Ankara Ulus'ta bulunan Atatürk Spor ve Sergi Sarayı'nda yapılan HÜDA PAR 2.Olağan Büyük Kongresi`nde Divan başkanlığına Nihat Buğrahan seçildi, Şükrü Aksoy ile Abdullah Kavan ise devam başkan yardımcılığa seçildi. Divan seçiminin ardından HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, konuşmasını yapması için kürsüye davet edildi.
Yapıcıoğlu, Kürt meselesi ve yeni anayasa başta olmak üzere birçok konuya değindi ve “Bütün dünya kavmiyetçilik veya mezhepçilik yapsa, biz ümmetçi duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz. Fitne ateşine odun taşımayacağız. Bunu herkes bilsin.” dedi.
Sözlerinin başında 5 gün önce idam edilen Bangladeş Cemaat-i İslami Partisi`nin liderlerin Muti`ur-Rahman Nizami`nin şehadetini tebrik eden Yapıcıoğlu, Soma`daki maden faciasının 2. yıldönümü nedeniyle maden şehitlerine Allah`tan rahmet diledi.
“Dağların yüklenmekten çekindiği emaneti yüklenmişiz”
Yapıcıoğlu, “Bundan 4 yıl kadar önce 11 Mayıs 2012`de Mustazaf-Der`in kapatılmasına ilişkin mahkeme kararı Yargıtay tarafından onanmıştı. 27 Mayıs 2012 günü Ahde Vefa mitingi düzenlemiştik. O gün kurucu Genel Başkanımız, değerli kardeşim Hüseyin Yılmaz hareketimizi ilan etmişti ve nihayet 19 Aralık 2012 günü partimiz resmiyet kazandı. 30 Haziran 2013 tarihinde Kurucu üyelerimizle gerçekleştirdiğimiz 1. Olağan Büyük Kongremizde partimizin kurucu genel başkanımdan bu şerefli görevi devraldım. Allah (cc) insana bir emanet yüklemiş. Bu anlamda hepimiz birer emanetçiyiz ve dağların yüklenmekten çekindiği emaneti yüklenmişiz. Sırtımızda bir emanet daha var. Siz aziz kardeşlerim, bizi temsil makamına oturtmakla bir yük daha yüklediniz şu zayıf omuzlara. Allah yar ve yardımcımız olsun.” dedi.
Genel Başkanlığa aday olduğunu açıkladı
Yeniden aday olduğunu dile getiren Yapıcıoğlu, “Bugün 2. Olağan Kongremizi gerçekleştiriyoruz. Büyük kongre delegelerimizden kabul görürse ve elbette Rabbimin dilemesiyle bir dönem daha bu şerefli görevi sürdürmek üzere Genel Başkanlığa bir kez daha aday olmam arkadaşlarım tarafından uygun görüldü. Anlaşılan bu emaneti bir müddet daha taşımak durumunda kalacağız.” diye konuştu.
“Dile getirdiğimiz hakikatler birilerinin hesaplarını bozdu”
HÜDA PAR`ın güneşini görenlerin uykusunun kaçtığını ifade eden Yapıcıoğlu, dile getirdikleri hakikatlerin birilerinin hesabını bozduğunu söyledi.
Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü; “Gürültü çıkarmaya, hedef göstermeye, iftiralar atmaya, söylediklerimizi çarpıtmaya başladılar. Hem devletin derin mahfillerinde millete tuzak kuranlar hem de bizzat bu derin odakların milletin başına bela ettikleri eş zamanlı olarak harekete geçtiler. Saldırdılar, yaktılar, katlettiler, hapsettiler. 28 Mayıs 2014 günü Dargeçit`te Mehmet Uğurtay`ı katlettiler. 7 Ekim 2014`te, Kurban Bayramı`nda, Diyarbakır`da; Diyarbakır Bağlar Belediye Meclis adayımız Turan Yavaş, kardeşlerimiz Cumali Güneş, Hasan Gökgöz, ve Riyad Güneş, Taze fidanlarımız 19 yaşındaki Hüseyin Dakak ve 16 yaşındaki Yasin Börü şehadet şerbeti içtiler. 9 Ekim 2014 akşamı evinde uğradığı silahlı saldırı sonrasında Karlıova ilçe yöneticimiz Cengiz Tiryaki 20 Ekim sabahı ruhunu Rahman`a teslim etti. 22 Ekim 2014 sabahı partimiz üyesi Fethi Yalçın işine gitmek için evinden çıktıktan sonra Karlıova`da şehid edildi. 28 Aralık 2014 günü 66 yaşındaki Abdullah Deniz amcayı Cizre`de; 29 Mayıs 2015 günü İdil`in Xanikê (Kozluca) köyünde Cizre ilçe yöneticimiz Mehmet Şerif Şimşek ve İdil Belediye Meclisi adayımız ve ilçe idare kurulu üyemiz Abdulcelil Talayhan kardeşlerimi, 9 Haziran 2015`te Diyarbakır`da Kur`an bülbülümüz Aytaç Baran`ı şehid ettiler. Şehadet mertebesine ulaşmış olduklarını Rabbimizin rahmetinden ümit ettiğimiz bütün bu kardeşlerimizi ve 19 Mart 2015 Günü geçirdiği trafik kazası sonucu aramızdan ayrılmış olan Karlıova belediye başkan adayımız Murat Akansu kardeşimi rahmetle anıyorum. Rabbim cennetinde onları hoşnud etsin.”
“Muazzam bir direniş, diriliş ve varoluş destanı yazdık”
3 ilçe yöneticileri, 3 belediye meclis adayları ve 15 üyelerinin şehit edildiğini belirten Yapıcıoğlu, “Buna rağmen yılmadık, yıkılmadık. Muazzam bir direniş, diriliş ve varoluş destanı yazdık. Biz yokmuşuz gibi davranan, varlığımıza önce gözlerini kapatarak inkâr eden, daha sonra varlığımıza kastedenler bir netice elde edemeyeceklerini anladılar. Hakikati söyler, hakkı ayakta tutmak için adil şahitlik yaparız. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz. Dile getirdiğimiz doğrulara dün dudak bükenler şimdi haklılığımızı gördüler.” dedi.
“Sürecin yanlışlarını yüksek sesle dile getirdik”
Çözüm süreceğine değinerek yapılan yanlışları yüksek sesle dile getirdiklerini kaydeden Yapıcıoğlu, şunları söyledi; “Partimizi kurduğumuz zaman, son dönemin en can yakıcı meselesi olan Kürt meselesinin çözümü konuşuluyordu. Adına Çözüm süreci dedikleri bir süreç başlamıştı. Ancak çözüm sürecinde temel hak ve hürriyetler pazarlık konusu yapılıyordu. Yanlış bir zemin üzerinde, yanlış yöntemlerle mesele çözülmeye çalışılıyordu veya böyle bir görüntü verilmekteydi. Sürecin yanlışlarını yüksek sesle dile getirdik. Girdiğiniz bu yol çıkmaz sokaktır. Meselenin tarifi bile yanlış yapılıyor. Sorun Kemalist rejimin ürettiği bir sorundur. Siz sonuçları üzerinden yola çıkarak, bataklığın kötü kokusunu bastırmaya çalışıyorsunuz, sivrisineklerle uğraşıyorsunuz. Bataklığı kurutmazsanız bir süre sonra pis kokular tekrar çıkacaktır. ‘Bataklık yeni sivrisinekler üretecektir` dedik. Sisteme vaziyet edenler bize kızdılar, sesimizin duyulmasına dahi tahammül edemediler. Sistemin ürettikleri ise aynı rejimin daha katı bir şekilde uygulanmasını çare olarak göstermek istediler. İşte sonuç ortadadır. Keşke adil bir çözüme kavuşulmuş olsaydı. Peki, nedir çözüm? Çözüm adaleti yeniden tesis etmektir.”
