Sabır kavramını günlük hayatında kullanmayanımız yoktur sanırım. Daha çok sabrı dar anlamıyla istimal ediyoruz. Geniş manasıyla sabrı, başta Kur`an-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye ve “İslam Âlimleri” çeşitli vesilelerle detaylı anlatmışlardır. Pek çok İslami kavram gibi sabır kavramı da gerek dostlarca sehven gerekse de düşmanlarca kasten içi boşaltılmış bu kavramı herkes kendi bilgi birikimince doldurmaya çalışmaktadır. Çoğu kez yalan yanlış anlamlar yüklenip asli amacından uzaklaştırıldıkça uzaklaştırılmaktadır.
Arapça lugatte sabır; afet, çirkin veya dayanıp, tahammül etme manasındadır. Es sabur, ismi fail olarak çok sabırlı, musibetlere dayanan adam olarak beyan edilmiştir.
Rağıp el İsfehani ise değerli çalışması “Müfredat”ta özet olarak şöyle der: “Sabır, s-b-r kökünden gelir. Darda tutmak manasındadır. Nefsi, akıl ve şeriatın gerektirdiği hususlara karşı hapsetmektir. Eğer nefsin hapsedilmesi bir musibetinden dolayı ise ona sadece sabır denir. Zıddı da ceza/feryat olur. Sabır genel anlamlı bir lafız olduğu için buna göğüs genişliği de denir. Zıddı ise bunalma olur. Eğer sabır konuşma konusunda olursa buna da sır saklama; zıddına ise ifsa denir.
Yüce Allah bütün bunları sabır kelimesiyle ifade etmiştir. Ve şu sözleriyle buna dikkatleri çekmiştir. Sıkıntı hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler (Bakara 177)
Başlarına gelene sabredenler(22 Hac 35) Sabreden erkek ve sabreden kadınlar(33 Ahzap 35)
Oruca da sabır denmiştir. Oruç insanı aynı yasaklardan alıkoyup onu tutuyor. Oruç da sabrın bir nev`i gibidir. Kişiyi yasak ve yanlış davranışlara karşı korur. Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır. “Sabır ayının orucu ile her aydan üç gün oruç tutmak göğüsteki kini giderir. (Haysemi Mecmuuz zevaid 199) “Ona ibadette sabırlı ol”(Meryem, 65 ) yani sabırlı olmaya gayret et. Onlar sabrettiklerinden dolayı cennetin en yüksek dereceleriyle mükâfatlandırılırlar.(Furkan 75)
Kimi iman ehli de sabır “acıyı yudum yudum yudumlayabilme sanatıdır” diye tasvir etmişlerdir. Evet sabır pek çok kez zor ve acıdır. Ancak meyvesi her zaman tatlıdır. Eğer insan oğlu sabır ağacının meyvesinin tadına bir varsaydı hiçbir işinde aceleci davranmazdı.
Sabır ücretini Allah`tan beklemek, zorluklara karşı göğüs germektir. Bu yüzdendir ki, taatte sabır, musibette sabır, mücadelede sabır, zorluklara ve hastalıklara karşı sabretmeli, feryad etmemeliyiz. Belki o zaman bu sabrımızın mükâfatı olan cennetlerin yüksek dereceleriyle mükâfatlandırılmayı umabiliriz. Cennette yüksek derecelerle mükâfatlandırılma akıllara üstad Bediüzzaman`ın “Cennet ucuz değil Cehennem dahi lüzumsuz değildir.” sözünü getirmektedir. Zira yüce makam, mertebe ve dereceler ancak en az kendisi kadar değerle ve büyük fedakârlıklar, özverilerle sabrı gerektirmektedir. Şu dar-ı dünyada hiçbir şey bedelsiz değildir. Ahiretin bedeliyse dünyadır. Dünyasından vazgeçemeyen onu feda edemeyenler ahiretlerini kurtaramayacaklardır.
İnsanoğlu değil mi ki her problemini kendi imkânlarıyla çözmeye çalışır; Haşşa Allah`a bırakmam der gibi bu yüzdendir her yaptığı yüzüne gözüne bulaşır. Ne zaman ki sabretmeye alışır o vakit dileğine ulaşır.
