Bir dizi programlara katılmak üzere Batman’a gelen Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş, yaz Kur’an kursları, seçmeli dinî derslere branş dışı hocaların girmesi gibi konuları İLKHA’ya değerlendirdi.
Yaz Kur’an kursların bitmesiyle çocukların kurslarda öğrendiklerini unutmamaları hafta sonlarında camide tekrar etmeleri yönünde bir çalışmaları olduğunu söyleyen Prof. Erbaş, seçmeli dinî derslere branş dışındaki bazı öğretmelerin girdiğini, bu sorunun giderilmesi için müftülük ve milli eğitim müdürlüklerinin işbirliği yapması gerektiğini kaydetti.
Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş ile yaptığımız röportaj:
Yaz Kur’an kurslarını devamlı hale getirecek bir projeniz var mı?
Biz yaz Kur'an kurslarımızda görev yapan hocalarımıza her dönemin başında hizmet içi eğitim veriyoruz. Verdiğimiz eğitimlerde diyoruz ki; ‘Yaz Kur'an kurslarındaki listeleri kaybetmeden hafta sonları Cumartesi veya Pazar günleri tekrar camilerimize alınız, davet ediniz. Yaz Kur'an kurslarında öğrendiklerini tekrar etsinler.’ diyoruz. Bu önemli projelerimizden birisidir. Uygulamaya başlayanlar oldu. Ama tam yerleşmedi. İnşallah ileriye doğru ileri ki yıllarda yaz Kur'an kurslarına devam eden çocuklarımızın okullar açıldıktan sonra Cumartesi-Pazar günleri ya da mesai saatlerinden sonra da camilerimize alarak öğrendiklerini tekrar etmeye yönelik çalışmalarımız var.
Siyer, Kur’an v.b seçmeli dini derslere branş dışı öğretmelerin girmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun önüne geçebilmek için bir çalışmanız var mı?
Seçmeli Kur'an-ı Kerim dersi ve Hz. Peygamberin hayat dersi (siyer) hakikaten ülkemizde son yollarda yapılmış olan en hayırlı kazanımlardan ve çalışmalardan birisidir. Biz bunu çok önemsiyoruz ve tüm öğretmenlerimize özellikle din ve Kur'an derslerine giren öğretmelerimize bu dersleri çok iyi değerlendirmelerini tavsiye ediyoruz. Velilere de çocuklarını bu dersleri seçmeye teşvik etmelerini arzu ediyoruz. Ama öğretmen yetersizliğinden kaynaklandığını düşündüğümüz bazı okullarda branş dışı öğretmenler bu derse giriyorlar ve adeta dersler boş geçiyor. Buna biz olumsuz bakıyoruz. Bu dersler boşa geçirilecek dersler değildir. Bir beden eğitimi veya resim dersi belki de boş geçirilmiyor ama Kur'an-ı Kerim dersi sırf öğretmen olmadığından dolayı branş dışı öğretmenlerce belki başka dersler yapılarak beki 'serbest çalışın' denilerek bu zaman heba ve heder edilmiş olunuyor. Milli Eğitim Bakanlığıyla görüşlerimizde bunu dile getiriyoruz. Müftülüklerimiz ve Milli Eğitim Müdürlükleri mutlaka işbirliği halinde bu dersleri değerlendirmeli bizim müftülüklerimizde ön lisans ilahiyat mezunu ve 4 yıllık ilahiyat mezunu görevlilerimiz bu derslere girebilirler. Onun için okul müdürlerimiz özellikle müftülüklerimizi ziyaret ederek ve irtibata geçerek bu dersleri değerlendirmelerini özellikle arzu ediyoruz.
Yazdığınız 11 kitaptan en az 5’i Hıristiyanlıkla alakalı. Bunun sebebini öğrenebilir miyiz?
