DOĞRUHABER
Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM), 14 Mayıs 2016 tarihinde İstanbul Fatih`teki genel merkezinin seminer salonunda, “Bilginin İslamileştirilmesi" konulu seminer düzenledi. Semineri, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Serdar Demirel gerçekleştirdi.
Bilginin İslamileştirilmesinin tarihsel sürecinden bahseden Demirel, “Bilginin İslamileştirilmesi 1977 yılından beri İslam Âleminin gündeminde olan bir konu. Ama maalesef çok geniş çaplı bir gündem oluşturmuş değil. Peygamber Efendimiz (s.a.v)`den sonra Müslümanlar, medeniyet kurmuşlardır. Müslümanlar, Haçlılara karşı üstünlüklerini korumuşlar fakat modernite ile beraber bu üstünlüklerini kaybetmişlerdir. Özellikle 18. yüzyıldan sonra bu alanda gerilediklerinin farkına varıyorlar.” dedi.
Bilginin Arkasındaki Dünya Görüşüne Çok Yoğunlaşılmadı
Müslümanların geriye düşme sebeplerinin son iki yüzyılda ele alındığını belirten Serdar Demirel, “Müslüman aydınların, düşünürlerin en fazla tartıştığı sorulardan biri “Ne yapmalıyız?” sorusudur. Buna farklı kesimler farklı cevaplar verdiler. Hâlâ da farklı cevaplar veriliyor. Kimileri, geleneğe sığınalım. Sorun bizim bu ilmi birikimi ciddiye almamamızdır. Aynı zamanda onu hayata tatbik etmememizdir. Yapılması gereken, geleneğe dönmektir, dediler. Bu, bir anlamda kapıları yeniliğe kapatmaktır. Bu bir tarz olarak çıktı ve hâlâ devam ediyor. Kimileri daha farklı yöntemler dile getirdiler. Buna Hindistan`da Seyid Ahmed Han`ı örnek verebiliriz. Bunu II. Abdülhamid Dönemi`nde açılmış bazı okullarda görüyoruz. Bunu Cumhuriyet dönemi açılan imam hatiplerde görüyoruz. Bir taraftan Batı`nın ürettiği bilgiyi öğretirsek, bir taraftan da İslami ilimleri öğretiriz ve problemi çözebiliriz, sandılar. Bilgi evrensel olarak görüldü. Bilginin arkasındaki dünya görüşüne çok yoğunlaşılmadı. Bilginin ürettiği kaçınılmaz kültür iyi irdelenmedi.” sözleriyle, İslam dünyasının içine girdiği krizden kurtulma çabalarına değindi.
1400 Yıllık İlmi Tecrübe Görmezden Gelindi
Müslümanların krizden kurtulması için İslam dünyasında önerilen farklı yöntemleri anlatmaya devam eden Demirel, “Bazılarımız Batı`nın ilmini alır kültürünü dışarıda bırakırsak sorunu çözebiliriz, sandılar. Hâlâ bu birileri tarafından çözüm olarak görülüyor. Kimileri dedi ki Kur`an, Sünnet ve selef-i salihine dönmemiz lazım. Onlara dönersek öze dönmüş oluruz ve biz bu krizi atlatırız. Buradan birçok selefi hareket çıktı. Bunlar 1400 yıllık ilmi tecrübeyi görmezden gelerek şimdiki zamandan 1400 yıl öncesine ışınlanmayı teklif ettiler. Siz tarihi süreci görmezden gelirseniz krizi ne kadar yerinde tespit edebilirsiniz? Kimileri, asıl problem işgaldir, dâhili ve harici işgaldir. Dolayısıyla bizim silahlanıp cihat hareketlerini başlatmamız gerekiyor, dediler. Arızi olan cihad hükmünü asıl haline getirdiler. Kimileri çözüm sadece Kur`an`a dönmektedir dediler. Tek meşru kaynak Kur`an`dır. Ne zaman ki Müslümanlar yeni yeni kaynaklar edindiler. Hurafeler çoğaldı. Müslümanlar hurafelerin içinden çıkamaz duruma geldi. Biz tekrar Kur`an`a dönersek bütün bu krizleri aşabiliriz diye düşündüler ve Mealcilik gelişti.” açıklamalarında bulundu.
