesi hususunda zaman zaman uyarılarda bulunuyor. Müslüman liderlerden biri bu tehlikeli süreci şöyle dile getiriyor; “Misyonerler artık eskisi gibi faaliyetlerini saklamamaktadırlar. Zira dikkat çekecek ölçüde güce ve maddi imkânlara ulaşmış durumdalar. Açık bir şekilde kurumlarını ilan ediyorlar. Yüzde 76’sını Müslümanların oluşturduğu bir ülkede örneğin Jos kentinde gözler, Hıristiyanlık dinine tabi olmaya çağıran bir sürü levhaya takılabilir.
Abartı olsun diye her tarafta misyoner levhaları asılı
El-Cezire kanalının Nijerya hakkında yayınladığı bir programda gazeteci Esed Taha, Jos kentini ‘Afrika’nın ortasını ve batısının tamamını misyonerlik faaliyetlerinin ana merkezi’ olarak vasıflandırmış ve tahminlere göre bölgede Hıristiyanların sayısının 50’li yıllardan beri 5 kat arttığını belirtmişti. Taha devamla; “Jos sokaklarında gezdiğinde ne tarafa gidersen git karşına beyaz suratlar çıkıyor. Bunların az kısmı yabancı yatırımcılar olup çoğunluğu misyoner kurumların aktivistleridir. Nereye sırtını dönersen dön, nereye bakarsan bak, abartılı görünsün diye mutlaka sana bir kilisenin ya da misyonerlik heyetinin yolunu gösteren bir levha bulursun. Bu kiliselerin varlığının sebebi şehrin nüfusunun çokluğu ya da şehirdeki Hıristiyanların oranı değildir. Sadece şehirdeki Müslümanların gözüne kışkırtıcı görünmesi içindir. Misyoner aktiviteler her alanı kapsayacak şekilde genişlemiştir” diye açıklamada bulunmuştu.
Ya Hıristiyanlık ya cehalet…
Tüm Afrika’da kol gezen misyonerler ve sömürgeci devletler, eğitim sürecinde ilerlemeye çalışan, genelde Afrika devletlerinin, özelde Müslüman halkın yakasını bırakmaya pek de niyetli değil. Afrika’da yapılan ve hızla yayılan Katolik okullar, bulundukları bölgelerin en iyi örneklerini teşkil edince, kimse devlet okulu yapmaya lüzum görmemiş. Zaten istese de ekonomik şartlar buna sürekli engel olmuş. Ancak Avrupa devletleri tarafından Afrika’ya yapılan eğitim yardımları, sadece bu Katolik okullara aktarılıyor. Dolayısıyla uygulanmak istenen siyaset, ya çocukların okuyup Hıristiyan olmalarına ya da okumayıp cahil kalmalarına yönelik uygulanıyor. Bu tablo karşısında Müslüman halk ise, çocuklarını bu okullara göndermek yerine hâlen geleneksel eğitim sisteminin devam ettiği medreselere göndermeyi tercih ediyor.
Tek alternatifleri medreseler
Müslüman Afrika halkı medrese eğitimine büyük önem veriyor. Onlar için Kur’an ilmi olmadan başka bir ilmin manası yok. Medreselerin gelenekler üzerine oturan sistemi, halkın ihtiyaçlarına göre şekillenmiş durumda. Medreselerde, Afrika’nın her ülkesinde uygulanan ve vazgeçilmez bir yöntem olan defter ya da kalem kullanmaksızın, sadece öğretmenin söylemesi, çocukların da tekrarlayarak öğrenmesi ve ezberlemesi yöntemine dayanan bir eğitim sistemidir. Zorluklarla elde edilen bilginin daha kutsal ve sağlam olduğuna inanan insanlar, çocuklarını bazen en uzaktaki medreseye veya okula gönderebiliyor. Hatta kimi zaman büyük şehirlerden kasabalardaki geleneksel medreselerde eğitim almak için yatılı olarak gönderiliyor çocuklar. Luh adı verilen tahta levhalar üzerine yazılan her bilgi ve ayet, ezberleninceye dek silinmeden bekletiliyor; kimse ezberini iyice tamamlamadan silmeye cesaret edemiyor levhalara yazılanları. Ancak bir günden fazla da kalmıyor levhalara yazılanlar. Çocuklar sabahtan medrese dersine, öğlen okullarına gidiyor; akşam ise yine okul çıkışlarında medreseye uğramadan evlerine dönmüyorlar.
