Abdulkadir Turan / Doğruhaber
 
Unutmak, hem bir nimettir hem de bilgi için felakettir.
 
Psikologlar, “unutma”yı unutmuş kişilerin çıldırdığını söylerler.
 
Eğitimcler ve öğrenciler ise unutmanın bilgi biriktirmeye verdiği zarardan yakınırlar.
 
Kimi uzmanlara göre bir bilgi zihninden asla silinmez; sadece beyin onu alt raflara atar, bunun için geç hatırlanır.
 
İki gün önce ne yediğimizi hatırlamayız oysa yıllar önce gittiğimiz bir piknikteki her yemeği hazırlanış süreciyle birlikte hatırlayabiliyoruz.
 
Sokakta nice kişiyle her gün karşılaşırız ama onların eşgalini bizden isteseler üç cümle kuramayız. Hâlbuki on yıl önce birlikte trafik kazası yaptığımız kişilerin, birkaç dakikalık kaza sonrası durumunu ayrıntılarıyla anlatibiliriz.
 
Yaşlıların çoğu, geçen yıl başlarından geçenleri hatırlamaz ama çocukluklarını ya da askerliklerini ayrıntılı olarak anlatır.
 
Her gün gördüğümüz bir trafik levhasında ne yazıldığını sorsalar cevap veremeyiz ama derste bir kez görüp evde iki kez tekrarladığımız bir konuyu yazılı kağıdına dökebiliriz.
 
Bu örneklerden şu sonuçlara ulaşıyoruz:
 
Bilgiyi hatırlamakta,
 
1- Öğrendiğimiz anda içinde bulunduğumuz durum.
 
2- Bilgiyi aklımızda tutma niyetimiz.
 
3- Bilgiyi aklımızda tutmamız gerektiğine olan inancımız.
 
4- Bilginin çarpıcılığı.
 
5- Öğrenmeden sonraki tekrarlar önemlidir.
 
“Uzmanlara göre
 
1- Uykusuz ve yorgun öğrendiklerimizi.
 
2- Sıkıntılı olduğumuzda öğrendiklerimizi.
 
3- Değer ve inançlarımızla çatışan bilgileri.
 
4- Tam olarak kavrayamadığımız konuları.
 
5- Ne işe yarayacağını bilmeden öğrendiklerimizi.
 
6- Soru sormadan, derse katılmadan öğrendiklerimizi.
 
7- Gerektiği kadar tekrarlamadığımız bilgileri.
 
8- İstemeden öğrendiklerimizi.
 
9- Dikkatimiz dağınıkken öğrendiklerimizi
 
10- Gürültü, dikkatimizi dağıtan ortamlarda öğrendiklerimizi erken unuturuz.”
 
Dikkat edilirse, bilginin unutulmamasında öğrenme süreci, öğrenmekten sonraki süreçten çok daha önemlidir. Ne kadar iyi öğrenmişsek o kadar geç unuturuz ve o kadar erken hatırlarız. Bugün öğrendiklerimizi yarın hatırlamanın yolu, yarın kafamıza vurmamız değil, bugün öğrenme üzerinde yoğunlaşmamızdır. Hatırlamak da tekrar önemlidir ancak öğrenme anından sonraki hiçbir etkinlik öğrenme anının önemini azaltmaz. Ders dinlerken, kitap okurken etkinliğimizin gerektirdiği dikkat ve emeği ortaya koyabilirsek unutma problemi yaşamayız.
 
Bununla birlikte “haram bakışın” ve “mezar taşı yazılarını okuma”nın hatırlama üzerindeki olumsuz etkisini aktaran rivayetler gözardı edilmemeli: Dikkati dağıtan, dikkati israf eden, dikkati yersiz tüketen etkinlikler ve dikkati kilitleyen hâller, hafızanın uyarılınca bilgiyi alt raflardan vitrine çıkarma kabiliyetine zarar verir.
 
Popüler etkinlikler de genellikle kaliteli bilgiyi akılda tutmanın düşmanıdır. Dizi film düşkünlüğü, Pasif seyircilik içinde yer alan futbol seyirciliği, şarkı ezberciliği, düzeysiz şakaların yapıldığı ortamlar, kumarcılık, zekâ çalıştırmayı gerektirmeyen, taklide dayalı el işlerine düşkünlük kaliteli bilginin akılda kalmasını olumsuz etkiler.
 
Bilgi, “üç öğren – bir dinlen” programı içinde zihne kaydedilir. Sürekli öğrenme hâlinde kalmak da öğrenme hâlini “bir öğren – üç dinlen” şeklinde kısaltmak da hatırlama konusunda zararlıdır.
 
Unutmak, bir insanlık hâlidir ama iş göremeyecek kadar unutmak, istisna-i bir durumdur; öğrenme anındaki eksik halimizin bir neticesidir.
 
Bu gerçeği unutmamanız dileğiyle. Allah’a emanet olunuz.