Türkiye`nin çeşitli illerinde bulunan üniversite öğrenci topluluklarıbir araya gelerek Ankara`da ‘Yasin Börü ve Şehadet arkadaşlarının dava süreci` konulu panel düzenledi.
Gençlik Parkı Necip Fazıl Salonu`nda düzenlenen panele 6-8 Ekim Kobani bahaneli olaylarda kurban eti dağıtırken vahşice katledilen Yasin Börü`nün amcası Mustafa Börü, dava avukatlarından Hasan Bozdaş, Murat Sadak ve Araştırmacı Yazar Abdulkadir Turan konuşmacı olarak katıldı.
Panel 6-8 Ekim olaylarının yer aldığı sinevizyon gösterimi ile başladı. Sinevizyon gösteriminin ardından konuşmacılar platformda yerini aldı.
Panelde ilk olarak konuşan Yasin Börü`nün amcası Mustafa Börü, Yasin`in hayatında gizli bir ihlâsın olduğunu belirtti.
Yasin`in hayatının örneklerle dolu olduğunu dile getiren Börü, “İnsanların İslam dışı yaşamı sürdüğünde Yasin dünyaya geldi. Yasin`in İslam dışı yaşama bulaşmaması için annesi, babası ve ben çok çalıştık. Yasin`in annesi oğluna sürekli merhamet aşıladı. Yasin küçük yaşında dahi merhamet timsali idi. Bunu biz şehadetine kadar da gördük. Aslında konumuz ihlâstır. Yasin`in mücadelesini seyrettiğiniz zaman hayatında gizli yatan ihlâsı görürsünüz.” Dedi.
“Yasin`in çok güzel örnek bir ahlakı vardı”
Yasin Börü`nün küçük yaşında çevresi tarafından tanındığını ifade eden Börü, “Kutlu doğum haftasında Yasin çok heyecanlı bir şekilde çalışırdı. Bu peygamber sevgisi ve heyecanı O`nu hep ön plana çıkarıyordu. Benim 10 yaşında bir oğlum var. Yasin`in şehadetinden birkaç gün önce oğlum Yasin`e ‘sen kurban eti dağıtacak mısın?` Yasin oğluma gideceğini belirtmişti. Oğlum ‘Ya sizi taşlarlarsa` dediğinde Yasin oğluma cevaben ‘Bir şey olmaz onlar bizi taşlasınlar biz onlara gül atalım, bir şey olmaz onlar Kabil olsunlar, biz Habilliğimizi bozmayalım` demişti. Şehadetinden sonra oğlum Yasin`in bu sözlerinden dolayı çok ağlamıştı. Yasin`in çok güzel örnek bir ahlakı vardı.” ifadelerini kullandı.
“Biz kazandık, kazancımızla bir gün şeytanı sevindirmedik”
Yasin Börü ve arkadaşlarının ölümle hayat bulduğunu söyleyen Börü, “Biz Yasin için hiçbir şekilde üzülmüyoruz. Biz kazandık, kazancımızla bir gün şeytanı sevindirmedik. Biz Allah ve Resulünü sevindirdik. Her şeyi bir tarafa bırakıp Allah için sevip, Allah için buğz etmemiz lazım. Bizler Yasin`in annesi gibi Yasinleri yetiştirmemiz lazım. Biz hiçbir şekilde Allah`ın emir ve Peygamber sünnetinden uzak yaşamamamız lazım. Şu anda PKK bataklığına batmış insanların kötülük üzerine ölmesi bizim için sevinç verici değil üzücüdür. Onlar Müslüman evladı olarak dünyaya geldiler.” diye konuşmasına son verdi.
Yasin Börü ve arkadaşlarının dava sürecini hakkında bilgilendirmelerde bulunan dava avukatlarından Murat Sadak, Yasin Börü`nün mazlumiyetin bir simgesi olduğunu belirtti.
Yasin Börü`yü dava sürecinde tanıdığını dile getiren Sadak, “Yasin Börü`nün sosyal medyada paylaşılan fotoğrafları çıktı. Fotoğraflarda ortak nokta Yasin`in yüzündeki mazlumiyettir. Yasin mazlumiyetin simgesidir. Bu mazlumiyet anne ve babasından geliyor. Babası şuana kadar 4 duruşma oldu. Her duruşma gelir, her duruşmada katillerle yüz yüzedir ve bir kere olsun başını önüne kaldırmamıştır. Acısını içine gömmüş.” dedi.
