Sosyolog-Yazar Müfit Yüksel, SDAM`ın (Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi) İstanbul Fatih`teki genel merkezinde ‘İslam `sız Kürdistan Hayali ve Ortadoğu` başlığıyla bir seminer verdi. Yüksel, konuşmasında Kürdistan`ın Endülüs, Balkanlar ve Rumeli gibi olmaması için Müslümanların çaba göstermesi gerektiğini vurguladı.
Kürdistan coğrafyasının can yakıcı bir konu olarak önümüzde durduğunu ifade eden Yüksel, “Son 25 senedir bu mesele ciddi bir ivme kazandı. Özellikle Soğuk Savaş döneminin ardından, dünya dengelerinin yeniden kurulmasına yönelik, büyük devletlerin projelerinin gündeme gelmesinin, Sykes Picot mutabakatının getirdiği Ortadoğu ve kendi coğrafyamızdaki o statükonun değişip yeni bir yapının inşa edilmesine yönelik, farklı güç odakları arasındaki çatışmaların cereyan ettiği bir ortamda çok daha yakından bizleri ilgilendiren bize direk dokunan, bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ve kendimiz de hem ümmet olarak hem de Kürt olarak bu sorunun içindeyiz." dedi.
"İslamiyet Kürdistan`ı kaybetmekle karşı karşıya"
Bir kısım çevrelerin İslam dinini Kürdistan`dan kovmaya yönelik yoğun çaba içerisinde olduğunu ifade eden Yüksel, "Yani İslamiyet bir şekilde Kürdistan`dan kovulmalıydı. Tabi bazı vurgulamalarda bulundum dedim ki İslamiyet Kürdistanı kaybetmekle karşı karşıya bundan sonra herhalde dedim Endülüs`e ağıt yerine, Kürdistan`a ağıtı terennüm edeceğiz. Yani Endülüs`ü, Balkanlar`ı ve Rumeli`yi kaybettiğimiz gibi Kürdistan`ı da İslam dünyası ve ümmet kaybedecek. Böyle bir yakın tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu ve 30 sene sonra Kürtlerin Müslümanım deyip demeyeceğine dair büyük endişem olduğunu ifade etmiştim.” ifadelerini kullandı.
"Sınırları cetvelle çizilmiş uluslar çıktı"
Yüksel konuşmasını şöyle sürdürdü: “Nihayetinde İslam dünyasını temsil eden Osmanlıydı. Osmanlı çökünce yavaş yavaş Balkanlar`dan çekilmeye başladı, orada parçalanmalar oldu. Macaristan`ı kaybetti. Güneye doğru çekilmeye başladı Eflak, Boğdan`ı kaybetti. 19. Yüzyılda kayıplar iyice arttı. Orada işte Sırp Devleti ve Yunan Devleti ilk önce kuruldu. Sırplar özerk oldu. 1830`da Moro yarımadasında da Yunan Devleti kuruldu. Daha sonra Osmanlı devletinin bütün parçaları ulus devletlere dönüştürüldü. Anadolu da ayrı bir ulus devleti kuruldu. Irak ayrı bir ulus devleti oldu, Suriye ayrı bir ulus devleti oldu. Lübnan diye bir şey çıktı. Mısır zaten daha önceden büyük bir oranda koparılmış gibiydi. Ve krallıklar kuruldu. Sınırları cetvelle çizilmiş uluslar çıktı. Şimdi ise bu eski hinterlant üzerinde yeniden daha küçük siyasal parçalara ayırmaya yönelik bir operasyonla karşı karşıyayız. Bunun merkezinde de Kürtler yer alması düşünülüyor. Kürtlerin bu konuda katalizör olduğu bir yapı inşa edilmek isteniyor. Öncü değil katalizör diyorum arasında fark var.”
"Zihniyet anlamında kırılmalar yaşandı"
Ulus devlet eliyle Kürtlerin küstürüldüğünü ve büyük trajedileri yaşatıldığını söyleyen Yüksel, Türkiye'de 1925`ten, 1939`a kadar Sünni ve alevi Kürtlere yönelik ciddi bir katliam gerçekleştirildiğini belirtti.
Yüksel son olarak, "Zihniyet anlamında kırılmalar yaşandı. Kürtlerde de diğerlerinde de bir kırılma var, ciddi bir problemle karşı karşıyayız. Şimdi Kürt`ler dayak yedi bu ulus devletlerden. Bu ulus devletlerin biri; 'Arap devletiyim' diyor, öbürü diyor 'Türk devleti, Türk`ü temsil ediyorum.' Öteki diyor, 'Ben Şah Rıza Pehlevi, Fars'ı temsil ediyorum.' Dolayısıyla böyle bir şey var. Biri Türk adına sopaladı, biri Arap adına, diğeri fars adına sopaladı. Kürt de ne yaptı? 'Yahu karşımda Türk devleti var, Arap devleti var, fars devleti var. O zaman bütün Araplar, farslar, Türkler benim düşmanımdır.` demeye başladı çünkü hepsinden dayak yiyor. Hepsinden dayak yiyince bu sefer ne oldu, o devletlerin üzerine kuruldukları, o devletlerin batılılar tarafından devşirilmiş odaklara, devşirilmiş kadrolara kurdurulan deli gömleği olduğunu fark edecek durumda değil Kürt. Ne oluyor, çevresindeki ümmeti oluşturan Müslüman ahaliye düşman oluyor. Ümmetle, İslam`la yolları ayrılıyor. Stalinist, Marksist kökenden gelen örgütler eliyle yapılıyor. Bir de bu organize bir şekilde yapılıyor. Bunlara rağmen Kürt halkı Müslüman kalabiliyorsa bu bir mucize, bu Allah`ın bir lütfu." diye konuştu. (M. Tahir Özsoy, Ahmet Karakaş- İLKHA)