Sabrın selametidir her hayrın alameti, sabır defeder her türlü melaneti. Sanki ben-i adem hiç duymamıştır Kur`an da ki şu ayeti.
• Asra yemin olsun ki.
• Gerçekten insan kesin bir ziyan içerisindedir.
• Ancak iman edip Salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesnadır(103 Asr 1-2-3)
İman ettim demek iddiadır. Salih amel ve hakkı tavsiye etmek, bu salih amelleri işlerken, hakkı tavsiye ederken başa gelecek her türlü eza, ölüm, zindan, muhacerata sabırla devam etmek ise bu iddianın ispatıdır. Bir kısım âlimler Yüce Yaradan`ın hakkı tavsiye etmek, iyiliği emredip kötülükten nehy etmekten sonra birbirlerine sabır tavsiye etmeyi zikretmesini Allahua`lem her hakkı tavsiye edenin başına bela ve musibetlerin sağanak sağanak yağacağını ve musibetlere karşı sabır zırhını kuşanmaları gerektiğini ezeli ve ebedi ilmiyle bilmesinden dolayı olduğunu ifade etmişlerdir.
Yüce yaradan gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri belli bir sürede (6 günde) (32 Secde 4) yaratmıştır. Oysaki Yüce yaratanın bir şeyi yaratması için onu dilemesi ve sadece ‘Ol` demesi kâfidir. “Onun emri bir şeyi dileyince ona sadece ol demektir. O da hemen oluverir”(36 Yasin 82) Peki öyleyse bu altı günlük süreyi yüce yaradan neden zikretmiş olabilir. Allah-u a`lem Rabbimiz her konuda olduğu gibi bizleri sabırlı olmamız gerektiği hususunda terbiye ediyor. ‘Sabırlı olun, işlerinizde aceleci olmayın, ben dilediğimi dilediğim anda yapabilme güç ve kudretine sahipken bile işlerimi sabırla yapıyorum. Ey kullarım sizler de Rabbinizin yasaklarında, haramlara karşı ona ibadetinizde, taatinizde ve bu yolda karşılaşacağınız her türlü kınama, yerilme, sosyal dışlanma, ilişiği kesme, sözlü sataşma fiili hakaret ve taarruzlara karşı sabırlı olun` der gibidir.
Başınıza gelen bela musibet ve imtihanlara karşı olgun ve vakur esas duruşumuzu bozmayın size sataşan cahillere selam deyip istikamet üzere emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun. Yoksa elinizden geleni ve gelmeyeni(gıybetle, yalan dolanla, iftira ve kara çalmalarla) yaptıktan sonra yapılacak başka da bir şeyler bulamama çaresizliğini ve acizliği içinde naçar kaldıktan sonra ben sabrediyorum tavırları doğru tavırlar olamaz.
Sabretmek demek zilleti kabullenmek, sebeplere sarılmamak miskin miskin oturmak manasına asla gelmemektedir. Belki zillete izzetle mukavemet etmektir.
Sabır maveradan gelen ilahi sese Lebbeyk demektir. Emrine hazırım Rabbim demektir. Yüreğini, benliğini, Yüce Yaradan`ın öğretilerine ram etmek, gerisine isyan bayrağı çekmektir. Yaradan`a baş eğmek, yaratılana başkaldırmaktır; her türlü gayri İslami davranışında Ya Rabb senden gelen her şey başım gözüm üstüne demektir. Haktan gelen her sözü işittik ve itaat ettik demektir. Her batılıysa reddetmektir sabır.
Zillet bizden uzaktır. Madem ki ölüm haktır. O da Rabbim için olacaktır diyerek haykırmaktır hak uğruna, hak yoluna.
Öyleyse sabret, kuşkusuz Allah iyilik yapanların eserini zayi etmez (Hud 115)
Kimde sabreder ve bağışlarsa şüphesiz bu azmedilmeye değer işlerdendir. (Şura 43)
Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzel bir ayrılışla ayrıl (Müzemmil 10)
Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir. Ve gönderilen elçilere selam olsun.
Selam ve dua ile.
M.Emir DURGUN / Cezaevi