Borçlu kişi zekât vakti gelmeden önce mevcut tüm borçlarını ödemelidir. Geriye kalan miktar nisaba ulaşıyorsa onun zekâtını verir. Rivayet edildiğine Hz Osman (radiyallahu anh) zekât vakti gelmeden önce elçileri aracılığıyla Müslümanlara haber gönderir, borçlarını ödemeleri gerektiğini onlara bildirirdi. Daha sonra ise mallarından geriye kalanını zekâta tabi tutardı. Hz Osman (radiyallahu anh)`ın bu davranışından, zekât vakti gelmeden önce kişinin borçlarını vermesi ve zekât memurlarına bu gerekçeyle mazeret bildirmemesi gerektiği çıkıyor. İslam dini zekâttan önce, kul hakkı olan borcun eda edilmesini önceler. Borç eda edildikten sonra zekât verilir.
Borç veren kişi borçluyu ödeme konusunda bir rahatlığa bırakmışsa yani borcu olan kişinin hemen ödeme gibi bir zorunluluğu yoksa ve nisap miktarına ulaşmış toplu bir parası da varsa bununla ilgili mezhep imamların farklı görüşleri bulunmaktadır. Şafi mezhebi dışındaki diğer üç mezhebe göre borcu olan kişiye mutlak olarak zekât düşmez. Ancak borç veren kişi borcundan vazgeçerse o zaman zekât vermesi gerekir. Ayrıca Hanefi mezhebi kişinin borcu olsa dahi ekinlerin zekâtı her hâlükârda vermesi gerektiği görüşündedir.
Özetle; borçlu mevcut paranın üzerinden bir sene geçmeden önce borçlarını ödemeli geriye kalan miktarın zekâtını vermelidir. Eğer borcunu, geç ödeme gibi bir imkanı varsa biriktirmiş olduğu paranın zekatını vermesi daha iyidir. Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) bir hadiste şöyle buyuruyor:
Sadaka/zekât malı eksiltmez, sadaka vermekle mal eksilmez. (Müslim)