Müslüman Afrika halkı, karşılaştığı her türlü zorluğa rağmen eğitim konusunda kendi alternatifini üretmiş ve çocuklarının eğitimi için çaba sarf etmiş. Neredeyse her aileden bir hafızın çıktığı bu yerlerde insanlar, her daim sömürgeye ve misyoner faaliyetlere karşı direnmiş; eğitim yolunda atılması gereken her türlü adımı koşullar elverdiğince atmış.
Bako Haram lideri Batı tarzı eğitime karşıyız dedi şehid edildi
Bako Haram`ın anlamı, Afrika’nın yerel dillerinden Hausacaya göre, "Batılı eğitime hayır, ya da Batılı hayat haramdır" şeklinde. Örgüt, Nijerya`nın şer’i kuralların geçerli olduğu kuzey bölgesinde kuruldu. 2002 yılında Muhammed Yusuf isimli medrese öğretim görevlisi âlim tarafından kuruldu. Başlangıçta bir öğrenci hareketi olan yapı, kısa sürede geniş bir halk tabanına kavuştu. Bu yönüyle Afganistan`daki medrese öğrencileri tarafından kurulan Taliban Örgütü`ne benzetildi. Uzun yıllar Batılı devletlerin sömürgesi olarak kalan altın madeni zengini Nijerya`da Müslüman kitleler üzerinde nüfuzunu arttıran Bako Haram, kabile ve din savaşlarına katılmayarak eğitim faaliyetlerine ağırlık verdi. Örgüt lideri Muhammed Yusuf, Batılı eğitim sistemine karşı çıkarak, Kur`an`ı ölçü edinen bir eğitim sistemini savundu. Yusuf`un akıcı bir İngilizceyle BBC`ye verdiği mülakat ise son mesajları olarak dünyaya yansıdı. Yusuf bu mülakatında, Müslümanlara laik, Allah`ın varlığını reddeden bir eğitim sisteminin dayatıldığını, kendilerinin de buna karşı mücadele verdiğini ifade etmişti. Ve Muhammed Yusuf, Mayduguri kentinde gözaltına alınıp askeri kışlada sorgulandıktan sonra şehid edilmişti.
Çıkarılan çatışmalarda Müslümanlar katlediliyor
Nijerya’daki Hıristiyan ve laik bürokrasi, dört eyalette uygulanan şeriat yönetiminden rahatsız olduklarını sürekli ifade ediyor. Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki etnik ve dini çatışmaların şeriattan kaynaklandığını iddia ediyorlar. Hıristiyanlar ufak bahaneler öne sürerek sürekli Müslüman kesimleri provoke ederek çatışmaların çıkmasına sebep oluyor. Çıkan çatışmalarda da her seferinde yüzlerce kişi hayatını kaybediyor. Ancak Hıristiyanlar genelde; Müslümanların köy ve kasabalarına baskınlar düzenleyerek çocuk kadın demeden korkunç katliamlara imza atıyorlar.
Nijerya’nın geçmişi ve İslami hareket önderi Şeyh Osman
Nijerya’da İslam, fiili olarak miladi onuncu yüzyılın ortalarında Endülüs fakihleri vasıtasıyla yayıldı. Sudan’la ülke arasındaki ticaret yolu da yeni gelen dinin güçlenmesine katkıda bulundu. Hausa Kabilesi’nin çok sayıda Nijeryalı’nın İslam’a girmesinde büyük rolü oldu. Nijerya’da İslam’ın yayılmasında dönüm noktası, 1804 yılında Osman Dan Fodyo (Osman Bin Fodyo ya da diğer adıyla Şeyh Osman) liderliğinde Reform Hareketi’nin kurulmasıydı. Zira bu hareket, Nijerya’nın kuzeyinin Sokoto Hilafeti adıyla İslam hükmü altında birleşmesiyle sonuçlanmıştır. Osman Dan Fodyo 1817`de vefatı sonrası Sokoto devletinin başına yine kendisi gibi bir ilim adamı olan oğlu Muhammedu Bello geçti. Birçok saltanat ülkeyi ele geçirmeyi denemişse de yaklaşık 75 yıl boyunca ülke İslami hükümlerle yönetilmişti. Daha sonra Rabiğ Bin Zübeyr’in idaresindeki Borno Saltanatı 1893 yılında ülke yönetimini ele geçirmiştir. İngiltere, sömürgecilik döneminde (1900-1960) Nijerya’ya İslam kanunları yerine kendi kanunlarını dikte ettirdi. Öyle ki İslami kanunlar bir anı olarak kaldı. Bağımsızlıktan sonra da durum aynı şekilde devam etti. Hatta Hıristiyanlar ülkede büyük nüfuz sahibi oldu.
Furkan Can / İnzar Dergisi / Ocak 2012