Elbette cevap: Hiçbiri. Allah boş iş yapmaktan münezzehtir. Hâşâ, hiçbirimiz aksini iddia etmiyoruz, aksine; bunun doğruluğunun ispatı için mücadele veriyoruz. Gelin, bu mücadelenin ortasında, nefsimizi bir muhasebe edelim. Gerçekten bunun mücadelesinin “can-ı gönülden” veriyor muyuz? Acaba, gerçekten “işittik ve itaat ettik” mi? Evet, hepimiz işittik, şahidiz. Ama itaat ettik mi, sahiden? Bunun cevabını her Müslüman, kendi kendine verebilir.

Eğer, “düşmanlarınız basınıyla, medyasıyla, karteli, yandaşı ve ‘baş olma sevdalılarıyla’ birlik olup üzerinize geliyorlar.” dendiğinde, imanı artıp, yüreği ferahlıyorsa, evet, şahidiz ki o kardeşimiz itaat etmiştir. Eğer, “bizimle kalsalardı, hapse girmezlerdi; okullarından olmazlardı; zulüm görmezlerdi. ‘Kur’an okur, namaz kılarlar; onlara da kimseler karışmazdı” dediklerinde... Ebu Hanife misali bir an duraksayıp, sonra içten bir elhamdulillah diyebiliyorsa... Şahidiz ki o mu’min kardeşimiz itaat etmiştir.

Evet, âlemlerin Rabbi bize boş yere anlatmadı. Dünyayı boş yere yaratıp, imtihan yeri kılmadı. Yeryüzünü yayıp, göğü boş yere yükseltmedi. “İşittik ve itaat ettik.” O’nu, Resulünü ve onları seveni sevdik. Ve göğsümüzü belalara açtık. Biliyoruz ki biz onların dinine girmeden bizi rahat bırakmazlar. Biz de rahat duracak değiliz.

Dinleyin ey mu’min kardeşlerim. Dinle ey Ümmet-i Muhammed. Ve dinleyin ey insanlar... Gün, tavrı netleştirme günüdür. Gün, sınırları belirleme günüdür. Gün, yalnızca beş vakit değil; yirmi dört saat safları sıklaştırma günüdür. Gün, dünya ve içindekilerden, Allah’a ve Resulüne hicret etme günüdür. Ve gün Canların Can’ına, Canan’ların feda edildiği gündür.

Emrullah Deniz / Adana – Yaş: 20