Katar ziyareti öncesinde Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenleyen Başbakan Ahmet Davutoğlu Bursa'da gerçekleşen canlı bomba saldırısını değerlendirdi.
Davutoğlu, konuşmasında terörle mücadelede kararlılık vurgusu yaparak, "Bursa'da bir terör saldırısı gerçekleştirildi. Ülkemize, halkımıza, huzurumuza dönük bir saldırıdır. 8 vatandaşımız yaralandı. Elhamdülillah ağır yaralı vatandaşımız yok. Saldırıyı gerçekleştiren terörist öldü. Bu terör saldırıları, Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki kararlı tutumundan geri adım atmasına sebebiyet vermeyecektir. Nerede ne şekilde olursa olsun, mutlaka teröriste ve terör faaliyetlerine karşı en kararlı, ilkeli ve etkin tutumu sergilemeye devam edeceğiz." dedi
Davutoğlu teröristin kimliği konusunda çalışmaların sürdüğünü belirtirken, "İçişleri Bakanımızla Bursa Valimizle de yakın bir istişarede bulunduk, inşallah teröristin de kimliği tespit edilecek ve arkasındaki bütün güçler ağ, network ortaya çıkarılana kadar da bu çalışmalar kararlılıkla devam edecek" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, “yeni anayasanın yazımı sırasında 'Allah ve İslam' kavramının yer alacağına dair iddiaların doğru olup olmadığına” ilişkin bir soru üzerine, yeni anayasayla ilgili bu ay içerisinde, yoğun bir çalışma temposuyla birçok toplantı gerçekleştirdiklerini hatırlattı.
Her konuyu ele aldıklarına dikkati çeken Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Özellikle anayasanın ruhu ile ilgili kısımlarda, yani temel insan hak ve özgürlükleri, temel değerler, giriş bölümleri, bu konularda bir ön çalışma olarak da belli bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Bu çerçevede de yazım heyetimiz bazı çalışmalar yaptı ama açık bir şekilde ifade edeyim, daha bunlarda herhangi bir metin ortaya çıkmamıştır. Bu metin üzerinde yapılan spekülasyonların hiçbirinin de gerçek bir karşılığı yoktur. Bunlar aramızda tartışılacak, konuşulacak ve nihai olarak çağdaş, hukuk devleti kuralları içinde özgürlükçü bir anayasa metnini inşallah Meclisimize ve kamuoyumuza sunmayı hedefliyoruz.
Kendi değerlerimize atfı olan, bu çerçevede mutlaka evrensel ve milli değerleri birlikte barındıran bir metin için gayret sarf ediyoruz. Metnin özü, esası özgürlükçülüktür. Vatandaşı esas alan, insanı esas alan, devleti esas alıp milleti tanımlayan değil, milleti esas alıp devleti tanımlayan, vatandaşı merkeze alıp, diğer bütün devlet kurumlarını onun etrafında şekillendiren bir anlayışa sahibiz. Dolayısıyla bunun dışında söylenenler gerçeği yansıtmaz."
“Böyle bir metne itirazlar da daha az olacaktır”
Başbakan Davutoğlu, "Başkanlık sistemi milletin ya da TBMM'nin onayından geçmezse B planı, partili cumhurbaşkanlığı mıdır?" şeklindeki bir soruya ise Türkiye'de 12 Eylül Anayasası'nın önerdiği sistemin, gerçek bir "parlamenter" sistem olmadığını, "çarpık" bir sistem olduğu için tümüyle değiştirmek istediklerini söyledi.
Mevcut sistemin üzerinde küçük manevralarla yapılacak düzenlemelerin, sistemin kökünü değiştirmeye dönük olmayacağı kanaatini sürekli dile getirdiklerini anlatan Davutoğlu, "Dolayısıyla bizim şu anki hedefimiz, odaklandığımız husus, net, pür, iç dengeleri iyi korunmuş ve yönetimde herhangi bir yetki karmaşasına yol açmayacak bir sistemdir ki, bunun adı 'başkanlık sistemi'dir. Bu konuda bizim tutumumuz, planımız açık. Öncelikli olarak başkanlık sistemini en ideal, çağdaş şekliyle ve şimdiye kadar da savunduğumuz, öne çıkardığımız şekliyle ele alacağız. Kamuoyumuza bunu sunacağız." ifadelerini kullandı.