“Kürtlerin haklı talepleri bomba seslerinden duyulmaz oldu”
Sur`daki enkazın döküldüğü alandan ceset parçalarının çıktığını ve şuanda da Nusaybin sokaklarından ağır ceset kokularının yükseldiğini belirten Yapıcıoğlu, “Kürt gençlerine adeta mayın eşeği muamelesi yaptılar. Kendilerine yol açmak için onları ölüme gönderdiler. Açmaya çalıştıkları yol da yol olsa. Kör şiddetlerine toplumsal zeminde bir gerekçe oluşturmanın yolunu aradılar. Şehir merkezlerinde, yollarda tonlarca ağırlıkta bombalar patlatıyorlar. Şimdi köyleri de harap etmeye başladılar. Sonuç ne oldu? Kürtlerin haklı ve meşru talepleri de o bomba seslerinden duyulmaz oldu. Kürt meselesi yeniden salt bir asayiş sorunu olarak görülmeye başlandı. Daha önce de söyledim, buradan bir kez daha söylüyorum. Örgütün patlayıcılarla, mayınlarla katlettiği her insanın ölümünden, yıktığı her bir binadan hükümet de sorumludur. Bu çatışma ortamı göstere göstere geliyordu. Bu kadar patlayıcı bir günde yerleştirilmedi. Bu kadar silah bir günde dağıtılmadı. Her bir vatandaşının canını, malını korumakla görevli olanlar seyretti, belki de zemin hazırladı. Diğer taraftan tankların atışlarıyla yıkılan her bir evden, polis veya askerin kurşunuyla da olsa ölen her bir insandan bu çatışmaları şehir merkezlerine taşıyanlar da sorumludur. Sokak aralarını patlayıcılarla doldurtan savaş baronları ve onlara sessiz kalan ve hatta teşvik eden siyasetçiler de sorumludur.” dedi.
“Sivil, özgürlükçü, adil ve yerli bir anayasa acil ihtiyaçtır”
Kürt meselesinin sağlıklı bir şekilde ve adalet temelinde çözülmesi için anayasa değişikliğinin gerekli olduğunu kaydeden Yapıcıoğlu, “Sivil, özgürlükçü, adil ve yerli bir anayasa acil ihtiyaçtır. Ki bu ihtiyaç, bugün herkes tarafından dillendirilmektedir. Ancak yeni anayasa ile birlikte yeni bir düzene ve zihniyet değişimine de ihtiyaç vardır. Türkiye gibi, toplumsal farklılıklara sahip devletlerde, halkın bir arada kardeşçe yaşayabilmesinin meşru ve makul yegâne yolu vardır. Toplumun etnik, dini, siyasal ideolojik tüm farklılıkları, anayasada kendini bulmalıdır, bulabilmelidir. Anayasa, halkın canını, malını, dinini, aklını ve neslini koruyacak, bir ‘toplumsal mutabakat metni` olmak zorundadır. Yeni anayasa, rejimin ve devletin çıkarlarını değil, halkının çıkarlarını korumalıdır. Kutsal devlet anlayışı terk edilerek halk, devlet karşısında güçlü bir konuma getirilmelidir.” dedi.
“Kürt halkının dilinin de resmi dil olmalıdır”
Devletin kurucu unsuru olan Kürt halkının dilinin de resmi dil olması gerektiğini ifade eden Yapıcıoğlu, “Kürtçenin resmi dil olarak statüsünü kolaylaştırmak için hem Türkçe hem de Kürtçeyi karşılayan ortak bir alfabe oluşturulmalıdır. Anadilde eğitim hakkı tanınmalı, devlet okullarında Kürtçe eğitim ve öğretimin yolu açılmalıdır.” diye konuştu.
“Anayasa ile ilgili tartışılan hususlardan biri değiştirilemez maddelerdir”
Ülke vatandaşı azınlıklara nüfusları oranında belli bir milletvekili kontenjanı ayrılması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, “Anayasa ile ilgili tartışılan hususlardan biri değiştirilemez maddelerdir. “Bu maddelere dokundurtmayız” diyenler, bu maddelerin kurucu irade tarafından Cumhuriyetin kuruluşunda getirilmiş hükümler oldukları için 550 milletvekilinin kabulü ile bile değiştirilemeyeceğini iddia ediyorlar. Halkın gözünün içine baka baka yalan konuşuyorlar. 1921 ve 1924 Anayasalarının ilk maddeleri bugünkü gibi değildi. Ayrıca bu maddelerin değiştirilemeyeceğine dair herhangi bir hüküm de 1921 ve 1924 anayasalarında yoktu.” dedi.
