12 Mart 2004 tarihinde Siyonist işgal rejimine bağlı savaş uçakları Şeyh Ahmed Yasin`i vurmak için iki füze attı. Suikast sabah namazından sonra, İmam ve beraberindekiler camiden çıkıp evlerine dönerken gerçekleşti.

Şeyh İmam şehit olmadan önce hastalanıp Eş-Şifa Hastanesine kaldırıldığında, etrafında bulunanlar onun hastanede vefat edebileceğini düşünüyordu. İmamın Siyonist füzelerle şehit edileceği kimsenin aklından geçmiyordu.

Filistinli lider Şeyh İmam Ahmed Yasin`in şehit edilmesinin üzerinden 12 yıl geçti. Peki, biz daha iyi bir halde miyiz? Hamas hareketi de daha iyi bir durumda mı? Ya Filistin davası! O da daha iyi bir noktada mıdır?

Bu sorulara vereceğimiz cevaplar farklı olabilir. Zira kimilerine göre Filistin davası nispeten durağan hale gelmiştir. Ancak ihtilaf etmediğimiz bir husus vardır ki, o da Allah rahmet eylesin Şeyhin şehadetiyle hepimizin sıkıntı anlarında sığındığı, bela ve musibetlerde gölgesine girdiği İslami bir sığınağı kaybetmiş olduğumuzdur. Bugün yenilenen sıkıntılarla karşı karşıyayız ve onun gibi birine ihtiyacımız var. Ancak Şeyhimizi göremiyor ve bulamıyoruz.

Önce El-Mukadime`yi, ardından Şeyh Yasin`i ve ondan sonra da Rantisi`yi şehit eden işgal rejimi, sadece Hamas örgütü düzleminde değil, bütün Filistin için önemli olan etkin, zirvedeki liderleri ve komutanları tasfiye ettiğini çok iyi biliyordu. Onun için kaybımız oldukça büyüktür. Onun şehadetiyle çok şey kaybettik. Ancak bütün bu gerçeklere rağmen işgalci onları tasfiye etmekle amacına ulaşamadı ve tam bir başarı kazanamadı.

Hamas hareketi bu büyük liderlerini kaybetmekle çok sıkıntılar çekti. Ancak bu liderler tabilerine kendilerini peygamberlerin mirasıyla buluşturacak bir miras bıraktılar. Onun için işgal rejiminin bu mirası yok etmede başarısız kaldığını söylemek yerinde bir tespit olacaktır. Bu rejim gelecekte de başarısız kalacak ve Şeyhin bıraktığı miras geleceği aydınlatmaya devam edecektir.

Kişiler liderlerin yok olmasını hezimetin işareti olarak algılayabilir. Ancak bu düşünce ve algı çoğu zaman hakikatler karşısında yok oluyor. Liderler ve komutanlar Allah`ın takdirine göre misyonlarını yerine getirirler. Ardından yetiştirdikleri öğrencilerin yerlerini alması için yine Allah`ın takdirine göre hayattan ayrılırlar. Bu şekilde dünyada sunnetullah işleyip devam eder. İnsanlar beşer olan liderlerine takılıp kalmazlar. Aksine hayata ve ölüme malik olan Rablerine bağlanırlar. Çoğu zaman bir liderin öldürülmesi onun liderliği doğru yaptığının ve yaptığı cihadın kanıtı, tabileri için de kendisinden sonra açık bir fetih olur. Kendileri dururken komutan ve liderleri şehit olan halklar er ya da geç zaferi hak edecek halklardır.

Liderler giderken bir boşluk bırakabilirler. Nitekim Şeyhin gitmesiyle de bu anlamda boşluk oldu. Bunu çok iyi biliyor ve anlıyoruz. Ancak Şeyh ebedi mi ki, biz onun yokluğuyla oluşan boşluğa ağlayıp sızlayalım? Ağlamak fayda vermez. Sanırım ondan sonra bazıları boşluğu doldurmaya çalıştı. Hareketleri, halkları ve davaları için yapabileceklerini yaptı ve verebildiklerini verdiler. Bu şekilde Allah zafer ve özgürlük nasip edinceye kadar yolun mamur ve kopmadan devam etmesi gerekir. Böyle bir zafer ve özgürlüğün zamanını ise sadece Allah biliyor. Bildiğimiz tek şey var, o da bu zaferin kesinlikle geleceğidir. Duamız Allah`ın bunu en kısa zamanda nasip etmesidir.

Şeyh İmam Yasin hayatında bütün işlerde tek başına bir ümmetti.

Göç ederken şehadetiyle bir ümmeti diriltti.

Fedakârlık ve bedel ödemede müthiş bir örnekliği vardı.

Hayatında olduğu kadar şehadetiyle de insanlara karşı bir hüccet oldu.

Allah rahmet eylesin, kimseye özür bırakmadı…

Çeviri makale / Yusuf Rezka / Filistin Haber