Savaşlar zahiren silahlarla yapılır. Orduların silah envanterine bakılır, stokları tartılır, askerin eğitimi üzerinden savaşların genel gidişatı değerlendirilir. Göz önünde bu zahiri olguları değerlendiren siyaset bilimi; asıl savaşının “Akıl” olduğunu vurgular. Gerçekten de savaş meydanları akılların mücadele ve çarpışma alanlarıdır.

Savaş meydanlarında askerler- generaller boy gösterir. Büyük liderler için savaş meydanı tüm yerküre gösterilir.

Her ikisini de akıllar, savaş alanını bir satranç Tahtası” olarak ele alır ve opsiyonlarını değerlendirirler.

İnsanlık tarihi boyunca süregelen teknik gelişmelerle yeni silah çeşitleri tedavüle çıkarılmış ve her yeni silahla birlikte daha büyük kıyımlara tahribatlara imza atılmıştır. 21. yy ile birlikte insanlığın zengin kültür birikimine yeni silah çeşitleri eklenmiş oldu. Bunların bazısı geçmişte de kullanılmış ve belki çok cüz`i etkiler bırakmıştır.

Ancak günümüz insanı bu silahların kullanımında sınırsız davrandığı için “Yerel etkiyi küreselleştirmeyi” başarmıştır.

Olayın Müslümanlara bakan vahim yönü ise; bu silahların genellikle onlara doğrultulmuş olmasıdır. Ne yazık ki “Güçlü düşmanlar güçlü silahlara sahipler.” Bu silahlar zannedildiği gibi balistik- biyolojik- kimyasal veya nükleer silahlar değildir.

Bunlar aşikar olup, üç aşağı beş yukarı hangi ülkede ne ne kadardır bilinmektedir.

Yeni çağın etkili silahlarını kısaca zikredecek olursak:

-PARA`NIN Kontrolü: FED( ABD Merkez Bankası) BIST(Dünya borsalarını ve merkez bankalarını kontrol eden mekanizma)- WS(Wall Street)- Londra Menkul Kıymetler Borsası ve İsviçre Bankaları gibi… kuruluşlar tüm para trafiğini ve “Ekonomileri” kontrol ederek, bu gücü silah gibi kullanmaktalar.

-MEDYA: Aynen Para gibi medyanın da Siyonist aklın elinde güçlü bir silah olduğu artık herkes tarafından kabul edilmektedir. Öyle ki medya ile nükleer silahların yapamadığı-yapamayacakları yapılabilmektedir.

-KULLANIŞLI ÖRGÜTLER: Soğuk savaşta proxy war (vekâlet savaşı) piyon ülkeler üzerinden yapılırdı. Şimdilerde çoğunluğu sol örgütler olmak üzere bir kısım silahlı örgüt, çeşitli yollardan finanse edilerek sahaya sürülmektedir.

- ÖZEL GÜVENLİK ŞİRKETLERİ: “Katiller Ordusu da” diyebileceğimiz bu şirketler; başta ABD olmak üzere büyük güçlerin kirli işlerini yaptırdıkları kuruluşlardır. Özel eğitimli bu şirketlerin sloganı da hayli ilginçtir. “No Rules No limits: Kural yok sınır yok” yasalardan muaf tutulan bu şirketlerden G4S- ERİNYS-TRİPLE-AEGİS..”in elindeki imkânlar orta ölçekli bir ülkenin silahlı gücü kadardır. Sadece “ACADEMY” adlı şirketin 50 bin paralı askeri bulunmaktadır.

-GÖÇMENLER: tarihin hiçbir döneminde böylesi bir trajedi bu kadar büyük bir silaha dönüştürülmedi.

Ülkelerindeki silah sesinden savaştan kaçan mülteciler, siyasetçilerin elinde en etkili savaş silahlarından birine dönüştürüldü. Örgütler ve ülkeler birbirlerini “Sınıra mülteci yağmakla “tehdit eder oldu.. Rusya ve Esed Türkiye`yi mültecilerle tedip etmeye çalışırlarken, Türkiye de Avrupa`yı bu kartla sahaya çekmeye çalışmaktadır. Hakeza Daeş de “Kuzey Afrika`dan Avrupa`ya on milyon mülteci yollarım” tehdidiyle üzerindeki baskıları hafifletmeye çalışmaktadır.

-ENTELEKTÜEL SOYKIRIM: Batı tarzı eğitim ve tesis edilen hayranlıkla “Aydın Körlüğüne” aşina idik, lakin burada ciddi bir kıyım yapıldığı söylenebilir. Ülkelerin entelektüel birikimi onların dinamik atılım gücünü oluşturur. Irak`ta fiili işgalin sürdüğü 2003-2011 yılları arasında on binlerce entelektüel profesyonellerce suikasta uğrayarak katledildi. Kimi araştırmalar bu rakamı 170 bin olarak ifade eder. Irak`ın en gelişmiş Arap Kitlesine sahip olduğu dikkate alındığında bu rakam yabana atılmayacak kadar ciddiyet ve önem kazanır. Ne yazık ki aynı durum sistematik bir şekilde Suriye- Libya ve Mısırda da devam etmektedir. Aydın ve âlim radarlarını yitirmiş ülkeler, ülkeler, eğitimsiz ve sloganik hareket eden ehliyetsizlerin eline kalıp kullanılmaya müsait hale gelirler…

