Hüseyin KAYA / Doğruhaber / Siyaset Gemisi

Fransa`daki kitlesel gösteriler sosyal hayatı kilitlemiş durumda.

Farklı iş kollarında grevlerin sürmesi ve hükümetin de işçi sendikalarının talepleri konusunda geri adım atmayacağını söylemesinden dolayı hayat felç olmuş görünüyor.

Fransız polisinin biber gazı ve tazyikli su ile müdahalesi bir yana protestoculara karşı kaba kuvvet ve coplarla da hiç de “orantılı güç” kullanmadığı görülüyor.

Avrupa basını protestolardan söz ediyor; ama genel olarak polis şiddetini görmezden gelmeyi yeğliyor.

Türkiye`deki “Gezici medya” Fransa olaylarını görmüyor, polis şiddetinden ve Sosyalist hükümetin işçi haklarında “geriye dönüş” anlamına gelen düzenlemelerinden hiç söz etmiyor.

Benzer bir durum aslında sosyalist Çipras hükümeti ve halkın tepkileri için de geçerlidir. Çipras ile yeni bir “sosyalist bahar” başladığından söz edenler şimdiki kaos ve karmaşa konusunda hiçbir şey söylemiyorlar.

Bir de hükümet yanlısı medyanın üslubu var tabii.

Haklı olarak neden dünya medyasının Fransız polisinin şiddeti ve işçilerin tepkisi konusunda sessiz kaldıklarından söz ediyor, CNN ve BBC`nin neden “canlı yayın” yapmadıklarını soruyorlar.

Bu arada polislerin göstericilere uyguladığı şiddet ile ilgili görüntüler servis ediliyor ve “neden kimsenin sesi çıkmıyor?” diye şikâyet ediliyor. Yalnız bu haberlerde dikkat çeken şey şu: Polis şiddeti kınanmıyor, onun yerine “bakın başkalarında da böyle şeyler var; ama bizde olunca sesiniz çıkıyor” mesajı veriliyor.

Belki biz farkında değiliz; ama birileri “kimin polisi daha iyi döver” yarışması yapıyor sanki.

Polis müdahalesi, suçu önleyici olmaktan çıkıp “öfkenin dışavurumu” şeklinde kendini gösteriyor ve zarar vermeye başlıyorsa kimliğine ve uyruğuna bakılmaksızın karşı çıkmak gerekir.

Ama maalesef her meselede olduğu gibi bunda da ideolojik bir tutum sergiliyoruz.