Eymen Çelik / Doğruhaber

Yeni anayasa çalışmalarının yürütüldüğü bu günlerde, TBMM Başkanı İsmail Kahraman`ın ‘laiklik yeni anayasada olmamalı` sözleriyle Türkiye yeni bir tartışmanın içine girdi.  ‘Laiklik` tartışmalarına İktidar ve Ana muhalefet partileri tarafından yapılan açıklamalardan sonra Hür Dava Partisi'den (HÜDA PAR) de konu ile ilgili açıklama geldi.

HÜDA PAR Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin, konu ile ilgili Rehber TV`de yaptığı açıklamada ‘TBMM başkanı olması hasebi ile Sayın İsmail Kahraman, milletin düşüncelerine ve duygularına tercüman olmuştur. Bu, sadece kendi düşüncesi değil, aynı zamanda kahir ekseriyetle milletin de düşüncesidir.` dedi.

“İSMAİL KAHRAMAN KİMSENİN CESARET EDEMEDİĞİ ŞEYİ SÖYLEDİ”

Sayın İsmail Kahraman, herkesin bilip de söylemeye cesaret edemediği bir şeyi söylediğini ifade eden Şahin, ‘Herkes laiklik konusunda kralın çıplak olduğunu biliyor ve görüyordu ama bunu dile getirmeye cesaret edemiyordu. Kahraman, cesaretli bir şekilde ‘kral çıplak` dedi. Biz İsmail Kahraman`dan geri adım atmamasını, sözlerinin arkasında durmasını bekliyoruz.` dedi.

Sait Şahin sözlerini şöyle sürdürdü;

TBMM BAŞKANI`NIN LAİKLİK İLE İLGİLİ SÖZ SÖYLEMESİ GAYET DOĞAL”

İsmail Kahraman`ın ‘laiklik` ile ilgili söylediği sözler şahsi düşünce olarak değerlendirilse dahi, ifade özgürlüğü kapsamında görülmeli. Bu ülkede Sol Kemalist çevreler, Müslümanların en kutsallarına hakaret, eleştiri ve saldırıyı ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirirken, laikliği 90 yıl dindarlara baskı aracı olarak uygulamış ve yeni bir anayasa hazırlama sürecinde laiklik ile alakalı meclis başkanının söz söylemesi gayet doğaldır. Bu yönü ile laiklik tartışılmaya açılmalıydı.

“YENİ ANAYASA TOPLUMUN DEĞERLERİYLE UYUMLU OLMALI”

Hakikatte şu gök kubbe altında tartışılmayan hiçbir şey, hiçbir tabu olmamalı. Parti programına “toplumu sistemle değil, sistemi toplumun inanç değerleri ile uyumlu hale getirmek” hedefini koymuş bir parti olarak, biz laikliğin tartışılması ve yeni anayasada toplumun değerleriyle uyumlu olmayan hiçbir şeyin olmaması gerektiğini düşünüyoruz.

“TÜRKİYE LAİKLİK KAMBURUYLA YOLA DEVAM EDEMEZ”

1982 darbe anayasası ile yönetilen bu ülkenin yeni anayasasında, eski anayasanın hiçbir kamburu olmamalı. Laiklik de eski anayasanın en büyük kamburlarındandır ve Türkiye bu kamburlarla yola devam edemez.

“LAİKLİK, BATI TARAFINDAN GİYDİRİLEN DEMİR GÖMLEK”

Laiklik, Müslüman bir topluma giydirilen demirden batı gömleğidir. Müslüman topluma dar gelen, toplumun kemiklerinin iç içe geçiren Batı`nın bu demir gömleğinden ülke kurtulmalıdır.

“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ÖZERK OLMALI”

Laiklik tartışmaları, kendilerine laik diyenlerin de samimiyet testinden geçtiği tartışmalardır. Laiklik, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır diyorlar. Dinin devlete etkisine şiddetle karşı çıkıyorlar ama devletin dini kontrol altında tutmasına sessiz kalıyorlar. Cumhuriyetin kuruluş ilanından sonra M. Kemal`in ilk kurduğu kurum Diyanet İşleri Başkanlıdır. Devlet bu kurum eli ile 90 yıl dine müdahale ediyor, bu yetkiyi kendisinde görüyor. Laiklik din ile devlet işlerinin ayrışması ise, en başta devleti dinden değil, dini devletten korumak gerek. Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı özerk olmalı diyoruz.

“TÜRKİYE LAİK DEĞİL, KEMALİST BİR REJİMDİR”

Türkiye laik bir devlet değil, Kemalist bir devlettir. Laikliği dindarlara karşı araç, koltuk değneği olarak kullanan Kemalist bir rejimdir. Laiklik, ana yurdu olan Fransa`da, AB`nin başkenti Brüksel`de ve diğer Avrupa ülkelerinde dahi kavram teori manada uygulanmadı. Söz konusu İslam olduğu zaman buralarda devlet camilere, tesettüre müdahale ediyor ve dinin öğrenilmesine sınırlama getiriyor.

“LAİKLİĞİN BİLİMSELLİĞİNİ TARTIŞMAKTAN KORKUYORLAR”

Laiklik, bilimselliği içinde barındıran bir kavramdır ama bu kavramın tartışılmasından korkuyorlar. Bırakalım tartışılsın ne kadar bilimseldir? Ne kadar değildir? İslam da tartışılsın ve İslam`ın ortaya koyduğu Mekasıd-ı Şeria olan “can, mal, akıl, nesil ve din emniyeti”ni amaçlayan, bilimsel olarak faydaları kabul edilmiş ahkamı da tartışılsın. Sonuçta bilimsel ve toplumun değerleri ile uyumlu olan sistem anayasada yerini bulsun. Burada İslam derken, sadece mensuplarının haklarını temin eden değil, aynı zamanda gayr-ı Müslimlerin de inanç ve insani hak ve hürriyetlerini temin eden İslam`dır kastımız.