-AZINLIKLAR: devletlerin baskı altına alınması ya da parçalanarak minimize edilmeleri amacıyla kullanılagelen araçlardır. Günümüzde Uluslararası Sistem aktörlerin (ABD-AB) çeşitli ülkeler üzerinde etkin olarak kullandıkları görülür. Örneğin; Türkiye devamlı bu konuda sıkıştırılmaktadır. Oysa mezkûr ülkelerde de azınlıkların olduğu ve haklarının çiğnendiği gerçeği göz ardı edilmektedir. Aynı şekilde Rusya`nın da 90`da dağılan İMF bakiyesindeki azınlıkları kullanarak periferisindeki (çevre) ülkeleri kontrol etmeye çalıştığı görülür. Güney Osetya ve Abhazya`yı ileri sürecek Gürcistan`ı zayıflatması gibi…

-HASTALIKLAR VE İLAÇLAR: Hastalığı bir silah olarak kullanma fikri Batı`ya aittir. Birçok örneğiyle birlikte ‘Tapınakçıların, Eyyubilere ve Selçuklulara Veba`yı ihraç etmeye çalıştıkları bilinmektedir. Günümüzde ise çok daha sofistike ve komplike hastalıklar laboratuvar ortamında icat edilip çok amaçlı bir saldırı silahı olarak kullanılmaktadır. Aynı şekilde; icat edilen hastalığın panzehri olan ilaç da el altında bulundurularak yerine göre servis edilir. AIDS-Ebola-Deli Dana Domuz gribi- Şarbon- Kuş Gribi- Zika gibi… hastalıklar sadece insanoğlunun ismen tanıştıklarıdır. Tahribatları sonradan anlaşılanlar da vardır. Örneğin; Afrika`da nüfus yoğunluğunu düşürmek için WHO (Dünya Sağlık Örgütü)`nün buraya gönderdiği aşılar kullanılmıştır.

Batılılar hem hastalıkların mucididirler, hem bununla çeşitli amaçlarını gerçekleştirirler, hem aşı/ilaç üretip para kazanırlar hem yüzsüzce tüm insanlığa (m)edeniyetlerini model gösterirler hem de minnet edip dururlar.

-YENİ TARZ YAŞAM ŞEKLİ: Ahlâk temelinde insanlığa faydalı bir şey sunamayan Batılının yeni tarz silahlarından biri de “Hedonist-Zevkçi” yaşamı esas alan “Bekâr Hayatı” modelidir. Son dönemde özellikle ABD ve AB`den başlayıp, onları örnek alan laik yaşama adapte olmuş toplumlarda “Single Women or Single Man” Bekar kadın- bekar erkek” formatlı yeni bir kültür, medya üzerinden popülerize kılınmaya çalışılmaktadır. Bu yaşam tarzının öne sürülmesinde de birçok hedef vardır. Her türlü ahlâki sınır kalkacak, aile mefhumu bitecek, nüfus artmayacak, sosyal dokuda “Ego” öne çıkacak, her insan bireyselleşecek, tüketim ve eğlence çılgınlığına müptela olup düşünmeyen, akletmeyen, soru sormayan, tükettikçe tükenen” tamamıyla bir “Dünya İnsanı” ortaya çıkmış olacaktır…

-TOPLU HİPNOZ VE İSTİHBARAT AĞI SOSYAL MEDYA: kısaca “Sosyal Medya” diye nitelenen internet ve bileşenlerinin özellikle genç nesilde bir “vazgeçilmez” olduğu algısı, onu faydalı bir araç olabilecek iken, müzmin bir hastalığa dönüştürmüştür. Tabi bu hastalıkta onu icat edenlerin elinde iki yönlü bir silaha dönüştürülmüştür. Bu teknolojiyi bilinçsizce kullananlar bir yandan uyuşma derecesinde bağımlılık ile gönüllü hizmetkâra dönüşürken bir yandan da şahsi bilgilerini belli merkezlere servis ederek çeşitli istismarlara kapı aralamış olurlar. “Sosyal Medya üzerinden örgütlenen gençler..” diye başlayan anlatımların perde arkasında çoğunlukla istihbarat örgütleri bulunmaktadır.

Elbette ki çağın yeni silahları bunlarla sınırlı değil. Burada sadece herkesin baktığı ama herkesin göremediği birkaçı ele alındı. Bir parça da olsa komplo teorilerine konu olan “Doğa olaylarının kullanımıyla Doğal(!) afetleri kullanma” şeklindeki teknolojik çok sayıda etkin yeni silahın varlığa da, Çipli kontrol edilebilen yeni insan modeli de, Parapsikoye ve “Metafizik İstihbaratın” kullanımı gibi konular da şimdilik tam ayyuka çıkmayan meseleler kategorisinde oldukları için ilgi alanımıza şimdilik girmemektedirler.

“Düşmanın silahıyla silahlanma” emrini alan Müslümanların bu tür yönelimlerde bulunmaları söz konusu değildir. Çünkü onlar aynı zamanda “En güzel ahlâkı- en yüce ahlâkı tamamlamak” üzere inen bir inancın müntesipleridir.

Bu konularda yapılacak ilk şey; Bilinçlendirme çalışması ile başta İslam Davetçileri olmak üzere, toplumu İslam düşmanlarının bu ve benzeri faaliyetlerinden haberdar etmektir.

Faruk Kuzu