Doğruhaber

Diyarbakır`da Ticaret Lisesi`ni okurken tanıştı İslami dava ile. Ancak hayat kendisini erken yaşta imtihan süzgecinden geçirir. Babasının baskılarından kurtulmak için hicreti tercih eder. Liseden sonra Diyarbakır Dicle Üniversitesi Muhasebe bölümünü okur. İnanılmaz bir fedakârlık örneği gösterir. Nerde bir sorun varsa oradadır. Nerede bir yük varsa o altındadır. Sessiz ve mahzun, kimselere pek görünmez. Allah (cc) ile öylesine hemhâldır ki kimselere pek görünmeyi sevmez. Bu gizem katar kişiliğine ve zalimlerin hedefi olur.

Aralık 1995 ayında Diyarbakır`da sokakta kaçırılır. Günlerce ses seda çıkmaz kendisinden. Daha sonra bir binanın 7. katından aşağı atılmış olarak bulunur naaşı. Fakat atlamaktan mütevellit olmayan yaralar vardı vücudunda. Anlaşılan o ki kendisini aşağı atanlar, önce korkunç işkencelerden geçirmişlerdi Murat`ı. Hakkında tutulan resmi tutanakta “Yer göstermek amacıyla götürülen binanın 7. katından aşağı atlamak suretiyle intihar etti.” diye yazılmıştı.

“Di zîndana Diyarbekrê

Bı dîlawerî û sabrê

Sırrê xwe tev bırın qabrê”

Ey tarih! Kim bunlara şahitlik edecek? Kim yazacak bu mustazaf şehitleri? Şehit olmak için kendilerinden önce vurulan ağabeylerinin elbiselerini giyen bu yiğitlerin destanını kim yazacak? “Bu gün kıl payı şehadeti kaçırdım.” diye hayıflanan abidevi şahsiyetlere kim değinecek. Alnına vurulan on dörtlünün patlamaması üzerine, “Acaba layık değil miyim?” diye için için yanan bu yürüyen şehitleri kim kaleme alacak?

“Herkese uğradın sen,

Bana küsülü müsün?

Birçoğuna göz kırptın, bana yeminli misin?

Ben senin aşkın ile kavrulurken burada

Ey Şehadet sen bana neden nazlar edersin?”