Çoğu kimsenin ne olduğunu bile bilmediği, sürekli dışladığı, hor gördüğü, kanayan bir yara olarak tarif edilen Otizm, toplumda hızla yayılan ve hala yeteri kadar bilinmemesinin bu konuyu dert edinen hemen hemen herkesin mustarip olduğu bir konu.
Otizmi, son zamanlarda giderek artan ve toplumun büyük bir çoğunluğunun tanımlayamadığı sosyal ve iletişim becerilerini etkileyen yaşam boyu süren gelişimsel bir yetersizlik olduğuna dikkat çeken Eğitimci Ömer Durmiş, yaygın gelişimsel bozukluk (YGB), ileri derecede gelişimsel yetersizlik ve otizm spektrum bozukluğu (OSB) olarak da anıldığını belirtti.
“Otizm dendiğinde akıllarda hastalık, engelli, çaresizlik gibi olumsuz kavramlar çağrışım yapmamalı”
“Araştırma bulgularına göre günümüzde yaklaşık olarak her 88 çocuktan 1`i otizmden etkilenmektedir.” diyen Durmiş, “Bu etkilenme sonrasında otizmli bireylerle karşılaşan aile veya toplum otizmin ne olduğunu bilmediklerinden dolayı yanlış yaklaşımlarla ve tepkilerle, gerek otizmli bireyin hayatını gerekse de kendi hayatlarını altüst etmektedirler. Oysa bugün otizmli bireylerin, özel eğitimle yaşamlarındaki çoğu zorluğun üstesinden geldiğini biliyor ve şahit oluyoruz. Otizm dendiğinde akıllarda hastalık, engelli, çaresizlik gibi olumsuz kavramlar çağrışım yapmamalı; çünkü otizm hastalık değil farklılıktır. Akranlarından farklı olarak yaşamlarını idame ederler. Normal gelişen akranlardan farklı davranarak gün içerisinde olması gerektiği gibi değil de kendi iç âlemlerine, dünyalarına göre hareket ederler ki; Yunancada otizm kelimesi ‘kendi` anlamına gelmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Otizm erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla 3 kat daha fazla görülüyor”
Otizm ile ilgili bilgilendirmelerde bulunan Durmiş, sözlerine şöyle devam etti: “Bu farklılık ilk olarak yaşamının ilk iki yılında ortaya çıkarak sosyal ilişkilerde güçlük, sözel ve sözel olmayan iletişimde sınırlılık ile farklı ilgi ve takıntılarla devam eder. Otizm nedeni ise tam olarak bilinmemektedir; fakat yapılan araştırmalar neticesinde doğum öncesi, doğum anı ve doğum sonrası oluşan tıbbi, nörolojik ve genetik sorunların neden olduğu düşünülmektedir. Yapılan son araştırmalarda otizmdeki artışı; genetik olmakla birlikte, çevrenin de etkisinin olduğu açıklanmaktadır. Ayrıca otizmin erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla 3 kat daha fazla görülmesi genetik temelli olabileceği şüphesini arttırmaktadır.”
“Otizmli bireylerin yüzde 70`inde zekâ geriliği görülmektedir”
Durmiş, “Beyindeki bazı bölgelerin gelişimini tamamlayamaması, beyincikteki birtakım hücrelerin görevini yerine getirememesi otizme sebep olduğu düşünülmektedir. Yapılan araştırmalarda çıkarılan sonuç otizmin tek bir nedenden kaynaklanmadığı, birden fazla nedenin bir araya gelmesiyle gerçekleştiği belirtilmektedir. Otizmli bireylerin yüzde 70`inde zekâ geriliği görülmektedir. Normal zekâya sahip yüzde 30`luk dilimin içinde yüzde 10`u üstün zekâya sahiptirler. Zekâ düzeyi ile eşlik eden hastalıklar otizmin ağırlık derecesi üzerinde belirleyici rol oynar.” diye belirtti.
Otizm de erken tanıya dikkat çeken Durmiş, “Otizmli bireyin erken yaşta tanımlanıp eğitim alması; ileriki yaşantısında karşılaşacağı zorlukların üstesinden gelmesini ve farklılıklarıyla en kolay şekilde yaşamasını sağlar. Otizm erken belirtileri ile ya da genel belirtileriyle otizm şüphesi taşıdığını düşündüğümüz bireyleri tıbbı ve eğitsel tanılamaya tabi tutarak erken tanılama yapılmalıdır.” diye ifade etti.