Batıda oryantalizm denilen bir anlayış var. Hıristiyanlar, batılı bilim adamları İslam ile ilgili çalışmalar yapıyor ve zaman zaman İslam âlimlerinin anlayışı dışında İslam'ı saptırmak için yaptıkları bazı çalışmalar var. Buna biz oryantalizm diyoruz. Oryantalizmin zıttı olarak ta oksidentalizm denilen yani batıda Hıristiyanlıkla ilgili çalışma yapan Müslümanlar var. Ben de o Müslümanlardan birisiyim. Yani Hıristiyanlıkla ilgili yaptığımız çalışmalarda yazdığımız kitapları, Müslümanlar Hıristiyanlığın ne olduğunu öğrensinler diye yazıyoruz. Hıristiyanlığı tanıtmak ve Hıristiyanlığın propagandasını yapmak için yapmıyoruz. İnciller nedir, onların çelişkileri nelerdir? Hz. İsa Hıristiyanlığı anlatmak için mi gelen bir peygamber midir, yoksa bir İslam peygamberi midir? Bunları çocuklarımıza anlatıyoruz. Ben bir ilahiyat fakültesi hocasıyım dinler tarihi diye bir ders var. O dinler tarihinde Yahudilik ve diğer dinler anlatılıyor. Müslüman bir talebenin bilmesi gereken bilgileri içeren kitaplardır benim kitaplarım. Yoksa Hıristiyanlığı tanıtmak onun propagandasını yapmaya yönelik bir çalışma değildir.
“Kur’an’daki Tekrarlar ve Sırları” isimli basılmamış bir yüksek lisans teziniz var. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
Benim yüksek lisans tezim ‘Kur'an'daki Tekrarlar ve Sırları’. Bu tefsir usulü konularından birisidir. Özellikle medreselerde okuyan talebelerimiz ya da medrese hocalarımız bunu çok iyi bilirler. Tefsir usulünde ‘Tekraru’l Kur'an’ var. Bu konuda bir kaç örnek vereyim. Rahman süresinde ‘Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân’ (Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?) ayeti 31 kere tekrar ediliyor. Bunu hikmeti ve sebebi nedir? Bazı konu, cümle ve kelime tekrarları var. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim de bu tekrar metoduna, tekrar usulüne neden bu kadar önem vermiştir? Sebeb-i hikmeti nedir? Bunları ihtiva eden bir çalışmadır. Özellikle ben buradan hareketle milletimize, insanlarımıza ve Müslümanlara şunu tavsiye ediyorum; Kur'an'ın metodundan ilham alarak biz de öğreneceğimiz şeyleri tekrarlayalım. Mesela hafızlık yapan kardeşlerimiz tekrar etmezlerse hafızlıklarını unuturlar, hatta hafızlık yapamazlar. Hafızlık yapmak tekrardan ibarettir. Dolayısıyla Arapçada bir söz var, ‘el kelâmü izâ tekerrara tekarrara (kelam tekrarlandıkça yerleşir). Cenabı Hak da bunu murat etmiştir. Kur’an’ın bir yerinde bir konu münasebetiyle vahiy etmiş olduğu o ayeti bir başka yerde başka bir konu münasebetiyle yeniden tekrar ediyor ki iyice yerleşsin, Müslümanlar artık bunu unutmasınlar. Bu acıdan çok önemli bir ilimdir tekrar’ul Kur'an.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bizim dinimiz sevgi medeniyetidir. Medeniyetimiz saygı medeniyetidir. Bütün gençlerimize, çocuklarımıza birbirimizi sevmeyi, birbirimize saygı göstermeyi, çsadakat bağları ile birbirimizi sarıp kuşatmayı, sabırla birbirimize tahammül etmeyi ve bu şekilde selamete ulaşmayı diliyorum. Dikkat ederseniz özellikle 5 kavram saydım. Sevgi, saygı, sadakat, sabır ve selamet. Yani sevgi, saygı ve sadakat ile hareket edeceğiz. Bunları yerine getirebilmek için sabır ve tahammül lazımdır. Tasavvuf geleneğimizde de tahammül çok önemli bir yeri vardır. Eğer bu 4 kavramı yerine getirirsek selamete ulaşırız. Selamet de kurtuluş demektir. (M. Sait Çelik-İLKHA)