Bingöl`de Cuma Namazı sonrası Dörtyol Saat Kulesi önünde Kalem-Der öncülüğünde toplanan grup, Halepçe katliamının 28'inci yıl dönümü dolayısıyla basın açıklaması düzenledi.

Basın açıklaması öncesinde Kalem-Der Başkanı İbrahim Dağılma yaptığı konuşmada, “Bizim zalimi ve zulmünü ve vahşeti anlamamız için gerçekten zalim ve zülüm kavramının ne anlama geldiğini, onun taşıdığı anlam bütünlüğünü görmemiz lazım. Zalimler için renk, ırk, mezhep ve inanç ayrımı yoktur. Hakkı elinden alınmış, hukuku gasp edilmiş, Allah`ın kendisine vermiş olduğu yaşam hakkı, mal edinme hakkı, neslini ve namusunu koruma hakkı birileri tarafından ipotek altına alınmak isteniyorsa ve birileri tarafından bu hak yok sayılıyorsa o kişi de mazlumdur.” dedi.

“Elma kokusuyla ölümün kendilerine sunulduğunu bilmeden hayattan koparıldılar”

Halepçe katliamının tarihte yapılan en vahşeti katliamlardan olduğunu ifade eden Dağılma, insanların yaşlı, genç, kadın ve çocuk demeden katledildiğini belirterek, “Katliamın daha büyük olması için kimyasal gaza, elma kokusu yayması için elma aromasını katarak, yarına umudu olan çocukların dışarıya çıkıp ölmeleri için böyle korkunç bir yönteme başvuruldu. Kimyasal gaz atıldığında çevreye elma kokusunu verdiğinde, Halepçe`de bulunan çocuklar dışarı çıkıp elma kokusuyla ölümün kendilerine sunulduğunu bilmeden hayattan koparıldılar.” ifadelerini kullandı.

Basın açıklamasını grup adına Kalem Derneği üyelerinden Yusuf Efe okudu.

Efe açıklamaya “Ve zalim olan kimselere meyletmeyiniz. O takdirde size ateş dokunur. Sizin Allah`tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım olunmazsınız.” ayetiyle başladı.

“Dünya düzeni adına ülkeler işgal edilmekte, katliamlar yapılmaktadır”

Zulüm eden güç ve iktidar sahiplerine, yeryüzünde fitne ve fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın denildiğinde, kendilerini ıslah ediciler olarak tanıttıklarını Kuran-ı Kerim'in kendilerine ifade ettiğini söyleyen Efe, “Dünya düzeni adına ülkeler işgal edilmekte, katliamlar yapılmaktadır. Bunlar özgürlük, demokrasi, insan hakları, eşitlik, barış, huzur vs. getireceğiz diye işgal ettikleri topraklara kan gözyaşı, açlık ve sefaletten başka bir şey getirmemişlerdir.” dedi.

“Tarihi süreçte halkı ezen zalim ve zorbaların sadece adları ve unvanları değişmiştir”

“Tevhidi düşüncenin hâkim olduğu dönemler hariç, dünya tarihi iktidar sahiplerinin zulmüne tanık olmuştur.” diyen Efe, "Güç ve iktidarı ellerinde bulunduran bu zalim ve müstekbirler, iktidarlarını korumak için bazen Nemrut ve Firavun gibi mustazaf halkın çocuklarını öldürtmüş, bazen de Eshab-ı Uhdud gibi, inancından vazgeçmeyen halkın tümünü ateşe attırmıştır. Tarihi süreçte halkı ezen bu zalim ve zorbaların sadece adları ve unvanları değişmiştir. Adları bazen Nemrut, Firavun, Dikyanus, Sezar, Kayser, olmuş, bazen de İmparator, Şef, Önder, Başkan vesaire olmuştur. Hepsinin ortak noktası zulümde birbirleriyle yarışmak olmuştur.” ifadelerini kullandı.