Otizmin belirtileri:
6 aylık olmasına rağmen mutluluk belirten sesleri çıkarmaması,
16 aylık iken tek kelime kullanamaması,
Anne-babanın yüz ifadesini ya da sesini taklit edememesi,
2 yaşına gelindiğinde taklit oyunu oynayamaması,
3 ile 4 yaş arasında kim, nerede, niçin, sorularına cevap vermemesi,
Göz teması kurmaması,
Gözlerin bir şeye takılıp dalması,
Söylenenleri işitmiyor gibi davranması,
Akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermemesi,
Bazı sözleri sıklıkla kullanıp, ilişkisiz ortamlarda söylemesi,
Günlük yaşamındaki düzen değişiklerine aşırı tepki vermesi,
Tehlikelere karşı duyarsız davranması
Sallanmak, çırpınmak gibi sterotipik/tekrarlayıcı, kendini uyarıcı hareketler yapması
Objelere aşırı bağlılık göstermeleri; pipet, araba ve saire
Yukarıda belirtilerden sadece birinin gözlenmesi bireyin otizmli olduğunu göstermediğini ifade eden Durmiş, “Otizm tanısı konabilmesi için sıralanan belirtilerin tümünü de göstermesi gerekmez. Tanı koymak için hangi belirtilerin, hangi ortamlarda ve hangi yoğunlukta olduğunun belirlenmesiyle yürütülen çok karmaşık bir süreçtir. Bu nedenle tanıyı yalnızca alanın uzmanları olan çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanları ile çocuk nörologları koyabilir.” dedi.
Otizm kendi içerisinde 5 guruba ayrılır:
1. Otizm
2. Çocukluk dezentegratif bozukluğu
3. Asperger sendromu,
4. Atipik otizm
5. Rett sendromu
Her gurup birbirinden farklı özelliklere sahiptir
Fiziksel görünümleri akranlarından farklı olmayan otizmli bireyler genel olarak 3 temel alanda davranış sorunlarıyla karşımıza çıkmaktadır.
Sosyal ilişkilerde güçlük:
Arkadaşlık ilişkileri geliştirememek,
Arkadaşlarıyla birlikte değil de, yalnız kalmayı yeğlemek,
Çevresindekilerin yaptıklarına karşı duyarsızlık,
Göz teması kurmada güçlük,
Dokunma ve dokunulmaya karşı hassasiyet
Sözel ve sözel olmayan İletişim zorluk:
Sözel ve sözel olmayan iletişimde güçlük,
Başkalarıyla sohbet başlatma ve sürdürmede zorlanmak,
Kendilerine söylenilen sözü sürekli tekrar etmek ekolali dil.
Fiziksel temastan kaçınmak (tokalaşmamak, elini uzatmamak)
Sıra dışı ilgi ve takıntılar:
Ellerini çırpma, sallanma gibi sterotipik yani tekrarlayıcı hareketler görülebilir,
Günlük yaşamdaki düzen değişiklerine katlanamamak,
Bazı nesneleri amaçları dışında kullanmak ve sıra dışı hareketler yapmak örn; nesneleri sürekli döndürmek veya sıraya dizmek.
Sıra dışı konulara aşırı ilgi göstermek örneğin; saatin hareketlerine odaklanmak veya çalışmakta olan çamaşır makinesine odaklanmak
Otizmin tedavisi için özel eğitimin gerekli olduğuna vurgu yapan Durmiş, son olarak şunları ifade etti:
“Erken tanı ile birlikte özel eğitim hizmetleri bireye sunulup, gerek aile gerekse toplumdaki diğer bireyler elinden geleni yapıp sürekli kısıtlayıcı davranmayı bir kenara bırakabilirse; otizmli bireyin hayatındaki çoğu zorluğun üstesinden gelmesi ve maksimum düzeyde bağımsız yaşaması için hiçbir sebep kalmaz. Yeter ki otizme karşı ön yargılarımızı yıkalım. Her şeyden önce otizmli çocuğun da bir birey olduğunu ve kendine özgü bir kişilik yapısına sahip olduğunu unutmamalıyız.” (İLKHA)