Müslümanların Temel Sorunu Eğitimdir
Krizin aşılma çabaları içinden bilginin İslamileştirilmesinin çıkış ve gelişim aşamasından söz eden Serdar Demirel, “Böyle bir esnada başka bir teklif sunuldu: Denildi ki bilgiyi İslamileştirelim. Bu nerden çıktı peki? 1969 yılında İslam Teşkilatı Konferansı kuruldu. Daha sonra ismi İslam İşbirliği Teşkilatı olarak değiştirildi. Asıl amacı Mescid-i Aksa`yı korumak olan birlik, zamanla Müslümanların başka problemlerine de yoğunlaştı. Bu sorunların görüşülmesi için 1977 yılında Suudi Arabistan`da bütün Müslüman ülkelerin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirdi. 300`ün üzerinde âlim ve düşünür bir araya gelerek “Ne yapabiliriz?” konusunu tartıştılar. Burada temel sorun eğitimdir, denildi. Tüm geri kalmışlığımızın sebebi eğitim olarak belirlendi. Yapılan görüşmeler sonucunda denildi ki yapmamız gereken şey bilginin İslamileştirilmesidir. Bunun üniversiteler üzerinden gerçekleştirilmesine karar verildi. Bu çerçevede Türkiye, Nijer, Pakistan ve Malezya olmak üzere dört önemli ülkede dört öncü üniversite kurulmak istendi. Darbe sebebi ile Türkiye`de kurulmak istenen üniversite kurulamadı. Nijer, Pakistan ve Malezya`da bu üniversiteler kuruldu. Nijer`de kurulan üniversite ekonomik sebeplerden dolayı maalesef bekleneni veremedi. Ama diğer iki üniversite kendini geliştirdi” bilgisini katılımcılarla paylaştı.
Zihin Kodlarını İslamileştirmesi Lazım
Gelecekten umutlu olduğunu ifade eden Serdar Demirel sunumunu şu sözlerle sürdürdü: “Bundan sonraki bilgi üretimi sürecinde, bizde bir özne olarak var olacağız. Bizim ürettiğimiz ürünler, bizim dünya görüşümüzü, bizim kültürel hassasiyetimizi, bizim helal, haram önceliklerimizi yansıtacak. Çünkü bu ürünler hayatımıza girdiği anda hayatımızı, kontrol eden ürünlerdir. Örneğin bir Müslüman Hastanesi nasıl olacak, bir farklılık olacak mı olmayacak mı? Bizim siyasi sistemimiz nasıl olacak? Bugünkü gelinen aşamada iktisat teorilerimiz ne olacaktır?
Efendimiz bir hadisinde kıyamet alametlerinden birinin pazarların yakınlaşması olduğunu buyuruyor. Bugün Tokyo`da oturan bir insan, İstanbul Borsası`nda alışveriş yapabiliyor. Evinizde oturuyorsunuz, alışverişinizi yapabiliyorsunuz. Acaba biz bu hadisleri iyi anlamış olsaydık, var olan bu aşamayı biz örgütleyebilir miydik? Burada öncülüğü biz yapabilir miydik?”
Müslümanların şuur problemine değinen Demirel, “Müslüman, Batı`yı bildiği kadar kendi dinine, Batı felsefesini bildiği kadar kendi değer sistemine vakıf değil maalesef. Ben öyle Müslümanlar gördüm ki siyaset kitabı okuyarak, felsefe kitaplarını okuyarak dindarlığını artıracağını düşünüyor. Bir kez kelime-i şahadet getirerek ben Müslüman oldum diyerek otomatikman hayatında her şeyin İslamî olacağını sananlar var. Müslüman toplumun öncelikle zihin kodlarını İslamileştirmesi lazım.” diyerek sunumunu bitirdi.
Seminer, soru cevap kısmından sona erdi.
SDAM (STRATEJİ DÜŞÜNCE VE ANALİZ MERKEZİ)