“Halepçe`de Müslüman Kürt halkı kadın yaşlı çocuk bebek Hardal ve Sârin gazlarıyla katledildi”

Binlerce insanın katledildiğini dile getiren Efe, “Bu katliam 16 Mart 1988 tarihinde batılı emperyalist devletlerin desteğiyle yerli işbirlikleri Saddam ve avenesi tarafından gerçekleştirilmiştir. Batının maşası diktatör Saddam`ın iktidarına boyun eğmeyen Halepçe şehri ve çevresi, uçaklardan atılan kimyasal gazlarla bombalanmış, bölgenin Müslüman Kürt halkı kadın yaşlı çocuk bebek demeden Hardal ve Sarin gazlarıyla katledilmişlerdir. Bu saldırıda en az beş bin masum insan zehirlenerek ölürken, yaklaşık olarak on bin insan da yaralanmıştır. Bu saldırı sonucu binlerce hayvan telef olmuştur. Binlerce insan topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır. Bu gün dahi kimyasal gazların etkisi devam etmekte, Halepçe`de bazı çocuklar sakat doğmaktadır.” şeklinde konuştu.

Bu katliamda Saddam kadar, Saddam`ı destekleyen ve ona kimyasal silah temin eden batılı devletlerin de sorumlu olduğunu vurgulayan Efe, şunları söyledi:  “Bu işbirlikçiler Saddam`ı yargılayıp idam ettirmekle bu suçtan kurtulamazlar. Bu katliama ortak olan devletler ve bu devletlerin o dönem başında bulunanlar da yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Aksi halde, yeni Halepçeler olmaya devam edecektir. Hiroşima ve Nagazaki`de atom bombasıyla halkı katledenler yargılansaydı,  belki de Halepçe katliamı olmayacaktı.”

Açıklamasında İsrail'in zulmüne de değinen Efe, “Siyonist işgal devletinin temeli, cinayetlerle, saldırılarla, katliamlarla atılmıştır. Şeyh Ahmed Yasin, herkesin bildiği gibi tekerlekli sandalyeye mahkûm felçli bir insandı. Ama işgalci Siyonist devlet onun bu haline rağmen iman gücü ve kararlılığı ile direnişçileri sürekli cesaretlendirdiğini görüyor, bu yüzden varlığına tahammül edemiyordu. Sonunda yine canilik, eşkıyalık tarafı ağır bastı ve 22 Mart 2004 tarihinde havadan uçaklarla, füzeler fırlatarak Şeyh Ahmet Yasin'i sabah namazından çıktığı sırada şehit etti.”

“Ey zalimler, akıtmış olduğunuz mazlumların kanında boğulup gideceksiniz”

Efe, konuşmasına şöyle devam etti: “Mısır'da, İsrail ve ABD'nin kölesi zalim Sisi ve avenesinin yaptığı zulümler halen devam ediyor.  Muhammed Mursi ve binlerce İhvan-i Müslimin mensubu, Mısır zindanlarında zulüm ve işkence altındadır. Myanmar ve Arakanda binlerce mazlum Müslüman insan Budist çeteler tarafından vahşi bir şekilde katledildi. Ancak dünya buna seyirci kaldı ve kalmaya da devam ediyor. Yine Doğu Türkistan'da Müslümanlar Çin yönetiminin baskıcı ve despot yönetimiyle karşı karşıyadır. Namazlarını kılamamakta ve oruçlarını tutamamaktadırlar. Bunları yapanlar derhal tutuklanıp akıl almaz işkencelerden geçirilip zindanlara atılmaktadır. Pakistan'da zalim Hasina yönetimi dünyanın gözleri önünde, uyuyan İslam âleminin gözüne baka baka Abdulkadir Molla ve onun gibi âlimleri idam etmektedir. Çeçenistan'da Müslümanlar halen Rusya hükümeti ve kukla Kadirov tarafından baskı altında tutulmaktadır. Afganistan'da vahşet devam ediyor. Irak her gün kan ağlıyor. Ümmetin göz bebeği Mescidi Aksa halen Siyonist köpeklerin denetimi altındadır. Kısacası dünyanın her neresinde Müslüman varsa; onlara yönelik ya yerli işbirlikçiler tarafından ya da ikiyüzlü batı tarafından zulüm ve baskı uygulanmaktadır.  Ama Çağdaş Zalimlere şunu hatırlatmak isteriz, akıtmış olduğunuz mazlumların kanında boğulup gideceksiniz. Şunu unutmayınız ki 'mazlumların zalimlerden hesap soracağı gün, zalimlerin mazlumlara zulüm ettiği günden daha çetin olacaktır." (Nihat Kanat-İLKHA)