Geçmiş anayasaların en büyük zaafının "reaktif" ve "refleksif", yani bir önceki dönemin arızalarını gidermek için tepki niteliği taşımaları olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bizim tepki anayasası yapmak yerine, gerçekten nesillere sirayet edecek bir sürekliliği barındıracak, kalıcı bir anayasayı öne çıkarmamız lazım. Bunun için de zihinlerimizde tabu barındırmamamız lazım. Her şeye açık, rahat konuşulan, toplumun mutabakatını öne çıkaran bir anlayışı anayasaya yansıtmak lazım. Yönetim sistemi olarak da zaten yanlış işleyen parlamenter sistemin iç yapıları üzerinde düşünmek değil, bizim meselemiz, kendi içinde güçler ayrılığını yansıtan insan hak ve özgürlükleri temeline dayanan özgürlükçü, medeni, çağdaş bir anayasayı başkanlık sistemi etrafında dokumaktır. Şu anki hedefimiz bu. Bu metin ortaya çıkar, daha sonra Meclisimizde, kamuoyumuzda tartışılır, olgunlaşır ondan sonra eminim böyle bir metne itirazlar da daha az olacaktır. Mesele sistem meselesidir. Bu sistemi temelden ve kökten doğru bir eksene oturtmak icap eder."
“Odaklanmamız gereken husus tek bir plandır, başkanlık sistemi”
Bu süreç bittikten sonra ne olacağının, ayrı bir husus olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Bu süreci yaparken, işletirken, uzlaşma komisyonunun bize getirdiği en büyük zaaf ister istemez, uzlaşma esası üzerine olacağı için, bir müzakere metni üzerinde tartışılıyordu şimdi ise AK Parti kendi ideal gördüğü anayasayı kaleme almalı, alacak. Bu ideal gördüğümüz anayasa etrafında da kamuoyu desteğini dile getireceğiz. Bu anlamda şu anda odaklanmamız gereken husus tek bir plandır, başkanlık sistemi. A planı da bu anlamda bu şekilde görülmelidir. Sonrasında olacak hususlar o zaman değerlendirilir. Şu anda tek meselemiz var. Özgürlükçü niteliklere sahip bir başkanlık sistemine dayalı, milli iradeyi yansıtan bir anayasayı halkımızın takdirine sunmak." değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, Bursa'da yaşanan terör saldırısıyla ilgili, "ilk olarak edindiği şüphelerinin ne olduğu" yönündeki bir soruya, güvenlik güçlerince gerekli araştırmalar yapılmadan, somut delillere ulaşmadan bir şey söylemeyi doğru bulmadığını bildirdi.
Konuya ilişkin İçişleri Bakanı ve Bursa Valisi ile görüştüğünü aktaran Davutoğlu, "Bazı ön değerlendirmeler olabilir ama kamuoyuyla paylaşacak olgunlukta değil şu anda. Kamuoyumuzla paylaşacak olgunluğa geldiğinde yetkili arkadaşlarımız, gerekirse de bizzat, açıklama yaparız." dedi.
“Panik havasının oluşmasına izin vermemeliyiz”
Başbakan Davutoğlu, bir gazetecinin, "ABD Büyükelçiliğinin dün kendi vatandaşlarına gönderdiği uyarı yazısına" ilişkin sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"Bu tür uyarılar maalesef psikolojik olarak gereksiz bir tedirginliğe de sebebiyet vermektedir. Benzer uyarılar, benzer terör tehdidi ile karşılaşmış ülkelerde yapılmıyor da Türkiye'de yapılıyorsa, dikkatlice düşünmek icap eder. Şu anda dünyada teröre karşı teyakkuz halinde olmayan hiçbir ülke, hiçbir halk yok. Hepimiz, her yerde teröre karşı teyakkuz halindeyiz. Paris'i ziyaret eden, Brüksel'i ziyaret eden birisi, oradaki turistik mekanları, İstanbul'u, bugün Bursa'yı ziyaret edenden daha az risk unsuru taşımıyor. Artık terör evrensel bir tehdittir. Her yerde, hepimiz teyakkuz halinde olmalıyız ama terörün tam da istediği bir panik havasının oluşmasına izin vermemeliyiz. Böyle bir panik havasının oluşmaması da uluslararası toplumun ortak çabasıyla olur. Dolayısıyla bu tür uyarıları, bu çerçevede doğru görmediğimi ifade etmek isterim." (İLKHA)