6-7 Ekim Kobani bahaneli olaylardan bahseden Sadak, davanın soruşturma aşamasındaki eksikliklere dikkat çekti.
“Olayların başlangıcında emniyetin ciddi ihmali vardır”
Sadak, “Olayların başlangıcında emniyetin ciddi ihmali vardır. Olayların sonrasında ise delil toplama noktasında emniyetin kastı vardır. Açıkça failleri ve delilleri gizliyorlar. Normalle böyle bir olayda emniyetin bütün delilleri muhafaza etmesi gerekiyor ama emniyet bunları muhafaza etmedi. Olay yerinin her bölgesinde delil vardı. DNA, kıl, parmak izleri ve görüntüler var. Sonraki mahkeme aşamasında mahkemenin vurdumduymazlığı var.” diye konuştu.
“Faillerden daha ziyade bu düşüncenin mahkûm edilmesi lazım”
Yasin Börü vahşetini gerçekleştiren düşüncenin toplum tarafından mahkûm edilmesi gerektiğini ifade eden Sadak şöyle devam etti:
“Mahkemede faillerle birlikte bu vahşeti, yaşanan düşüncenin toplum tarafından mahkûm edilmesini istiyoruz. Her toplumda katliamlar olur ama işlenen bu cinayet bölgemizde ve toplumumuzda yabancı bir vahşetti. Bu vahşetin düşüncesinin mahkûm edilmesi lazım. Çocukları katleden düşüncenin mahkûm edilmediği sürece Yasin ilk kurban olmayacak ve son kurban da olmayacaktır. Onun için faillerden daha ziyade bu düşüncenin mahkûm edilmesi lazım.”
6-8 Ekim olaylarında İslami kimliğe sahip olan insanların çeteler tarafından hedef alındığını dile getiren Av. Hasan Bozdaş ise PKK`nin kendisinden başka düşünceye sahip olanlara savaş açtığını belirtti.
“Tarih boyunca bir başkasını öldürebilme hakkını elinde tutma düşüncesi en tehlikeli düşünce olmuştur”
Bozdaş, “Yasin Börü ve arkadaşları da bu çevre tarafından mütedeyyin düşüncelerinden dolayı katledildi. Kaldı ki 35 ilde sistematik bir biçimde, öncesinde ‘IŞİD`çi yaftasıyla alt zeminini hazırladıkları çevrelere karşı saldırıya geçtiler. Bu, insanlığa karşı suç kapsamında yargılanmalarını gerektiren bir hareketti. Tarih boyunca bir başkasını öldürebilme hakkını elinde tutma düşüncesi en tehlikeli düşünce olmuş ve bu tür ortamların da alt yapısını oluşturmuştur.” ifadelerini belirtti.
6-8 Ekim olaylarının geçmişten bugüne bir bütün içinde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Araştırmacı Yazar Abdulkadir Turan, yaşanan olaylarda ulusal solun katliamcı ideolojik yapısından soyutlanamayacağına vurgu yaptı.
“Bu olaylar ulusal solun katliamcı ideolojik yapısından soyutlanamaz”
Çözüm sürecinin dış güçlerin müdahalesiyle 6-8 Ekim olaylarını doğuracak şekle getirildiğini ifade eden Turan şöyle devam etti:
“Tüm mesele Kürtlerin İslami kimliğine müdahaledir. Kürtler İslam sayesinde tarih sahnesine yeniden çıktılar, İslam ile yüceldiler. Batılaşma ile bütün kazanımlarını yitirdiler. 1960`tan sonra aynı anda Türkiye, Suriye, Irak ve İran`da sosyalistleştirme sürecine tabi tutuldular. Bu olayları bu sürecin bir netice olarak görmek gerekir. Bu olaylar ulusal solun katliamcı ideolojik yapısından soyutlanamaz.”
Program Yasin Börü`nün not defterine yazdığı notların yer aldığı blok notların dağıtılması ile son buldu. (M. Hüseyin Temel- İLKHA)