Hüseyin Kaya / Doğruhaber
Malumunuz Nisan ayı geldi mi, birçok insan için farklı bir iklim oluşur, meydanlar salavat ve tekbirlerle inler, Aziz Peygamberin yüce şahsiyeti köy, kasaba ve şehirlerde anlatılır.
Kutlu Doğum programları dolayısıyla binlerce kişi yoğun bir çalışma temposuna girer ve genellikle sorunsuz organizasyonlar gerçekleştirir.
Nisan ayı yetmez bazen Mayıs ayının neredeyse ortalarına kadar sarkar bu programlar.
Tabii herkes Nisan ayına “Peygamberin Kutlu Doğumu” açısından yaklaşmaz.
Mesela “4 Nisan” bazıları için çok farklı bir anlama gelir.
Baskın Amerikan kültüründen ve filmlerinden dolayı “4 Temmuz” gününün Amerika`nın bağımsızlık günü olarak anıldığı bilinir; ama bir süredir “4 Nisan” gününde de kitlesel etkinliklerle “Öcalan`ın doğum günü” şenlikleri yapılır.
Aslında bir süredir 4 Nisan yetersiz geldiği için “1-6 Nisan” tarihleri arasında Öcalan için “Alternatif kutlu doğum” programları yapılır.
Tabii bu programlar öyle bildiğiniz banal, yoz kültür ürünü ve gerici temalar içeren özelliklere sahip değildir. Aksine Öcalan`ın belirttiği gibi “Demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü toplum” idealine yaklaştıran formlara sahiptir.
“Ortada bunca yıkım ve özyönetim felaketleri varken bu nasıl demokrasi?” diyorsanız, lütfen acele etmeyin derim. Öfkelenmek, “demoqratik hoşgörü” ilkelerine pek uymadığından sizi relax bir moda davet ediyorum.
Yani siz evlerini gerillaya vererek “bedel ödemeyi” kabul eden halkın tutumunun “demoqratik” olmadığını mı söylemek istiyorsunuz?
Duran Kalkan yoldaşın, çevresine genç kızları toplamasının “kadının özgürleştirilmesi” ile bir alakasının olamadığını mı düşünüyorsunuz?
Kendinize gelin ve “demoqratik, ekolojik özgürlüğün” tadını almaya çalışın.
Bakın 1-6 Nisan tarihlerinde Halfeti`de toplananlar “ekolojik yaşam tarzının” kralını ortaya koyuyorlar ve Öcalan`ın doğduğu yerin “toprağını yiyerek” kapitalist yaşam tarzının kirlerinden arınıyor, “Demokrasinin Nirvanasına” ulaşıyorlar.
Batılı değerlerle doğu kültürünün sentezi budur işte!
Marks`ı, Engels`i, Hegel`i aşmış olan Öcalan`ın ulaştığı önemli sentezin sonucudur bu “Toprak yeme günü!”
Ve hiç şüphesiz tarih bu topraklarda “ekolojik dengenin korunması” için “toprak yiyen” bu kimseleri anacaktır.
Ama rahmetle mi, lanetle mi, onu bilemem.