Kendine hâkim olan, dünyaya hâkim olur.
 
Başarı demek, bizim yeteneğimizi imkânlarımız içinde değerlendirerek bilgiye ulaşmamız ve o bilgiyi verilen zaman içinde kullanabilecek kapasiteyi bulmamız demektir.
 
Kararsız, amaçsız ve programsız bir çalışmanın varacağı bir yer yoktur.
 
Kendimizi bilmeyi, “yeteneğimizin farkında olmak”; kendimize hâkim olmayı da “kendimizi yönetmek” olarak alabiliriz sınav hazırlığında.
 
Yeteneğimizi hedefe kilitleyebiliyor muyuz?
 
İmkânlarımızı, en etkili olacak şekilde ve olabildiğince tasarruflu kullanabiliyor muyuz?
 
Alışkanlıklarımızı, arzularımızı denetim altına alabiliyor muyuz?
 
Yer ve zamanı, başarılı olmak için en uygun şekilde değerlendirebiliyor muyuz?
 
Bu soruların cevabı olumluysa başarılı olacağız. Olumsuz cevap alıyorsak, kendi elimizle başarısızlığımızı hazırlamışızdır.
 
Başarısızlığımızın tek sorumlusu vardır, o da biziz. Bunu kabullenmek zordur. Ancak bu zorluk bu hükmen en azından % 60-70 oranında doğru olmasından kaynaklanmaktadır.
 
Biz, “arzuladığımız” gibi değil, daha doğrusu “canımızın istediği gibi” değil, gerektiği gibi çalışacağız.
 
Canımızın kimi isteklerini, çalışmamızı, dolayısıyla başarımızı engelleyen isteklerini reddedeceğiz.
 
Müzikli bir ortamda çalışmak, başarımızı olumsuz etkiler. Çünkü çalışmadan verim almak, dikkati odaklamayı gerektirir; müzik ise dikkati dağıtır, kendi üzerine çeker, bilgi toplamaya harcanması gereken enerjiyi kendine doğru çeker; bilgi gözümüzün önünde iken, elimizin altında iken ona verdiğimiz enerji onu hafızaya aktarmaya yetmediği için ondan yoksun kalırız.
 
Özellikle sözel derslerde, sayısal ders bile olsa konu anlatımına çalışırken müzik bizimle öğrenme arasına girer.
 
Bu, bütün eğitim uzmanlarının ortak görüşüdür; bir öğrenme ilkesidir; öğrenmek isteyen bu ilkeyi dikkate almak zorundadır.
Ama diyelim ki bizim “canımız (arzumuz)” çalışırken müzik dinlemek istiyor ya da çalışırken müzik dinlemeye alıştığımıza kendimizi inandırmışız. İşte kendimize hâkim olma, kendimizi yönetme kabiliyeti burada kendini gösterir.
 
Ya canımızın istediği gibi davranacağız, alışkanlığımıza teslim olacağız ya da kendimizi yönetme kabiliyetine sahip biri olarak “çalışmamıza zarar veren ne varsa onu terk edeceğiz” deyip öğrenmek için gerekli koşulları yerine getireceğiz.
 
Burada mekânı çalışmamız için uygun hale getirme etkinliğiyle karşı karşıyayız.
 
Başarının anahtarı bizim elimizde… Ya onu alıp kapıyı açacağız ya da kapalı bir kapıyı açık varsayıp kendimizi başarı odasında hayal ederek, kendimizi aldatarak yola devam edeceğiz.
 
Müzik dinleyerek ders çalışmak, delik bir kapta su taşımak gibidir. Beş kap su taşımanız gerekiyorsa kabınızın delik olmasından dolayı dokuz kez taşımanız gerekebilir ve eğer size tanınan süre dokuz kez gidip gelmek için yeterli değilse ya da siz delik kaplı beş taşımayı tam taşıma sanmışsanız başarısız olmak size hiç de uzak değil.
 
Benzeri bir durum, çalışırken televizyon seyretmek için de geçerlidir. Ve daha başka dikkat dağıtıcı unsurlar için de…
 
Dilerseniz kendinize hâkim olabilir, kendinizi başarıya ulaştıracak şekilde yönetebilirsiniz. Tercih sizin.
 
Allah (cc) yardımcınız olsun.


Abdulkadir Turan / doğruhaber