“Cumhuriyetin temel nitelikleri denilen şeyler CHP`nin altı okundan başka bir şey değil”
Bu gün Cumhuriyetin temel nitelikleri denilen şeylerin CHP`nin altı okundan başka bir şey olmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, “Bunlar da 5 Şubat 1937`de anayasaya girmiştir. 1924 Anayasası`nın ikinci maddesindeki “Devletin dini İslam`dır” hükmü 10 Nisan 1928`de anayasadan çıkarılmış yerine 1937`de Cumhuriyetin temel nitelikleri dedikleri CHP`nin altı oku 2. Madde olarak kabul edilmiştir. Bu niteliklerden biri laikliktir. 20 gün kadar önce Sayın Meclis Başkanı bu konuda bir şeyler söyledikten sonra koparılan fırtınaları gördünüz. Laikçiler, işi mukaddesata küfretmeye kadar götürdüler.” dedi.
“Dersim katliamı”
Dersim katliamına da değinen Yapıcıoğlu, Dersim katliamının laiklik ilkesinin anayasaya girmesinden sonra olduğunu hatırlattı. Yapıcıoğlu, “Gayrimüslim azınlıkların mallarına bu tarihten sonra el konulmuştur. 1930`lu yılların sonundan itibaren adım adım vakıf mallarına el konulmuştur. 1974 yılında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ‘Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin (yani dernek ve vakıfların) taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır` şeklinde bir karar alarak noktayı koymuştur.” şeklinde konuştu.
“Ahlaki çöküntü toplumu tehdit eder boyutlara ulaşmıştır”
6-7 Eylül olaylarının da 1955 yılında meydana geldiğini kaydeden Yapıcıoğlu, “Şimdi hangi vicdan sahibi çıkıp laiklik ilkesi olmazsa gayrimüslimlere hayat hakkı kalmaz, haksızlığa uğrarlar diyebilir. Vicdansızlar söylüyor, hangi akıl sahibi buna inanır? Biz inanmıyoruz. İnananlar var ama! Alkol ve uyuşturucu kullanma yaşı, ilkokul seviyesine kadar inmiş. Neredeyse yapılan her dört evlilikten biri boşanma ile sonuçlanıyor. Zinanın suç olmaktan çıkarılmasından sonra kürtaj sayısı hızla artış göstermiştir. Ahlaki çöküntü, toplumu tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Eğitim sendikalarından biri, eğitim sisteminin bir sorunu yokmuş gibi okullarda cinsi sapıklıkların tanıtımını yapmaya hazırlanıyor.
“Cezaevleri ağzına kadar dolu”
Yapıcıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü; “Cezaevleri ağzına kadar dolu… İçeride yer yokluğundan dolayı cezası kesinleştiği halde dışarıda bekleyenlerin sayısı içeridekilerden fazla. Milyonlarca dosya halen mahkemelerde devam ediyor. Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Bir taraftan ensesi kalınlar, omzu kalabalıklar her ne yaparsa yanlarına kalmakta, diğer taraftan pek çok masum ideolojik yargının kurbanı olarak cezaevlerinde yatmaktadır.
“HÜDA PAR; mazlumların feryadına, imdat haykırışlarına verilmiş güçlü bir cevaptır”
Asgari ücret halen açlık sınırının altında ve buna rağmen asgari ücretlilerden vergi alındığına dikkat çeken Yapıcıoğlu, küçük esnafın yok olmaya doğru gittiğini söyledi. Yapıcıoğlu, son olarak şunları söyledi; “HÜDA PAR küresel güçler ve onlara bağlı güç odaklarından icazet alma ihtiyacı hissetmeyen; ‘Bize Allah yeter` diyen bir siyasi harekettir. HÜDA PAR emrolunduğu gibi dosdoğru olan, zilleti hayatından kovmuş, haklı olmayı en büyük güç kabul eden bir kadronun adıdır. HÜDA PAR, mazlumların feryadına, imdat haykırışlarına verilmiş güçlü bir cevaptır. Adımız HÜDA PAR`dır. Doğruları söylemek, hakkı haykırmak vazifemizdir. HÜDA PAR, siyasi tarafgirlik veya dünyalık mal ve makam uğruna lafı eğip bükmeden, hakkı ayakta tutmak için aleyhinde bile olsa adil şahitlik yapar. Bütün dünya kavmiyetçilik veya mezhepçilik yapsa, biz ümmetçi duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz. Fitne ateşine odun taşımayacağız. Bunu herkes bilsin.” (M. Salih Keskin – İLKHA)